English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ G ] / Gideçek

Gideçek traduction Anglais

19,024 traduction parallèle
Canavar hatırladığında içindeki genç gidecek demişti.
He said, "When the Beast remembers, " the teenager would be gone. "
Gidecek mi?
Gone?
Benim evim. Ve başka gidecek yeri yok gibi görünüyordu.
My house and it seemed like he didn't have any place else to go.
- Gidecek başka yerim yok.
I have nowhere else o be.
Eninde sonunda okula gidecek yani. Lyla'yla sen de sabah akşam kızınızın başında duramazsınız herhalde.
She's got to go to school eventually, and Lyla, well, you can't watch her 24 / 7.
Eğer bu adadan kurtulamazsam Rusya'ya gidecek ve ailemi bulacaksın.
If I don't make it off this island, you will go to Russia and find my parents.
Bu ikimiz iki kat daha hızlı gidecek.
This will go twice as fast with the two of us.
Ama sen onun canını yakıyorsan G'win kuruyup solup gidecek.
But you hurt him, G'win, he'll dry up and blow away.
Baban onunla konuşmaya gidecek.
Your father's gone to explain him.
- Yine Cole mu gidecek?
Is cole going back in time again?
- Onunla gidecek misin?
You going with him?
Hey, sen iki zihin, maçtan sonra, kasabaya gidecek olacaktır. Bu gece, koçanı üzerinde bazı mısır, mısır almak için?
Hey, would you two mind, after the game, going into town to get some corn, corn on the cob, for tonight?
I o gayet üzerinden gidecek düşünüyorum.
I think that it will go over just fine.
Sonraki akıntıda bir gemi Uzak Diyarlar'a gidecek.
A ship leaves for the Farlands on the next tide.
Bir adam hızlı bir şekilde gidecek. Wulfing'ler buraya varamadan dönmüş olurum.
One man riding hard and fast, I can be back before the Wulfings get here.
Bu sadece birisi belirsizliğe düşerse gidecek bir yeri ve yanyana olduklarını gösteren iki insan.
It's just the house of two people who could give a fuzzy rat's ass where things are supposed to go as long as they're next to each other.
Shive onu patronuna vermiş, o da yarın Hindistan'a gidecek o yüzden geri almak için az zamanım var.
Shive gave it to his boss, who's on a flight to India tomorrow, so I have from now until then to get it back.
Çünkü 40 dakika içinde, o bilelik sensiz Hindistan'a gidecek.
Because, in 40 minutes, that bracelet is on its way to India without you.
Akşam 5 : 30'da Benji, Davenport olarak 638 numaralı odanın önüne gidecek.
At 5 : 30 p.m., Benji, as Davenport, will arrive outside Suite 638.
Öylece gidecek miyim yoksa...
Do I just walk away, or...
Gidecek yerimiz yok.
We have no place to go.
Göreceksin yolunda gidecek.
You'll see, it'll go fine.
Size inanılır geliyor mu, Başkomiser? Kardinaller, Devlet Sekreteri ve de Papa Tonino Pettola'nın evine gidecek ve onu bataklığa atmakla tehdit edecek.
Does it strike you as plausible, Captain, that the Cardinals, the Secretary of State and the Pope would all go to Tonino Pettola's house and threaten to throw him in quicksand?
Papa gidecek mi?
Will he go?
Her geçen gün daha da iyi oluyor ama gidecek çok yolu var daha.
Um, yeah, she... she's better and better every day, but, you know, still has a long ways to go.
Siz oraya gidecek son rahipler olacaksınız.
You will be the last two priests to go.
Peder Garupe Hirado'ya gidecek.
Father Garupe will make for Hirado to continue the mission.
gidecek hiç bir yerim yok.
I have nowhere else to go.
Ve onu bulma vaktin gelince seni hoşuna gidecek bir odaya götüreceğim tamam mı?
And when you're supposed to find him... I'm gonna take you to a room you're gonna love, okay?
Çok hoşuna gidecek.
You are gonna love it.
Hayatın daha iyiye gidecek.
Your life gonna change for the better.
Onu buraya getirmek istemezdim ama gidecek baka bir yer yoktu.
I didn't want to bring him here. It's the only place close by.
Her şey yolunda gidecek.
It'll be fine.
Gyeongseong istikametine gidecek olan trenimiz beş dakika içerisinde hareket edecek.
The train heading to Gyeongseong will leave in 5 minutes.
Gyeongseong istikametine gidecek olan trenimiz kalkmak üzere.
The train leaving to Gyeongseong will depart soon.
Eminim hoşuna gidecek.
Bet you'd like that.
Herşey yolunda gidecek.
It's going to go well.
- Yol boyunca böyle mi gidecek?
Is he going to do this the whole way?
Bıraktığınızda polise gidecek!
You gonna let him go, he's gonna go to the cops!
Ama hoşuna gidecek bir fikrim var.
Well, I do have an idea you might like.
O ofise gidecek.
That one goes into the office.
Yanak içlerinden örnekler alacaklar, daha sonra, büyük olasılıkla, savcı yaptığı soruşturmayla kamuya gidecek. Böylece, bildiriler ve yazarlar...
They'll collect the buccal swabs, and then, most likely, the prosecutor will go public with his investigation.
Eliza Cluj Üniversitesi'ne gidecek olsaydı, ben de oraya girmeye çalışacaktım.
If Eliza went to uni in Cluj, I could try something there.
- Eliza İngiltere'ye gidecek.
She'll go to England.
NYU'ya gidecek.
She's going to NYU.
Gidecek başka yerimiz yok.
Look, there isn't any place else.
Gidecek misin yani?
So, you gonna go?
Kasabadan gidecek ve bir daha dönmeyeceksin yoksa bir sonraki mermi gözüne isabet edecek.
You get out of town, and you don't come back, or the next bullet goes in your eye.
Frank Castle sayesinde o kapıdan geçecek olan herkes artık başka bir yere gidecek.
Thanks to Frank Castle, anyone that was gonna walk through those doors is now gonna go elsewhere.
Ne, beni burda bırakıp gidecek misin?
What, you're just gonna leave me here?
Benimle çalışmak için yaptığın bütün o manipülasyonlardan sonra bu dava sıkıcı diye gerçekten çekip gidecek misin?
Hey! After all of your manipulations to get to work with me, you're really gonna walk away because you think this case is boring?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]