Eşitlik traduction Anglais
615 traduction parallèle
Fransa Cumhuriyeti Özgürlük, Eşitlik, Birlik, Adalet Bakanlığı
French Republic Ministry of Justice. Cabinet of the Minister. Paris, January 5, 1914
Bugün demokrasi, özgürlük ve eşitlik aptal insanlara özgü kelimelerdir.
Today, democracy, liberty and equality are words to fool the people.
Herkes eşitlik, özgürlük, insan hakları der.
All men are created equal, liberte, egalite, fraternite,
Eşitlik diye bir şey duymadınız mı hiç?
Ever heard of equality?
Mesele, din, renk, maddi durum ya da... bu davadaki gibi cinsiyet ayrımı olmaksızın... yasalar önünde eşitlik meselesi.
The question here is equality before the law... regardless of religion, color, wealth... or, as in this instance, sex.
Yalnızca eşitlik.
Equality.
Denge, eşitlik, her şeyin karşılıklı olması.
Balance, equality, mutual everything.
Eşitlik.
Equality.
Lin McAdam ve Dutch Henry Brown arasında eşitlik var.
a tie between Lin McAdam and Dutch Henry Brown!
Bu eşitlik işi kadın özgür olmadığında erkekte olmamalı diyor.
This equality business says that since women aren't free, men shouldn't be either.
"özgürlük, eşitlik, kardeşlik"
"Liberty, Equality, Fraternity."
"özgürlük, eşitlik, kardeşlik, yazan : Marcus Brutus."
"Liberty, Equality, Fraternity, by Marcus Brutus."
"özgürlük, eşitlik, kardeşlik."
"Liberty, Equality, Fraternity."
Eşitlik diye birşey söz konusu değildir.
There's no such thing as equality.
Aşkta eşitlik yoktur.
But love is never equal.
Bizim istediğimiz eşitlik.
What we want is equality.
- 19-19 eşitlik.
- 19 equal.
Erkeklerle siyasi eşitlik ve eşit haklar
Political equality and equal rights with men
"Adalet, eşitlik ve ekmek."
"Justice, equality and bread."
Eşitlik, cinsler arasındaki eşitlik seni rahatsız ediyor, değil mi?
Equality, real equality of the sexes bothers you, doesn't it.
Siz eşitlik yanlısı bir kadınsınız, Bayan Dubois.
You are an emancipated woman, Miss Dubois.
Ve ben de eşitlik yanlısı bir erkeğim.
And I am an emancipated man.
Eşitlik isteyen sendin.
You're the one that's been preaching emancipation.
Konuşmayı biliyorsun ama iş yapmaya gelince... dikiş günündeki kız kurusu kadar eşitlik yanlısısın...
You talk a good fight, but when it comes down to it you're as emancipated as a confirmed spinster in a knitting bee.
Fransa... özgürlük, eşitlik ve kardeşliğin ülkesi.
France... the land of liberty, equality and brotherhood.
Sizin eşitlik anlayışınız bu işte.
So there goes your equality.
Evrensel eşitlik.
Universal suffrage.
Ama burada müthiş bir eşitlik hissi olduğuna inanıyorum.
But I think there is a great feeling of equality here.
Bunlar özgürlük, eşitlik ve bağımsızlığın sembolleri. Burjuvazinin tarih sahnesini terk edişi.
Here are the symbols of freedom, equality, liberty... the bourgeoisie leaving the scene of history.
Dünyada ne kadar eşitlik olsa da bu senin tabiatında var.
All the inequality in the world that you can imagine is there by nature.
Eşitlik ve saygıyla yaşama özgürlüğü?
Free to live our lives in equality and dignity?
Sizin ve benim anladığımız tüm o küçük şeyler ve hayattan beklediklerimiz, eşitlik, iyilik, adalet gibi şeyler.
All the little things you and I understand and expect from life, such as equality, kindness, justice.
Bir maskenin Troglitler için eşitlik sağlayacağına inanayım mı yani?
Do you really expect me to believe that that mask can achieve intellectual equality for the Troglytes?
Eşitlik olursa birisi kaybedene dek bir el daha.
If equal, one more throw until there is a loser.
Hiç kimsenin diğerinden daha üstün olmadığı bir eşitlik toplumuna doğru.
Where no man is better than the next and there's equal opportunity.
Ben sadece eşitlik istiyorum.
I just want equality.
Ve bunu hava aydınlıkken yapmak istiyorum. Eşitlik varken.
I want it to happen while it's still daylight, while I still got an even chance.
Biz insanlığa güveniriz. Eşitlik hakkı olduğunda Toplumu sosyal ihtiyaçlara göre daha iyi organize edebilmek mümkün
We believe in men, Mr. Santore, in their right to equality, in their imperative to create a fairer society, a happier one.
Eşitlik kavramına bir yenilik sunabilir.
That might be a new definition for equality.
Bu seviye, özgürlük ve eşitlik tarzıyla hizmetçiler, işçiler ya da burjuvalar hepsi aynıdır.
With the leveling, liberalization, this kind of equality, maids, working girls, bourgeois women... It's all the same.
Her işin mutlak eşitlik ilkesiyle yapılması, toplumumuzun temel dayanağıdır.
It's fundamental to our society that we do everything on a basis of absolute equality.
Ne istiyorsun? Beyazları daha çok öldürüp, ırksal eşitlik getirmesini mi? Ne?
You want to up the proportion of white muggers to have racial equality?
Soyguncular arasında ırksal eşitlik!
What? Racial equality among muggers?
Tanrım şu eşitlik meselesine başlamayalım!
Oh, God, let's not start on gender equality!
Eşitlik ya da eşitsizlik.
Equality or inequality.
Yaşasın özgürlük, kardeşlik, eşitlik.
Long live freedom, equality and brotherhood!
bu yüzden özgürlük hayallerine kapılabilirsin, eşitlik, kardeşlik ve bunun gibi...
So you may harbor the illusions of freedom, equality, brotherhood, and so on.
Eşitlik...
Equality...
Eşitlik!
Equality!
Eşitlik.
The danger is here, the quality :
Eşitlik.
They want you to go alone.