Gig traduction Anglais
3,192 traduction parallèle
Hayır. Şov bitti.
No no, the gig ended.
Treads Threads etkinliğinde tek başıma sahne alacağım. Bunun için hazırlık yapmam gerekiyor.
I got a solo gig at this thing called Treads Threads and, um, I need to practice for that.
Mail odasını saldırı olarak kabartma tozu göndermek için mi kullanmışlar?
Using a mail room gig to send baking soda as an anthrax attack?
Zorlu gösteriydi. Ama başardın.
Tough gig, you brought it home.
- Hayır o sadece yorgun ve akşamdan kalma.
- He's tired. In the evening, have a gig.
Bugün sahneye çıkan yok sanırım.
There is no gig today?
2007'de açılmış bir barda 2002'de sahne aldın yani?
You played a gig in 2002 in a bar that opened in 2007.
Sahneye çıkmıyorum.
I can't play this gig.
Aslında online danışmanlık yapıyorum. Rus bir finans şirketi.
It's actually an online consulting gig with this Russian finance company.
- Bu görev devriye veya emekli polislere ayrılmamış mıdır?
Isn't that gig reserved for uniforms or retirees?
- Olması gerekiyor 7-24 çalışıyorum.
It's a 24-7 gig.
Bu şovu yarın huzurevinde sahneleyeceğiz.
We are gonna rock that gig at the senior center tomorrow.
- Ah geciktim!
- Oh, I'm late for my gig!
Bu akşam St. Vitus'ta sahneye çıkmamız gerek.
We got this gig tonight at St. Vitus.
Sana söyledim, eğer bir iş almak isteseydim kendim bulurdum.
I told you, if I wanted to get a gig I'd get a gig myself.
Ama çocuk Deke'e filarmoni orkestrasında bir işi olduğunu söylemiş.
But your kid told Deke he got a gig at the, uh, the philharmonic.
Yaz bitince insanlar başka işlere geçerler.
When the summer ends, people move on to the next gig.
Tercüme işi kötü değil, değil mi?
A translating gig, not bad?
ilk dansımı burada yapmıştım.
I played my first dance gig here.
Konserde giydiğin altın renkli ceketinle ben performansıma daha başlamadan uyuyup kalmıştın.
Straight from your gig, in your golden jacket. And you fell asleep just before my performance.
Harika olacak.
Great gig.
Onun ne olduğunu bilmiyorum, ama bir konser arıyorsanız, bir yer biliyor olabilirim.
Well, I don't know what that is, but if you're looking for a gig, I might know of a place.
Ama sorun değil, çünkü grup başka bir konser buldu. Ve ben onlara gelmeyeceğimizi söyledim.
But it's okay, because the band found another gig, and I told them to go without us.
Bizi bu akşam ki catering işine soktu, ve Duke'a ağza alınmayacak şeyler yapıyor.
She got us this catering gig tonight, and she does unspeakable things to the Duke.
Bu akşamki işe beni o soktu.
She got me this gig tonight.
Bu bizim haberimizi öldürüyor. Zira eğer bunu kabul ederse adaylığını koyamaz.
That kills our story, because if she takes the gig, then she can't run.
Bu önemli, konser yarın, ne zaman gidiyoruz?
What time do we go to this important gig tomorrow?
Konser öncesi gerginliğim var.
I'm nervous before the gig.
Ben varım.
What's the gig?
Cumartesi olan konser için en ön sıradan iki biletim var.
And I happen to be in possession of two primo tix for Saturday's awesome gig.
Bize bu işi alabilmek için neler yapmak zorunda kaldığımdan haberin var mı?
Do you have any idea what I had to do to get us that gig?
O işi bana ayarladığın için sana minnettarım...
Well look, I appreciate you setting up that gig for me...
Wilke kendimi suçlu hissetmem için yapmadığını bırakmadı ve bu işi almanın bize Missouri üniversitesindeki partilerde çalmanın kapısını aralayacağını düşünüyor ve...
Wilke dropped the guilt bomb on me and thinks playing this gig will open up doors for us to play parties at U.M.K.C. and...
Annie Barker işi yattı.
The gig at Annie Barker's is a no-go.
7 / 24'lük bir iş bu.
This is a 24 / 7 kind of gig.
Sen sadece işi almaya konsantre ol.
You just concentrate on getting the gig.
Üzgünüm. Yarrak kafalı patronum ekibimin yarısını başka bir inşaat için aldı.
Sorry, my pain in the boo-hiney boss just pulled half my crew off to start another construction gig.
Bir dahaki programın ne olursa olsun, yine kıçı tekmeleyeceksin ve ayrıca sonsuz tane seçeneğin var.
And you are going to kick Booty in whatever your next gig is, and you have infinity options.
Hadi başla evlat, bu büyük işi istiyorsan bunu görelim.
Let's go, kid, you want the big gig? Let's see it.
Central lisesinde antrenör geyiği varmış.
There's a coaching gig over at Central.
Grayson'ların yeni yıl partisinde bir garsonluk servisinde iş ayarladım da.
I lined up a gig with a catering service for the Graysons'New Year's thing.
Ama eğer beni o kadar zorlamasaydı, geçen yaz tekrar sahnelenen...
But I wouldn't have gotten that chorus gig in the revival of
Bugün sizinle olacak şef başka bir işe girdi. Bu yüzden sizin yeni eğitmeniniz benim.
The chef that was gonna be with you today has booked another gig, so I am your new instructor.
Kusura bakmayın, Bay İtüzümü. İş iptal edildi.
Yeah, sorry, Mr. Nightshade, gig's cancelled.
Uykudaki bir ajan için iyi bir iş.
It's a good gig for a sleeper agent.
Tabii ki, en son gösterim hezimete uğradı.
And sure beats the hell of my last gig.
Eczacılık işini kaybettikten hemen sonra.
Right about the time he lost that big pharmaceutical gig.
Kötü bir konserdi.
It was a Bad Gig.
En kötüsü bazen ben söylediğimde, biliyorsunuz yani konser verirken...
The Worst of IT is That Sometimes When I'm doing, you know, When I'm doing a gig...
Bunun benim için birisi parmağıma yüzük takana ve çocuk yapana kadar geçici bir iş olduğunu?
That this is just a temp gig for me until someone puts a ring on it and I can have kids?
En iyi gösterimdi.
Best gig ever.