Flopping traduction Anglais
138 traduction parallèle
Eğer bu karmaşadan canlı çıkarsam evdeki kocakarının dövünmelerine engel olmayacağıma ant içeceğim.
If I ever get out of this here crisis alive I'll make a vow I'll never stop me old woman from flopping.
Bu şarapnel olsaydı çökmemize gerek olmazdı.
If that was shrapnel, now, we wouldn't be flopping at all.
istediğim sadece biraz sohbetti ama adamın ağzından öyle bir ses çıkıyor anlamak ne mümkün, uğultu gibi birşey.
I don't know what's worse - man talking with his teeth flopping around or without his teeth, whistling like a tornado.
Eğer hoplayıp zıplamayı kesip suya girmezsen çok uzun sürmeyecek.
If you don't stop flipping and flopping around and get in the water you won't last long.
Çırpınıp duruyordun.
You were flopping'around.
Ölü bir balık gibi çırpınan yarrağını izledim.
I watched his cock flopping like a dead fish.
- Sağa sola çarpıp, engelleştirirler.
- Flopping around, getting in the way.
Göğüsleri bir görsen, nasıl sallanıyorlar.
Tits out to here, flopping all over.
Acaba işe yarıyorlar mı? Şık bir gece kulübündeyken pıt diye düşüvermesini istemem doğrusu!
I wouldn't want'em flopping'off in any of those fancy nightclubs.
Asıl ilginç olan boğazı tamamen parçalanmış ve kafası kopmak üzereydi.
What's interesting is we also have a crushed larynx. The head's just flopping.
Paldır küldür çimenli tepeden aşağıya yuvarlacak gözyüzünün altında takla atacaksın.
Tumble headlong down the grassy hill under the flip-flopping sky.
Babamın kafası böyle sallanmaya devam ederse nasıl ayakkabı satar?
I mean, how's he gonna sell shoes with his head flopping around like that?
Kurtarma çalışmalarının Bart Simpson için olacağını... duyduğumdan beri, beni ateş basıyor ve kararsız kalıyorum.
Ever since I called for the rescue... of that Simpson lad, I have taken heat... so I am flip-flopping.
Çamur zıpzıpları gibi yerde çırpınamam.
We're not allowed to go flopping around on the floor like a mudskipper.
İleri geri çırpınan kırık bir oyuncak gibiydim.
Flopping back and forth like a broken toy.
Baksana nasıl da su sıçratıyorlar!
Flopping around all over the place!
Her neyse kafası sanki Broadway üzerinde süzülmüş gibiydi, değil mi?
So anyway his head is flopping down Broadway, right?
Kayıyor, yuvarlanıyor.
I'm flipping, I'm flopping.
Böyle fikir değiştirip duruyorum.
Flip-flopping this way and that.
Şu dalgalar daima çarpıp duruyorlar bu beni deli eder.
Those waves crashing and flopping all the time drive me crazy.
Her tarafım hopluyor gibi.
I feel like I'm flopping all over the place.
- Kanat çırpıp salya akıtıyordu.
- It was flopping, drooling.
U.S. Avukatlar Birliği Üyeleri'nin önünde... bi gölette çırılçıplak tepinmem.
Whatever. But I'm not flopping around naked... in a water hazard in front ofthe entire staff ofthe U.S. Attorney's office!
Büyük Stein başarısız olup, kayamaz.
Big Stein can't be flopping and twitching.
Herkes taraf değiştirip duruyor.
Everybody keeps flip-flopping around.
Birinin güvertede boğulduğunu görsem dönüp bakmam bile.
If I see one of them flopping on the deck, gasping for air, I'm gonna let him buy it.
İşte lra... azgın bir alabalık gibi üstümde çabalıyordu.
So Ira is flopping'on top of me like a horny trout.
Evet ama onu bir yolcu kalp krizi geçirdiğinde kullanmak üzere eğitim aldım, koridorda çırpınırken değil.
Yes, but I'm trained to use them when a man is having cardiac arrest in his seat, not flopping around in the aisle.
Oynuyordu, şimdi oynamıyor.
That was flopping, this was not flopping.
Yerlerde süründüğünü görmek istiyorum!
I want to see you flopping around down there!
Sanki penislerden oluşmuş kırmızı kereste ormanında gibiydi. "
Flopping all around and slapping her face. It was as if she were in a redwood forest of penises.
Hep bir şeyler boşta geziyor.
Something is always flopping around.
Keşke bir tanesi diğerinin üstünü çıkartsa da havada sallanan memeler görsek.
I hope one of them rips off the other one's shirt... and we see some titties flopping around in the air.
Yerde kıvranmak gibi mi?
You mean, like flopping around on the floor and everything?
Amcamın balıkçı teknesindeki som balığı gibi çırpındı.
Up and down, flopping around like a salmon on my uncle's fishing boat
Hala oynuyor.
It's still flopping.
Evet ama onu fiyaskolar ve hayal kırıklıkları izler.
Yeah, but then there'd be the flopping and the gasping.
Öbür balık da uzun zamandır haberim olmadan en iyi arkadaşımla birlikte yumurta döküyordun. Sonra kavgalar, fiyaskolar ve hayal kırıklıkları gelir.
Then comes the fighting, and again with the flopping and the gasping.
Kündeye getirdik ve adamın birinin bu kadarı alabileceğini söyledi, adı da Barksdale.
I get him in the boat and he starts flopping around... saying he can buy weight from some motherfucker, name of Barksdale.
Kim, kimin operasyonu için çalıştığını basit bir şekilde anlıyorsun... bildiğim diğer şey etrafta yağmur balıkları gibi çırpınan cesetler var.
You take a simple find-out - who's-working-for-who operation next thing I know, there's corpses flopping around like it's raining fish.
Uçmasını engelle.
Careful. Keep that from flopping down.
Karar veremiyorum, elbise mi giysem yoksa kimono mu?
I keep flip-flopping whether to go with the suit or the kimono.
- Öylesine atıyorsun. - Atıyorsam ne olmuş?
- You're flopping.
Sıfat deryası, ve "sıkı" kelimesi de karaya vurması.
An ocean of adjectives, and the word "tight" keeps flopping ashore.
Senin çocuk balıklar gibi debelenmeye başlamadan motorları çalıştırmaya başlasa iyi olur.
Your new boy better get the engines running before the fish start flopping.
Dışarıda hoplayıp durduğu sürece yarattığı tüm sinyallerin emilmesini istediğini söyle onlara.
As long as that's flopping around out there... tell them I want to suck in every electronic signal it makes.
Kokulu bir zeplin gibi şişecek ve sonra hayatının geri kalanını sekiz beden daha büyük bir elbise içinde debelenerek geçirecek.
And then spend the rest of her life flopping around in a woman's suit eight sizes too big.
Gerçeği yansıttığınızı düşünüyorum. İlk deneyim çok berbattı. "İlki harikaydı dostum" diyen birini görmedim daha.
I was like a fish flopping around on dry land
Lincoln'un ve Washington'un doğum günleri birleştirdiler, ikisi tek hafta sonu oldu.
They combined Lincoln's birthday with Washington's. It's one weekend now. - It's always flip-flopping.
Nasıl katılacağım?
None of your flopping'buggies.
Lanet olsun size!
Your thoughts - daydreams of a softened brain, flopping about on some greasy sofa.