Flat traduction Anglais
9,181 traduction parallèle
Dostluk insanı zayıflatır.
Friendship makes you weak.
Si Bemol.
"B" flat.
Etrafta öylece şaka yapmak yetkimi zayıflatıyor.
Kidding around like that undermines my authority.
- Adam sizin dairenize ne zaman girdi?
What time was it when the guy entered your flat?
Adam dairemize daldı ve bizi zorla yatağa yatırdı.
He burst into our flat, forced us to get on the bed.
Benim dairemde mi?
In my flat?
- Bizim dairemizde.
- In our flat.
Silahlarla beraber sizin dairenizde idi biliyorum.
I know he was in your flat with the guns.
Dümdüz.
It's very flat.
Hemen daireden ayrıl.
Leave your flat right away.
Yürüyerek gidecek gibiyiz.
It's just that, we're a little flat-footed.
- Tatsız resmen bu!
This is flat.
- Dawn hiç böyle yürümezdi.
Dawn would never walk like that. She's too flat-footed.
Kistin büyüklüğünü ölçmek istiyorum.
I'm gonna measure the cyst with it flat, okay?
Daha önce tuttuğum hiçbir daire için mülakata girmemiştim.
I've never rented a flat that required an interview.
Düz tabanlı bir tesisatçı kusurludur işte.
A plumber with flat feet, that's inadequate.
Düz Göt, Dansçı, Cher, Kaltak Mitch, Diz Kapağı, Dişsiz.
Flat Ass, Boogie Oogie, Cher, Mitch the Bitch, Knee Caps, No Teeth.
Ölü adamın dairesinde mi?
In the dead man's flat?
Onların evindeyken...
When we were in their flat.
- Eve de hiç gelmiyor.
She never comes to the flat.
Hiç bilet alamamak, bir patlak teker ve polisin kenara çektirmesi?
Getting zero tickets, a flat tire, and pulled over by the cops?
Meksika pidecisi mi?
Tortilla Flat.
Apartmanım çok uzakta ve çok ufak.
My flat is too tiny and miles away.
Devon'da karakolun yanında ufak bir stüdyo dairede kalıyorum.
- I live in a tiny little studio flat ~ near the station in Devon.
Düşündüm de belki benimle beraber yaşamak istersin ve ben de apartmanı bırakırım ve evimize gideriz.
But what I wanted to suggest was that you came back to live with me and I give up the flat and we go back to the house.
Şu sıralar zaten çok uyuyamıyorum, apartman dairemi sevmiyorum ve de belgelerine adam gibi gözatmak istiyorum.
I don't sleep much at the moment, and I don't like my flat and I want to take a proper look at all your files.
O benim plazma televizyonum.
Uh, that is... That is my-my flat screen.
Çünkü düz... ya da yavaş olamazdınız.
'Cause you couldn't come out flat, you couldn't come out slow.
Gece geç saatte arabana yürüyorsun ve inik tekerin var.
You're walking to your car late at night and you have a flat tire.
Düz uzanmalısınız.
You have to lay flat.
Sence bunların hiçbirinin kadının seni yere sermesiyle bir ilgisi yok mu?
You think it's got anything to do with the fact that she knocked you flat on your ass?
Madem bu konudan bahsediyoruz o çok sevdiğin nişanlın var ya parasız pulsuz bir aileden geliyor!
And while we're on the subject, your fiancee you're so fond of, they're all flat broke!
Çok sevdiğin nişanlının ailesi beş parasız!
Your fiancee you're so fond of - they're all flat broke!
İş yerinden izin almış, sonra da ortadan yok olmuş.
He put in a leave of absence at work and then flat-out disappeared.
Öyle tabi, yassı popoları seviyorsan demek ki.
Yeah, if you like flat asses.
Bahçeli bir daire bulmuş. Sybbie de okulunda mutluymuş.
He's found a flat with a garden and Sybbie's happy at her school.
- Michael Gregson'ın dairesini mi?
Out of Michael Gregson's flat?
- Benim dairemi.
Out of MY flat.
Yaklaşık ama buna sebep olan silah çap olarak daha küçük, dairesi daha az.
It's close, but the weapon that caused this is... is smaller in diameter, less flat.
Zayıflatır, çürütür.
It weakens, it rots.
Beş kuruşsuzum.
I am flat broke.
Burada neler oluyor böyle?
What on God's flat earth is going on?
- Aksaray'da ev tutmuş.
- He's rented a flat in Aksaray.
Onda büyük bir düz ekran, tüm oyunlar ve filmler var.
He has all the games and movies and a big flat-screen.
Josh, eğer düz göğüslü biriyle 69 pozisyonunu yapmak istiyorsan bunun tek yolu bara gidip onlarla konuşmaktır.
Josh, the only way you're gonna 69 with some flat-chested skanks is if you go to the bar and talk to them.
- Yaklaşık 1200 metre bir düz alan.
- There is a flat stretch of around 4,000 feet.
O kayıtlı bir seks suçlusu ve Latif her gün onun evinin önünden geçiyordu.
He is a registered sex offender whose flat Latif would walk by every single day.
Onu dairesine çekmiş ilaç vermiş ve orada saklamış.
She lured him to her flat, she drugged him, and she hid him there.
Pekâlâ, yere yatın.
All right, flat on the floor.
Anneciğimi çağırıp geniş düz kıçını miras bıraktığı için suçlayayım mı?
Should I call my ma and blame her for passing on her wide flat ass?
Akü boşaldı.
Flat battery.