Fearing traduction Anglais
571 traduction parallèle
Ve öyle de görünüyordu yani Johnny şu an hayatından endişe ediyordur çünkü Sam ve Neeko peşinden gitti.
And then, now she looks like this, so Johnny should be probably fearing for his life right now because Sam and Neeko went after him.
Aralarında en çok korkan Jean Edith için bir dizi mektup hazırlayıp aylar evvelinden görüşme tarihi ayarladı. Bu sayede o, mümkün olduğunca uzun bir süre olanlardan habersiz olacaktı.
Jean, fearing the worst, had prepared a series of letters for Edith, pre-dated with the months to come, so that she would remain ignorant as long as possible...
Şiddet dolu bir sahnenin yarattığı korkuyla, bayan yardım istemek için bağırıp çağırdı.
Fearing a violent scene, the lady called for help.
Genellikle öğretmenlerince verilen bu ekmek eve vardıklarında ebeveynleri tarafından ellerinden alınır korkusuyla, kendisinin huzurunda zorla yediriliyor.
It was given them by their teacher who makes the children eat in his presence fearing their parents will take it from them if they take it home.
Bir kez daha, hayata atılmak için özgürsünüz dürüstlük için çaba göstermeye, kendinize hakim olmaya, Tanrı korkusu ile yaşamaya.
Now that you are free once more and going into the world again... see that you endeavor to lead honest, sober, God-fearing lives.
Bu akşam, Bay Beddini ve Bayan Tremont'la karşılaştım beni tanımasınlar diye yakamı yukarı kaldırdım işte böyle.
This evening, I met Mr. Beddini and Miss Tremont... and fearing that they might recognize me... I turned my collar around... like this.
Suçlumuz ilk cinayetten sonra Parmak izinden korktu.
Concealed murder knife after first crime... fearing fingerprints.
"Tanrı korkusu olan insanlara ne oldu, ah, Tanrım!"
"What have God-fearing people come to, Oh, Lord!"
Tanrıdan korkan kimse kalmadı.
No God-fearing people left.
Springfield'da Jeremiah Carter'dan daha iyi, düzgün içinde Allah korkusu olan bir adam yoktur.
There's not a finer, more decent, God-fearing man in Springfield... than Jeremiah Carter.
Yaşayan en temiz kalpli, tanrı korkusu en güçlü insanlardan biri olan Larry Kinkaid şu an başında bir kurşunla orada bir yerde yatıyor.
Larry Kinkaid, one of the finest, most God-fearing men that ever lived is lying out there right now with a bullet hole in his head.
Şimdi bu iki kişi, bu adam ve kadın birbirinden korkarak ve nefret ederek oturuyor. Her ikisi de diğerinin ne zaman yakalanıp her şeyi itiraf edeceğini merak ediyor.
Now these two people, this man and this woman, sit hating and fearing each other, each wondering how long it'll be before the other is caught and blabs out the whole story.
Vergisini veren, içlerinde Tanrı korkusu olan üç vatandaş. Kadını tanıyorlar, dün gece Jefferson Park'ta kendisiyle konuşmuşlar.
Three solid tax-paying, God fearing citizens... who know her and talked to her all over Jefferson Park last night.
Bazen, düzlüklerden yılan gibi sinsice, yılan gibi süzülerek gelen bir hırsızdır O Bazen de... beni bağışla Laura Belle Zengin ve Tanrı korkusu olan bir evden de çıkıp gelebilir O.
Sometimes he comes ghosting over the plains... in the shape of a sneaking rustler... and sometimes... begging your pardon, Laura Belle... he stakes out the home... to the worthy and the God-fearing.
Silahlı, içkici, hızlı yaşayan, Tanrı'dan korkan.
A gun-toting, hard-drinking, tough-living, God-fearing citizen.
Nefret edilecek hiç bir şey yapmadı. Ya da korkacak.
He never did nothin'through hatin'or fearing'.
O durgun hallerindeki onca çocuksu korku ve yalnızlığın kaynağı neydi?
Why was there so much loneliness and childish fearing their stillness?
İçinde Tanrı korkusu olan bu iyi insanlar, bize hoş geldiniz diyorlar.
These good God-fearing folks is bidding us welcome.
Korktum büsbütün artırırım diye bir hayli hışımlı sabırsızlığını. Her erkekte zaman zaman böyle öfke parlamaları olur deyip geçtim.
So I did, fearing to strengthen that impatience which seemed too much enkindled, and withal hoping it was but an effect of humor, which sometime hath his hour with every man.
Üstelik ömrün yirmi yılını kesip atan o kadar yılın ölüm korkusunu da kesip atmış olur.
Why, he that cuts off 20 years of life, cuts off so many years of fearing death.
İşte biz Sezar'ın dostları da böylece kısaltmış olduk onun ölüm korkularının süresini.
So we, Caesar's friends, that have abridged his time of fearing death.
Elbet burası Oregon'dur. Allahtan korkarız bir de rahip kaçırmanız gerekir.
Course, this being Oregon and God-fearing territory you'd have to capture a parson.
Biz Tanrı'ya inanırız.
We're God-fearing people.
O günden beri kendimi dine verdim.
I been a God-fearing man ever since.
İyi, dürüst, Tanrı korkusu olan akbabalar!
Good, honest, God-fearing vultures!
Evet, efendim,... ama bunun için ben, hayatım boyunca hep dua ettim efendim.
Yes, sir. But I've been a temperate and God-fearing man all my life, sir.
Bay Sillers bende namuslu ve allah korkusu olan biri izlenimi bıraktı.
Mr Sillers impresses me as an honest, God-fearing man.
Ve böylece, daha beterinden korkarak ve... ölümcül silahını kullanmamasını umut ederek... onu fikirlerini bölenlere sıklıkla kullanır... size Profesör George Edward Challenger'ı takdim ediyorum.
And so, fearing the worst, but with the pious hope that he may be persuaded to refrain from using that, uh that lethal weapon with which he so frequently punctuates his opinions... I give you Professor George Edward Challenger.
Tanrıdan korkan bütün güney-batı kadınları bu haçı takar.
Most of the women of the Southwest are God-fearing women.
Enstitüdeki meslektaşlarımca kınanmaktan korkarak,... keşfimi evimin önünden geçen Seine'e attığımı ilave edebilirim.
Fearing censure from my colleagues at the Institute, I might add I then threw my discovery into the Seine that flows in front of my house.
Ona dokunmaya kalkan olursa kafasına bir kurşun deliği açarım, ona göre.
Anyone touches her, I'll put a bullet through their God-fearing gut!
onlar yüzyıllar boyunca inandıkları şeyler için mücadele ettiler. dürüst, mutlu ve tanrıdan korkarak.
They continued as they had been for centuries - honest, god-fearing and happy.
Tanrı korkusu olan iyi Hristiyanlar olarak bahtsız insanlara yardım edeceğinizi biliyoruz.
And, I know that as God-fearing Christian people you will want to contribute a little something anything at all, to those less fortunate.
Oregon'un çiftlik alanlarına giden mazbut, dindar aileler ve Kaliforniya altını için yarışan, çabuk zengin olmak isteyen maceraperestler.
God-fearing families bound for the farmlands of Oregon and get-rich-quick adventurers racing for the gold of California.
Farize'lerin korkunç gücü banal ve gülünç şeylerden utanmamaktır.
The terrible power of the Pharisees consisted in not fearing the banal and the ridiculous.
Maria Gavrilovna'nın hizmetçisi, hiç kimseye birşey söylemedi, efendilerinin gazabından korktu.
The maid of Maria Gavrilovna nobody said nothing, fearing the wrath of her bosses.
Nahum, ben senin babanın Tanrı korkusu olan dürüst bir adamdan şeytanın esiri olan yaşlı bir adama dönüştüğünü gördüm.
Nahum, I saw your father change from an upright God-fearing man into an old man possessed of the devil.
Elveda, Tanrı'dan korkan insanlar!
Farewell, God-fearing people!
Yerinde olsaydım, en beterinden korkmaya başlardım.
If I were you, I'd start fearing the worst.
Unutmayın, her şey çok farklıydı o zamanlar bugün buradakiler, tabii ki, dini bütün insanlar.
Remember things were very different then of course, today we're all God-fearing men.
Allah'tan korkan, namuslu bir ailenin başına bu geliyorsa... kim güvende olabilir ki?
If this can happen to a decent, God-fearing family, who's safe anymore?
... Allah'tan korkan iyi insanlar ( dı ) beni iyi bir adam ve iyi bir Hristiyan olarak yetiştirdiler.
... good God-fearing folks who raised me up to be a good man and a good Christian.
- Bay Cobb, o tanrıdan korkan bir kadın.
- Mr. Cobb, she's a God-fearing woman.
"Kızın kendisini teşhis edeceğinden korkan sanık,.. ... onu öldürür ve sonra tecavüz ederek arzularını tatmin etmeye karar verir."
"Fearing she would identify him, he killed her and then decided to satisfy his desires by raping her."
Beni teşhis eder korkusuyla onu öldürdüm ve sonra da arzularımı tatmin etmek için ona tecavüz ettim. "
Fearing she would identify me, I killed her, and then decided to satisfy my desires by raping her. "
Ben neden korkayım ki.
Just what I have been fearing.
Artık boşboğaz sorulardan korkmak ve... ve başkasının yenilgisi altına saklanmak yok
No more fearing indiscrete questions... and trying to conceal one's defeat.
İşte 3 tane namuslu, Tanrıdan korkan ev kadını ifade verecekler, artı bir park bekçisi, ve madalyalı bir savaş gazisi!
Here are 3 honest, God-fearing housewives who'll testify, plus a park guardian, a war vet with medals!
Refah içinde, Tanrı korkusu ve iyi kanunları olan, güçlü tüm dünyada saygın.
Prosperous, God-fearing, good laws, strong respected throughout the world.
Jin'lerin ani yükselişini görüp... servet kazanmak için... Onlarla birlik oluyor!
Seeing the Jin army's prowess and fearing for his assets he ingratiates the Jins and chief Ba Shan
Bu ülke iyi ve Tanrı korkusu olan bir ülke.
This is a good and God-fearing country we have arrived in.