Flux traduction Anglais
373 traduction parallèle
Ve elbette bu döngüsel sürecin büyük bir kısmı kıtaların kökenini açıklıyor zira buradan gelen ıslak kaya akımı, giderek ısınıyor ve nihayet öyle ısınıyor ki su dışarı atılıyor.
It's a cycle. And of course, a large part of the cyclic process explains the origin of the continents because this flux of wet rock coming down here, getting hotter and hotter, and eventually they get so hot that the water is expelled...
Belki de bir çeşit manyetik akımdır.
Probably some form of magnetic flux.
Aki değişimine hazır olun.
Stand by to change flux.
- Yarım aki.
- Half flux.
- Lehim yanınca mavi duman çıkarır.
- The flux always burns blue.
Topografik olarak dünya sürekli bir değişim içerisindedir. Ama gökyüzü -
Topographically, the world is in a perpetual flux.
Bazılarını yolda kaybedeceğiz.
We'll lose some to flux.
Burada düşük kademe morötesi bakteriolastik akış var ve yatma yaralarından korumak için hastalar uzun kemiklerinden kablolarla asılıdır.
There's a low-level ultraviolet bacteriostatic flux and to prevent bedsores patients are suspended by wires through long bones.
Yerçekimi etkisinden ve şiddetli radyason demetlerinden kurtulduğunuzu varsayarsak ufak bir ihtimalle kendinizi kara delik içine dalmış bir şekilde uzayın başka bir zamanında bulmuş olursunuz.
Assuming you could survive the gravitational tides and the intense radiation flux, it is just barely possible that by plunging into a black hole you might emerge in another part of space-time.
Bağlantılardaki ters akımı izole ettim.
I've isolated the reverse power flux coupling!
- Bir iyonlanma akışı var.
- There's been some ionization flux.
- Tarayıcılardan biri önemsiz bir enerji akımı tespit etti.
We picked up a minor energy flux on one dynoscanner.
Biraz delice görünüyor biliyorum ama tamamen tesadüfen kemerin akış halinde olduğu günlerde Celtics'in yenildiğini fark ettim.
I know it sounds a little crazy, but just by coincidence, I noticed that the days the belt is in a state of flux, the Celtics are always beaten.
Çekim alanları sürekli değişiyordu.
Gravitational fields were in flux.
Elektriksel akımını ölçmek istiyorum.
I ´ d like to measure any electrical flux.
Ayrıca paslanmaz çelik yapısı sayesinde akı dağılımı...
Besides, the stainless-steel construction made the flux dispersal...
Manyetik ışık kondansatörü.
The flux capacitor.
Manyetik ışık kondansatörü mü?
Flux capacitor?
Zaman yolculuğunun gerçekleşmesini sağlayan manyetik ışık kondansatörü yapma fikri o anda oluştu.
That's when you came up with the idea for the flux capacitor, which is what makes time travel possible.
Bu yıldırımın gücünden onu manyetik ışık kondansatörüne aktararak faydalanabilirsek
If we could somehow harness this lightning, channel it into the flux capacitor,
Bu arada, manyetik ışık kondansatörüne bu demir çubuğu ve kancayı takarak zaman aracını da gerektiği gibi donatacağız.
Meanwhile, we've outfitted the time vehicle with this big pole and hook, which runs directly into the flux capacitor.
Çengel kablo ile temas ettiğinde ise 1,21 gigavat gücünde elektriği manyetik ışık kondansatörüne aktararak seni 1985 yılına geri gönderecek.
This Saturday night, lightning will strike the clock tower, electrifying the cable just as the connecting hook makes contact thereby sending 1.21 gigawatts into the flux capacitor and sending you back to 1985.
Manyetik ışık kondansatörü devrede.
Flux capacitor, fluxing.
İki pozitif elektron hızlandırıcı, dört manyetik ters akım göstergeci ve bir parabolik ses dalgası jeneratörü.
2 positron accelerators, 4 reverse flux polarity indicators, and, uh, one parabolic sine wave generator.
" İyi ve kötü sürekli bir akış halindedir, ileri ve geri.
"Good and evil " are in constant flux, " back and forth.
Akım ayarlama algı birimiydi.
A flux coordinating sensor unit.
Çevre koşulları programlandığı gibi, sıcaklık 97 derece Kelvin, radyasyon akışı sıfır, birikim alanı uygun koşulda, her şey, en küçük ayrıntısına kadar olması gerektiği gibi.
Environment's as programmed, temperature 97 degrees Kelvin, radiation flux zero, stasis field nominal, everything as it should be, right down the line.
Karşı madde podlardan sıradışı manyetik akış okumaları alıyorum.
I'm getting an unusual magnetic-flux reading from the pods.
Akım kondansatörünü ben de biliyorum.
I knew about the flux capacitor.
" bir aşırı yüklemeye neden oldu ve manyetik ışık kondansatörünü çalıştırarak
"which scrambled the time circuits, " activated the Flux Capacitor,
Bay Füzyon zaman devrelerine ve manyetik ışık kondansatörüne güç verir. Ama içten yanmalı motor sadece bildiğimiz benzinle çalışır.
Mr. Fusion powers the time circuits and the Flux Capacitor, but the internal combustion engine runs on ordinary gasoline.
Karşılıklı soğutucu ısısı % 5'e düştü.
Inter-cooler flux down to five percent.
Binanın hala değişim içinde oalbileceğine dair işaretler var.
There are indications the building may still be in flux.
Moleküler bir değişim durumundasın.
You're in a state of molecular flux.
Parçacık akışı düşük.
Particle flux nominal.
Nebuladan gelen partikül akışı tam 72 saat sonra gemilerin gövdesini aşındırmaya başlar.
The nebula's particle flux would break down a hull after 72 hours.
Neredeyse bitti efendim. Motor yataklarını ve taşıyıcı sistemlerini yalıttım. Böylece nebulanın partikül akışından etkilenmezler.
I've shielded the nacelles and the transporter system against particle-flux from the nebula.
fakat nebuladan gelen partikül akışı, bu yakınlık detektörü hariç tüm sensörleri köreltir.
But the flux will blind all sensors except this proximity detector.
Parçacık akışının bir okumasını alalım.
Get a reading on the particle flux.
Bu enerji formunun fırtınadaki manyetik akış yoğunluğuna karşı zaafı var gibi.
This anionic energy seems vulnerable to the magnetic-flux density in the storms.
Metal kuasimoleküler akış halinde.
The metal itself is in a state of quasi-molecular flux.
Akışı bu seviyeye getirmemiz dört ayımızı aldı.
It took four months to get the flux to this level.
Parçacık akımı kararlı.
Particle flux steady.
Değişken akım.
Variable flux.
Bütün Klasik stiller uyuşmazlıkların akışını... yakalamaya teşebbüs eder.
all the classical styles are attempts... to arrest the flux of conflict.
Muazzam bir enerji akışı okuyorum.
I'm getting readings of a massive energy flux.
Çok hızlı manyetik akış değişimleri.
Very rapid magnetic flux variations.
Akı yoğunluğunu kontrol etmek için çok daha iyi yöntemler geliştirdik.
We've developed far better ways of controlling the flux density.
Bozulmadaki akı yoğunluğu değerleri çıldırdı.
The flux density readings inside the rupture are off the scale.
İkinci güvertedeki enerji akışını izole et.
Isolate that energy flux on their second deck.
Şiddetli akış örnekleri.
Intense flux patterns.