Fence traduction Anglais
4,755 traduction parallèle
- Çitler bizi içeride tutuyor.
The fence keeps us in.
- Çitlere çok yaklaşmadık mı?
Aren't we too close to the fence?
- Şuradaki çitleri geçeceğiz.
We're gonna cross the fence right over there.
- Çitleri mi?
The fence?
Cennet Sarayına saldırmak büyük bir suçtur.
Attacking the Palace of Heaven is a major of fence,
Üç tarafı demir çit ile çevrili.
You got an iron fence around three sides.
Biz... işte aksilikler falan oldu. Daha kötüsü, Sizin davetiniz konusunda biraz kararsız kaldık ama çoğunlukla kararı verdik.
So we're still... it's a little awkward worst we're a little on the fence about a couple of you for invitations but mostly we've made the decisions.
Araya duvar örmeye çalıştığını biliyorum.
I know you're trying to build that fence.
Liderlik, duvar savunması veya Grupsuzlar'ın birbirini öldürmesini önlemek.
Leadership, guarding the fence, or keeping the factionless from killing each other.
Görevimiz başarısızlığı maal vermeden duvarın içindeki herkesi korumak.
As dauntless, we fight to protect every life inside the fence, without fail.
- Bu duvarı bir sebepten kurdular diyelim.
Let's just say they built their fence for a reason.
Hala Rogers'ın başaramayacağını mı düşünüyorsun?
So, you still on the fence about Rogers'chances?
6-7 yaşındaki halimizi hatırlıyor musun? Okul tellerinin arasında, o adama sandviç vermiştik.
You remember when we were kids, 6 or 7 years old... we used to give that guy sandwiches through the fence at school?
Ben ve madenlerden birkaç arkadaş insanları evlerinden çıkartmaya başladık onları telin arkasına götürmeye çalıştık ama bir sürü insan ormandan korkuyordu.
Me and a couple of guys from the mines, we started pulling people from their houses and tried to get'em to the fence line but a lotta people were scared of the forest.
915 kişi tellere varmaya başardı.
915 of us made it to the fence.
" Çitlere işersen nefret et sikinden.
" If you pee on a fence and you hate your wiener,
Eskrim yapmayı öğrendin, kayak yapmayı öğrendin, satranç oynamayı...
But you learned to fence and you learned to ski and play chess...
Dogs tekrar hücumda.
Here comes the Dogs back on of fence.
Wilburfield'de alıcımız da hazır.
We got a fence lined up in Wilberfield?
Çitleri delip geçti! Cade, sakin ol.
She smashed through the fence?
Uyuşturucu kaçakçılığı federal bir suçtur.
The importation of narcotics is a federal of fence.
Parka gittik. Kestirmeden gitmek için çitlerden atladık.
We went to the park, climbed the fence for a shortcut.
- Ben ne dediğimin farkında değildim. - Fikri ortaya ben attım.
I was on the fence.
Artık tel örgülerin üzerinden geçmeyi seviyorsunuzdur.
Bet y'all loving this fence now.
Yine olsa yine geçerdim üzerinden ben.
I've come around to the whole fence thing.
Çarptığınız benim ağacım, puşt herifler. Çitime de çarpmışsınız.
That's MY tree, you assholes hit... and my fence.
Bu çit 20, araba da 30 seneliktir. Ağaçsa benden yaşlı.
This fence is 20 years old, the car's 30, the tree is older than I am.
Sen çitle çatıyı halledebilirsin.
You can buck-up for the fence... and the tree.
Çitimin parasını ödeyecek misin?
You gonna pay for my fence?
- Çitimi de kırdın.
- Yeah, you broke my fence, too.
Bilirsin, Oregon'da büyüdüğümüzden mülkümüzü çeviren elektrikli teller vardı.
You know, growing up in Oregon, we had this electric fence around our property.
Yanlarında çit götürmeden atlayan kimseyi görmedim.
Never seen one jump loose without taking a section of fence with'em.
Öyle mi denir bilmem ama, ben kaçakçı değilim.
I'm not a fence, if that's the term.
Neden Dağaltı Kralı kendini bu taşlara tıpkı bir hırsız gibi gizliyor.
Why does the King under the Mountain fence himself in... like a robber in his hold?
Gücenme ama.
No of fence.
Tel örgülerin altında geçmek için burada bir çukur kazmıştım.
I dug a hole out. Slipped underneath the fence.
Çiti bitirdin mi?
Finished that fence?
Kahretsin ki onların savunmaları kumdaki kır köpeklerini tutamaz.
Hell them picket fence wouldn't hold prairie dogs in the sand.
Mallar iplerle sürükleniyordu, .. savunma yara almıştı.
The stock all tangled up in the ropes, and crippled up with the flying picket fence.
Ya kendin alırsın ya da Melbourne'daki adamım getirir.
You can fence it yourself or use my guy in Melbourne.
18 yaşında erkek. Eskrim yaralanması.
I've got an 18-year-old male, fence-related injury.
"Tel örgüden düştü." Eskrim yaralanması dememiş miydin?
"Fell off a fence." I thought you said "fencing injury."
Tel örgüye tırmanıyordum Ayağım kayınca topuğumun üzerine düştüm.
I was climbing a fence, and I slipped, landed on my heel.
Taksiden atladıktan sonra tel örgüye tırmandı.
She climbed a fence after jumping out of our taxi.
Kullanılmış yağlarını çitlerden mi atıyorlar hala?
Do they still dump their waste oil by the fence?
Çitleri nasıl aştılar?
How did they breach the fence?
Yürüyün, çitleri kim aşmış öğrenin.
Go on. Fan out and find out who breached the fence.
Çiti hala bitirmedin mi?
Have you fixed that fence yet?
O çitin arkasında konum.
We're behind that fence.
# Çitlerden atlayıp dar yoldan geçtim #
♪ Took the fence and the lane ♪
Eğer değerli bir şey olsaydı ancak tel örgü arkasından görebilirdik.
If it's worth anything, you can't fence it.