Free traduction Anglais
56,272 traduction parallèle
Özellikle Carrie'nin yaşında, çoğu hamilelik problemsizdir.
Most pregnancies are problem-free, especially at Carrie's age.
Glüten kullanmıyorsun galiba?
You're not gluten-free, I hope?
Sen dış dünyayı kurtarırken, beni düşünüyorsun... çünkü beni gördün, bundan çok eminim,
While you're off saving the free world, you think of me because you saw me,
Sevgili Mark..... iyi halden ve doktorundan destekle, beş yıl içinde serbest kalacaksın.
Dear Mark... with good behaviour and the all clear from your psychiatrist, you'll be free in five years.
Artık özgürüz.
- _ - We're free now.
Özgürüz.
- _ - We're free.
Gidebilirsiniz.
You're free to go.
Criminy, senin özgür olup açığa çıkmanı istiyorum ve bunu yapmanın tek yolu da buysa, bunu yapan ben olmalıyım.
Criminy, I want you free and clear, and if that's the only way to do it, then I got to be the one that does it.
- Şu demek oluyor... Özgürsünüz, Bay Scofield.
It means... you're free to go, Mr. Scofield.
Drake'i ve bodrumdaki diğer zombileri kurtarmak için Max Rager'a gidiyoruz.
Because of their new super Max drink. We're going to break into Max Rager and free Drake and the other zombies in the basement.
Ama ben inanırım ki zalim yaşadığı müddetçe kurbanı özgür yaşayamazmış.
Though I don't believe one can be free if one's oppressor still lives.
"Birinin canını sıkan kişi yaşıyorsa, o kişi özgür olamaz"
"One cannot be free if one's oppressors continue to live."
İnsanlar şöyle düşünüyor "Hayır, ben hormonsuz süt alıyorum, bovin büyüme hormonu içermeyen süt."
People think, "Well, no, I want hormone-free, not injected with bovine growth hormone."
Ondan tamamen kurtulmuştum.
And I was completely free of that. [Kip] This was tough to believe.
TIMOTHY SHIEFF, DÜNYA SERBEST KOŞU ŞAMPİYONU, NİNJA SAVAŞÇISI Profesyonel bir parkur atletiyim, iki kez serbest koşu dünya şampiyonu oldum. Yakın zaman önce, Ninja Savaşçıları'na katıldım ve Avrupa Takımı kaptanıyım.
I'm a professional parkour athlete, a two-time world free running champion, and more recently I got into Ninja Warrior where I'm captain of Team Europe as we won
Yeteneğini kullanmadan bu kuşu geçebilirsen gitmekte özgürsün.
If you can get past this bird without unleashing your gift, you're free to go.
Herkes özgürdür ve eşittir.
Everyone here is free and equal.
Yalnızca özgür kadınlar ve erkekler kendi geleceklerinin rotasını belirleyebilir.
Only free women and men deciding the course of their own future.
- Bu istersek gidebileceğimiz anlamına mı geliyor?
Does that mean we are free to leave?
Baronun gitmekte serbestsiniz demişti.
Your baron said we were free to go.
İyi de mükemmel yeni dünyanda hiç baron olmadığını yalnızca özgür kadınların ve erkeklerin olduğunu sanıyordum.
Well, I thought there were no barons in your perfect new world, only free women and men.
Bu insanlar nasıl özgür yaşanır bilmiyor.
These people, they don't know how to live free.
# Özgür olmak istiyor daima #
♪ Wanting always to be free ♪
Şansımız yaver giderse, arkadaşınız ve oğlum bir saat içinde özgür olacak.
With luck, both your friend and my son will be free within the hour.
Sonuçta iyi insanlar olsaydık eğer bizden uzak durmalarını isterdik.
Like, if we were at all good people, we'd want them to be free of us.
Ayağa kalk, artık gidebilirsin.
Get up. You're free to go.
Ve birden Annalise, ortaya çıktı, sihrini yapıp sana 10 yıl özgürlük sağladı.
And Annalise showed up, worked her magic, and got you 10 years free.
İşlenen o kadar suça orkestra şefliği yapan, müvekkiliniz için "Hapisten Çıkış Kartı" istiyorsunuz.
You mean a "Get out of jail free" card for crimes orchestrated by your client.
Özgürüm anne.
I'm free, Mama.
Keyfine bak.
Feel free.
- Özgür olacağız!
We're gonna be free!
Özgür değiliz.
We're not free.
Seni özgür bırakmamı mı istiyorsun?
You want me to free you?
Evet, ve karşılığında ben de şu anahtarlarla sizi özgür bırakacağım.
Yes, and I, in turn, free you with those keys, down there.
Poseidon'un kurtarmaya çalıştığı kişi Abu Ramal.
It's abu ramal that Poseidon wants free.
Ramal'ı özgür bırakırsın.
You free ramal.
Ancak özgür iradeden daha kuvvetli bir güç var.
And yet, there is one force more powerful than free will.
Müsait değilsen...
Unless you're not free.
Çok bağımsız ve özgür ruhlu birine benziyor, senin anlattığın kadarıyla.
She just seems so independent and free-spirited, from the way you describe her.
Poseidon adında gizli görevdeki bir ajan için çalışırsam hepimiz özgür olacaktık.
If I went to work for a deep-cover operative named Poseidon we would all go free.
Özgürdük zaten.
We were free.
Teröristle, siyasi aykırılar yoldan çıkmış ajanlar ve yapsaydım, sen ve Sara özgür olacaktınız.
Terrorists, political dissidents rogue agents... And if I did it, you and Sara, you'd go free.
Özgür bir adamsın, Ja.
I'd like to stay. You're a free man, ja.
Neden çözemiyorum bunu?
Why can't I get this free?
Şirketimizin merkezini dolaşıp bu büyülü dünyayı keşfetmekte özgürsün.
You are free to explore our company's headquarters to see the magic for yourself.
Kalmaya karar verdiğin için vücudunda ücretsiz bir değişim hakkına sahipsin.
Since you decided to stay, you are entitled to one free body modification.
Hâlâ intikam almak istiyorsan onların peşine düşmen için müsaadem var.
If you're still up for a little revenge, I'll Grant you a free pass to go after them.
Sadece ücretsiz battaniye ve yemek kuponu dağıtmıyoruz.
We don't just hand out free blankets and food vouchers.
Yakışıklılığını bozmakta özgürsünüz.
Feel free to change that.
Gitmekte özgürdün.
You were free.
Gitmekte özgürsün.
You're free to go.