Forks traduction Anglais
504 traduction parallèle
Birisi bütün çatal, kaşık ve bıçakları yürütmüş.
Somebody swiped all the knives, forks and spoons.
"Bunun için çatal kullanıyoruz hayatım."
"That's what forks are made for, darling."
"Çatallar sola, çatallar sola Rheba"
"Forks on the left, forks on the left, Rheba"
Çataldan önce parmak gelir.
The fingers came before forks.
- Pall Mall, Üç Çatallı Kurt Vadisi.
Pall Mall. Valley of the Three Forks of the Wolf.
Üç Çatal Vadisi'ne gelen ilk insandır.
First man into the Valley of the Three Forks.
Yolun daha ilerisinde bunun gibi çok çatal var.
There are other forks further along the road.
Söz gelimi, lütfen bana açıklayabilir misin, nasıl oluyor da, boğuşma sırasında masada bulunan tabaklar etrafa saçılırken, şu gümüş süt sürahisi masada kalabiliyor ve bütün bu bıçaklar ve kaşıklar mükemmel bir düzen içinde bulunabiliyor?
For instance, will you kindly explain how the dishes that were on this table could have been knocked off in the struggle and this silver milk jug left standing and all these knives and forks and spoons in perfect arrangement?
Bay Holmes, eğer anlatmak istediğin bıçak, çatal ve süt sürahilerinin durumu ise, beni mazur görmeni rica edeceğim.
Well Mr. Holmes, if it's a psychology of knives and forks and milk jugs you're talking about I beg to be excused.
Sonuçta çatal ve bıçaklarımız olacak.
We're going to have knives and forks after all.
- Twin Forks tan gidebiliriz.
Approach Sudro's Wells from Twin Forks.
10'a 10 kala Twin Forks'dan ayrılmış olacaksınız...,... sarhoş ya da ayık.
Ten minutes to ten you'll all be out of Twin Forks, drunk or sober.
Biz buradan geldik, Twin Forks'dan.
We came from here, that's Twin Forks.
Ben ve ortağım Twin Forks'dan ayrıldığınızdan beri sizi takip ediyoruz.
I've been trailing you since you left Twin Forks, me and my partner.
Çatal ve bıçak daha uygun olmaz mı sizce?
Don't you think knives and forks would be more suitable?
En kaliteli çatal ve bıçakları ısmarlayacaksın.
You are to order finest gold knives and forks.
- Hayır, bıçak ve çatal da yok.
No. No knife or forks.
Tabaklar tamam, çatallar da tamam.
Take off your clothes We have enough plates and forks.
Muhafız bıçak ya da çatal alamayacağınızı söyledi.
The guard says you can't have any knives or forks.
Yol orda ikiye bölünüyor.
The road forks there.
Mutfak çatallarının birisiyle yalnızca.
Just one of the kitchen forks.
Artık iyi çatal ve kaşıklarımızı kullanmak zorunda değiliz anne.
Now we won't have to use our good forks and spoons, Mama.
Üç havlu peçete, beş çatal falan.
three little towers, one couloured, bird, five forks.
Kendimize zarar vermemizden korktukları için çatal ya da bıçak vermiyorlar.
They don't give us any knives or forks around here. They're afraid we'll hurt ourselves.
Bu gece çatallarımın vaftiz töreninde bulunursanız, beni şereflendirmiş olursunuz.
Tonight you can do me the honor of christening my forks.
Çatal da nedir?
Forks?
Herkese yetecek kadar çatalım var. Beyleri bu gece beraberinde getir.
I have enough forks to go around, bring the gentleman with you tonight.
Christine ve Jenny, siz de bıçak, çatal ve peçete bulun.
Anne, Christine and Jenny. Find the knives, forks and napkins.
Milano'nun kuzeyi, burada yol ikiye ayrılıyor.
North of milano, where the track forks.
Bir kere olsun yumurta artıkları şu çatalların üzerinde kuruyup kalmasa.
I'd like to see these forks just once without yesterday's dried egg on them.
Bıçak, çatal yok.
No knives, no forks.
Git işine bak. Akarsu çatalının oradan birkaç at al.
Take the horses to where the stream forks.
Forks River'ın aşağı tarafındaki Purgatory'nin şerifidir.
He's the marshal of Purgatory down along the Forks River.
Temiz havlularla sıcak bir banyo yapmak... ve gerçek tabak, çatal, bıçakla yemek yemek isterdim.
I'd love to have a warm bath with clean towels... and eat with real plates and knives and forks.
Şimdi kozmik kaşıklarınızla, Gezegenler arası çatallarınızı alın ve tabağınızdakilerin hepsini bitirin.
Now take your cosmic spoons and interplanetary forks, and finish everything on your plates.
Yolun çatal yaptığı yerde.
Where the road forks.
Yoldaki ayrımı hatırlıyor musun?
Remember the forks in the road?
Çatalları unuttum.
I forgot the forks.
Kaşıkla, çatalla, silahla, bıçakla, hiç fark etmez.
Spoons, forks, guns, knives, it makes no difference.
Çatal yok.
No forks.
Hey, çatal yok.
Hey, no forks.
Ön tekerlek çatalıyla uğraşıyoruz.
Still having trouble with the front forks.
South Forks'tan Three Pass'e kadar çok hareketli günler geçirmiştik.
We raised hell from South Forks to Three Pass, we did.
Three Forks yolunu yarıladık.
Must be halfway to Three Forks.
Çatalları var onunla da etleri ağızlarına tıkıyorlar.
They have forks and stick meat into their mouths with them.
Çatalı geri çekiyorlar ve ağızları kanamıyor.
Then they pull the forks out again and they don't bleed.
Gloria, bıçakları, çatalları, kaşıkları ve parti şapkalarını niçin buzdolabına koyuyorsun?
Gloria, why are you putting the knives, forks spoons and party hats in the refrigerator?
Vicdan azabının çektirdiği işkencelerden aklının asla kurtulamayacağı, küçük çatalların saplanmasından kıçını kurtaramayacağın yer.
And where the mind is never free from the torments of remorse, and your bottom never free from the pricking of little forks.
Beni küçük çatallardan kurtarın!
Spare me the little forks!
Anımsadığım zaman, hâlâ titrerim.
In the evening, at dinner, there was only a large dish and many forks.
Ama bu da ne?
Two spectators have rushed onto the pitch with spoons and forks. But what's this?