Faydasız traduction Anglais
1,093 traduction parallèle
Gerçekten faydasız bu.
It's a waste of time.
Bu mekanik işlevi yerine getirebiliriz ama faydasız ve sıkıcı olur.
We could carry out this mechanical act, but it would be useless and boring.
Hesaplamak faydasız.
There's no use counting it.
Ağlamak faydasız.
The evening dew will harm your health.
Açıklaman faydasız, sana inanmaz.
There's no use explaining. She's never gonna believe you.
Faydasız.
It's no use.
- Faydasız.
- It's no use.
Bağırman faydasız.
It's no good shouting.
O'nun dediklerini iyi dinle. Çünkü O'na karşı kılıçların faydasız kalacak.
Listen well to what He says for your swords will be useless against him.
Kara saldırısı faydasız olacaktır.
Consider ground attack totally impractical.
Seninle konuşmaya çalışmak faydasız.
It's pointless trying to talk to you.
Faydasız güzel davranışlar sana göre değil gibi.
You don't strike me as the kind for empty gestures.
Takip etmek faydasız.
No use going after him.
Faydasız, caddeler Dalek kaynıyor.
Well, it's no good, the streets will be crawling with Daleks.
Faydasız.
Nothing.
Kaçmaya çalışmak faydasız.
So there's no use trying to run away.
- Bu faydasız Paul.
- It's no use, Paul.
faydasız.
It's no use.
Ne yaparsan yap fikirlerini değiştirmezler, faydasız.
There's no use in talking. It's pointless.
Seninle konuşmak ve tartışmak tamamen faydasız...
Talking and discussing with you is completely useless...
Enstalasyonları yok ederek, Organia'yı onlar için faydasız hale getirebiliriz.
Blow up their installations. Disrupt their communications. Make Organia useless to them.
- Denedim. - Faydasız, biliyorum.
- lt's useless, I know.
- McCoy'un bilgisi faydasız.
Dr. McCoy's medical knowledge will be totally useless.
Faydasız.
It's no use, Mr. Sulu.
Bunun faydasız olduğunu göreceksin.
Because you will find that it is hopeless.
- Amaçsız hayat, faydasız bir hayattır.
- A life without cause is without effect.
- Ama korkarım ki, oldukça faydasız.
- But, I'm afraid, quite useless.
Kapağın ağırlığı da 300 kilodan fazla, yani mücadele etmek faydasız.
The cover weighs over 300 pounds, so there is no point in struggling.
Faydasız.
No good.
O zaman, bunun sonucu olarak burada geliştirdiğin her şey faydasız. Kim bilir?
Then anything you develop here as a result of all this is useless.
Faydasız.
No use.
Ve bu av köpeğine gelince tamamiyle faydasız.
And as for this hunting dog of yours, he's completely useless.
Faydasız.
Useless.
Faydasız, entelektüel bir meşgale. Diğer meşgalelerin en kötüsü.
It's a useless, intellectual diversion - worse than other diversions.
Gözyaşlarının faydasız kaldığı... Pişmanlığın işe yaramaz olduğu...
Where tears are of no avail, where repentance is useless,
Öyle bir görev, Bay Scott, sadece faydasız değil, aynı zamanda onursuz da olur.
That position, Mr. Scott, would not only be unavailing, but also undignified.
Tüm bu füze üssü Colossus için artık faydasız.
This entire block of missiles is absolutely useless to Colossus.
Bunun yerine, sadece hoşuna gittiğini belirten bir ses çıkarıyordu ve bu, onun için anlamsız bizim için de faydasızdı.
Instead he showed only a sign of the pleasure he experienced, which was of no use to us.
- Faydasız.
- It's no good.
Zaten ölmüş tanısanız bile ne faydası olacak?
What good would it do, now that she's dead?
Eğer hepiniz katılıyorsanız, zannediyorum... oh, ne faydası var ki?
Well, if your all joining in, I suppose I... oh, what's the use?
Faydası olabileceğini düşünüyorsanız eğer, ekibimizde gidip görüşebileceğiniz bir psikolog da var.
There's a psychologist in our team, whom you could go and see, if you think it could be of advantage, in your profession...
Kızın artık bir faydası kalmadı.
She's no more use
Düşmanlarımız adına ağıt yakmanın bir faydası yok, Adams.
Lamentations on enemy's behalf won't do any good, Adams.
Sorunlarınızı paylaşmanın çok faydası olur.
It does you good to share your problems.
Faydasını bilseniz şaşarsınız.
You'd be amazed how often it pays off.
- O Kızıl'ı öldürmenin bize faydası yok ki.
- The bloody Red was no use to us dead.
Kızıl Muhafızlar diyor ki alim olarak babamın faydası artık kalmadı.
The Red Guards say... my father's usefulness as a scientist has ended.
Faydası yok, işe yaramayacak. Bu imkansız!
It's impossible!
Bence meraklı Parislileri hayal kırıklığına uğrattığı için onu cezalandırıyormuşuz gibi yapacaksak onu ormandan buraya getirmiş olmamızın hiçbir faydası yok.
But it's useless to bring him from the forest and lock him up as if he were being punished for disappointing the Parisians.
Bunu yapmanızın size hadsiz faydası dokunur.
It will be tremendously to your advantage.