English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ F ] / Father

Father traduction Anglais

165,870 traduction parallèle
New Orleans'taki, adını babasından alan bir okulun müzik öğrencileriyle buradaydı.
He was with a group of music students from a high school in New Orleans that had just been named after his father.
Siyaset meseleleri, sonra Beyaz Saray. Hâlâ babasının peşinde gibiydi.
All the politics and then the White House, and I felt like he's still chasing his father.
Gökyüzünde sanat yapan babamız kutlanmış isminle senin krallığın gelecek senin yeryüzünde olacaksın, cennette olduğu gibi olacaksın.
Our father, which art in heaven, hallowed be thy name ; thy kingdom come, thy will be done, on earth as it is in heaven.
Benim pasif agresif annem, senin tacizci baban kadar kötü olamaz...
My passive-aggressive mother's nothing compared to your abusive father... I get it, Jack. Jesus.
Babam senden neden hoşlanıyor, anladım.
I can see why my father likes you.
Ölmek üzere olan biyolojik babanın, birden gay olmaya kalkması.
A problem is your dying biological father suddenly turning gay. - Well, hmm. - That's...
Günahlarım için affet beni Peder.
Bless me, Father, for I have sinned.
Peder, aslında... son zamanlarda aramız pek de iyi değil.
Thing is, Father, we actually... haven't exactly been in a great place lately.
Afedersin, Peder.
Sorry, Father.
İşte bu sebeple burdayım, Peder.
So that's why I'm really here, Father.
Peder Williams ile konuştum.
Saw Father Williams.
Peder Williams'dan ne istedim biliyor musun?
You know what I asked him to help me with? Father Williams?
Babalık demek, her fırsatta kendine bir şey alman demektir.
Being a father means that every once in a while you get to buy yourself something.
Aynı gün, Peder Williams'dan bir mucize istemiştim, bildiğin, kapının önüne bırakılmıştı öylece.
The same day I asked Father Williams for a miracle, he was literally left at our doorstep.
Evet, bugün babalar günü, bu yüzden ben bunu seçtim. O zaman en başından başlayacağız.
Yeah, well, it's my Father's Day, and I pick the movies, so we're gonna start at the beginning.
Babam öldükten sonra.. .. bunu yaptım.
So I made this for my father after he passed away.
Randall, hiç birimiz babamızın ölümüne hazır değildik.
Randall, neither of us was prepared when our father died.
Evet, aynı şekilde baban ve çıldırmak üzere olan iki kızın da öyle.
Yeah, and so is taking care of your father and our two freaked-out daughters.
Babanız geldi.
Your father's here to see you.
- Babamı öldürdün.
- You killed my father
Sen babamı öldürdün!
You killed my father!
Babamı tanıdığını mı?
That you knew my father?
Babamın hemşiresinin, gelmesini bekledim, sonra da kızları okula bıraktım.
I... my father's nurse, I had to wait for her to show up, and then drop my girls off at school.
Babanızın hemşiresi hatta.
Your father's nurse is on the phone.
Baban ölüyor, ve işyerin sana bunu mu gönderiyor?
Your father dies, and this is what work sends you?
O bir... babaydı, bir artist,
He was... a father, an artist,
Babanı biliyorsun.
You know your father.
Babam öldü be adam.
My father died, man.
Babamın mirasını nasıl onure edebilirim?
How do I honor my father's legacy?
Şimdi ise babasıyla birlikte...
And now he wants to pick up and take his father, who...
... ki kanserin 4.evresinde olan babasıyla birlikte,
His father, who is in the throes of stage IV cancer, no less,
Babamın çok da fazla bir vakti kalmadı.
My father doesn't have a lot of time left.
Babam durumu her zaman kontrol altına alırdı.
My father... - he kept it in check. - Mm-hmm.
Baban.
Your father.
Beni de babana götür.
Take me to meet your father.
Oğlumun babasıyla tanıştığım için, çok memnun oldum.
I would have liked to have met my son's father.
Bizi tanımazsınız, ama babam bu evde büyümüş, bu yüzden, acaba sakıncası yoksa, evi gezebilir mi?
Um, you don't know us, but my father grew up in this house, and we were wondering if he could take a look around.
Babanız bu hastanaden ayrılamaz.
Your father is not leaving this hospital.
Biliyorsun, yıllardır onu izledim, babamı.
You know, I watched him, over the years, my father.
- Baba...
- My father was a...
Vay... içindeki babayı çıkar bakalım, Jack.
Wow... let your father out, Jack.
Hayır, babasıyım ben.
No, I'm her father.
- Baban bize dindar olduğunu söyledi.
Your father says you're quite pious.
İkinci rekatın ortasında babanın telefonu çaldı.
Your father's cell phone went off in the middle of the second rakat.
Açık konuşmak gerekirse benim de babamla aram pek iyi değildi.
Well, you know, the truth is, I had a pretty bad relationship with my father.
Bu benim babam.
Oh, shoot. Well, that is my father.
Summer'in babasının onu üzdüğünün farkındayım ama Bayan Keane bunu önemsemiyor. Tüm diyeceklerim bu.
I just want to say, Heidi, that I am well aware that Summer's father hurt her, but Ms. Keane doesn't care about that.
Ve o güvensiz bir babaya sahip olmak nedir bilmiyor.
Also, he has no idea what it's like to have a father you can't trust.
Carol Anne Keane'in nefret ettiği korkunç babasıyla geçen hafta Raleigh'de yaptığı baba kız dansının fotoğrafı.
It's a picture of Carol Anne Keane and the horrible father that she hates at a father-daughter dance in Raleigh, North Carolina... last week.
Şimdiyse Bay Barnes'a, kızına ve babasına göz kulak olmak senin görevin.
So now it's your job to look after Mr. Barnes and his daughter, and his father.
Ben bir kocayım. Ben bir babayım. Ben bu milletin evladıyım.
I am a husband, I am a father, and I am a son of this nation, and never before have I been more proud, more optimistic.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]