Fallen traduction Anglais
6,457 traduction parallèle
Yüce büyücü yenildi, siz de yenileceksiniz.
The sorcerer supreme has fallen. So shall you.
Bayan Fitz, görünüşe göre zaman yolculuğuna düştüm.
Mrs. Fitz, I seem to have fallen through time.
William Hooke'un teslim etmek için görevlendirildiği şey başkasının eline geçti.
The object William Hooke was tasked to deliver has fallen into other hands.
Bir çoğunu kaybettik.
So many have fallen.
Bir efsanenin sonu geldi desene.
How the mighty have fallen.
Biz şehit savaşçıları ağırlarız.
We house fallen warriors.
Babylon düştü.
Babylon hath fallen.
Düşen kardeşlerimize!
To our fallen comrades!
Düşmüş olsa gerek.
It must have fallen out.
İletişimimiz koptu.
We've fallen out of touch.
Sadece bir ağaç devrilmiş!
It's but a fallen tree!
Hepimiz biraz sarsıldık, hele de Dondurucu düşünce.
We're all a little shaken up, especially now that the Fridge has fallen.
Ayrıca, benim teşkilatım henüz çökmedi.
And my agency hasn't fallen apart.
Zamanda düşmüşüm gibi görünüyordu.
I'd seemed to have fallen through time.
Malum başkalarının eline geçti.
The malum has fallen into other hands.
Bir an için, belki herşeyi onun için...'... arkamda bırakabilirdim.'
"And maybe, for a moment I've put everything behind me..." "... and fallen for him. "
Şu düşen ağacı görüyor musun?
See that fallen tree?
Dostlarım, bu çok önemli bir gece uzun zaman hatırlanacağını düşündüğüm bir Anma Günü çünkü sadece büyük fedakarlık gösteren A.B.D. askerlerini onurlandırmıyoruz aynı zamanda şehit olan cesur Teksas askerlerine hürmetlerimizi sunuyoruz.
Friends... This is a very special night, a Memorial Day I think we will long remember, because we're not just honoring those US troops who paid the ultimate sacrifice, we're paying tribute to the brave Texas Rangers who have also fallen.
Merhum, çok içtiği için kuyunun kenarında otururken düşmüş olabilir. Test mi?
The deceased could've been sitting on the edge, fallen in after drinking too much.
- Allah'ın günahkar bir kuluyum işte.
- Just a fallen subject of Allah.
- Günahkar bir kulum işte dedim.
- A fallen subject, I said.
Mazlumun intikamını almaya geldim avukat.
I came to avenge the fallen.
Düşen ağaçlar yüzünden otoparkta kilitli kaldılar.
They're blocked in the bay by the fallen trees.
Ailemle takıştım.
I've fallen out with my family.
Şimdi, Upton'a karşı hor görü beslemeye gelince evet, o yanılgıya düştüğüm zamanlar oldu ama artık böyle hissetmiyorum.
Now, as for having nothing but contempt for Upton, then, yes, I have at times fallen into that trap, but that's not how I feel now.
Askeri dikdatörlük düşmüştü.
The military dictatorship had fallen.
Benim için daha hiç olmadı, bu çocuk aynı kıza ikinci kez aşık oldu!
It's still never happened for me and... this guy has fallen for the same girl twice!
Devrilmiş bir ağacın altından geçeceğiz.
Okay, we're about to go under a fallen tree here.
Kedisi öldüğünden beri, bulanık hissettiğinde onu neşelendirme sorumluluğunun yükü benim üzerimde, - Cips tozuyla kaplı yüzünü yalamak.
Ever since her cat died, the burden of responsibility has fallen on me to cheer her up when she's feeling blue, to lick her face when it's covered in Funyun dust.
Demir yolun kış programının gerisinde kalmış.
Your railroad's fallen behind during the winter.
Gerçek yüzüğümü birkaç ay önce kaybetmiştim. Demek ki Lily'ye verdiğim kıyafet kutusunun içine düşmüş.
I lost my real ring a few months ago... and I just realized it must have fallen in the box of clothes I gave to Lily.
Orospusuna aşık olmuştu.
He had fallen in love with his whore.
- Günah işlediniz.
You have fallen.
Günah işledim.
I have fallen.
Uyuyakalmış olmalıyım.
I had fallen asleep.
- Evlat edinmenin başarısızlığa uğradığını size kim söyledi?
And who told you that the adoption - had fallen through?
Brewster Malikanesi ve etrafındaki evlerin değeri son beş yılda yüzde beş düşmüş. Hem de emlak piyasasındaki genel artışa rağmen.
The Brewster home and surrounding estates have fallen 30 % in value over the past five years, even though the rest of the housing market has gone back up.
Şehir çökmüştü.
The city had fallen.
Özgürce ve gururla söylüyorum ki Isobel, size aşık oldum.
I state freely and proudly, Isobel, that I have fallen in love with you.
Onun şeye düştüğü ile ilgili dedikodular duymaya başladım...
I started hearing rumors that she had fallen into...
adaletin aydınlığıyla yok edeceğim.
I will destroy the Sage's world that has fallen into darkness with the light of justice!
- Wuchang düştü.
Wuchang has fallen.
Benim adamlarım ve senin çocukların iki kez Çin'de başarısız oldu.
Twice my men... and two sons have fallen to the Chinese.
Prens Jingim düştü, Ulu Han.
Prince Jingim has fallen, Great Khan.
Henry'nin bu portreye aşık olduğu söylenmektedir. Christina ile evlenmeyi çok arzulamış. Fakat bu evlilik gerçekleşmez.
Henry is said to have fallen in love with it and to have been very, very keen to arrange the marriage... but that doesn't happen.
Ve Şimşon uykuya dalıyor. Bu mümkün.
He has fallen asleep, this can happen...
Pascal'ın ölümünden sonra ortadan kaybolduğumda iyi değildim ve yardıma ihtiyacım vardı.
When I disappeared after Pascal's death, I'd fallen apart, and I needed help, so I checked in to a psychiatric hospital.
Bu gecenin konusu, korkakça öldürüldüğünden beri olduğu gibi rahmetli kardeşimiz Oz Turner.
Tonight's topic, as it has been since his cowardly murder, is our fallen brother Oz Tuner.
Beraber uyuya kaldığımız gecenin sabahında çekilmiş. Tamamen masumcaydı ve hiçbir şey olmadı.
It was taken one night after we had fallen asleep together- - totally innocent, nothing happened.
Tipik bir Jay davranışı, yer yarıldı dibine girdi.
Yeah, well, in typical Jay fashion, he's fallen off the fucking face of the planet.
Şimdi düşüyorsun.
And now you've fallen over.