Goremedim traduction Anglais
3,296 traduction parallèle
Sam'i goremedim.
I couldn't locate Sam.
Ne demek göremedim? Bu sözlere karşılık hayatını ortaya koyar mısın?
How do you mean?
Göremedim onu.
I haven't seen him around.
Ama başka bir seçenek göremedim.
But I didn't see any other choice.
Endişelenecek bir şey göremedim.
Didn't worry me then.
Seni bu sabah göremedim.
Haven't seen you all morning.
Onun yerine balık tuttuğunu göremedim.
I don't see you trading that in for a tune.
Diğer adamı görmeliydin. Ben göremedim.
You should see the other guy.
- Konuştuğunu duydum ama göremedim.
I heard him talking, but I couldn't see him!
- Seni Cumartesi günü göremedim. - Evet, çalışıyordum.
Missed you on Saturday.
İsmimi bütün arkadaşlarımın oturduğu masada göremedim.
But I didn't see my nametag at the table - with all my friends. - Oh.
Birkaç gündür göremedim seni.
I ain't seen you around in a couple days.
Fakat onu göremedim, söylediğine göre çıplaktı.
Only I didn't see her on account of she was naked.
Olacakları göremedim.
I-I never saw that coming.
Bataklık gibi bir yerden geçtim. tam göremedim.
As I went through a swamp, it is not clear.
Kapının altından bölmelere bakınca ayak falan göremedim.
And I look underneath the stalls, and there's no feet there.
- Ben bundan başka bir şey göremedim ama?
- Okay, well, I haven't seen anything but that.
Türünüzün o kadar sadakatli olduğunu henüz göremedim.
I have yet to see your species display such loyalty.
- Hayır hiç birşey göremedim.
- No, could not see anyting.
Ryan Boswell'i, Kay ve ekibini daha hiç göremedim.
I never saw Kay and her mates, or Ryan Boswell.
Efendim, Morgan ve JJ'i gördüm ama Emily'i göremedim.
Sir, I've see Morgan and JJ, but I haven't seen Emily.
Hiçbirini tam olarak göremedim.
I didn't even see them really.
Bunun geleceğini görmeliydim ve göremedim.
I should have seen it coming, and I didn't.
Okulda göremedim seni, bu yüzden hasta
I hadn't seen you at school, so I just assumed
Ben nasıl göremedim bunu?
How did I not know?
Bunu nasıl göremedim?
How could I have not seen it?
Başka bir seçenek göremedim, Steve.
I didn't see any other options, Steve.
Onu göremedim.
I couldn't see her.
Onu daha göremedim.
I don't see her yet.
Göremedim.
I don't see anything.
Üzgünüm ama henüz Celeste'yi göremedim.
_ _
Adını komite listesinde göremedim.
I didn't see your name on the host committee.
Seni bu hafta hiç göremedim.
I haven't seen you all week.
Bayağı sağlam bir sarsıntı yaşamış ama kritik yaralar göremedim ki bu iyi bir şey.
Got a pretty good concussion, but I don't see any critical wounds, which is a good thing.
- Olmaz. Onu ben tutmak istiyorum, çünkü bütün gün göremedim.
I am going to hold him because I haven't seen him all day.
- Tam göremedim.
Didn't get a great look.
Göremedim.
I couldn't tell.
Belki dışarıda bir şey görürüm diye bakıyordum ama hiç bir şey göremedim.
I would look out to see if I could see anything, and I didn't see anything there.
- Ben göremedim ama Rosalee numarasını almış.
I didn't get a good look at her, but Rosalee got her number, didn't you? - Yeah.
Ve nasıl oldu da senin bu kadar işe yaramaz olduğunu göremedim?
And how did I not see how useless you are?
Seni göremedim de.
Couldn't find you.
Başkana verirlerken göremedim.
I-I didn't see them hand it to the sheriff.
Saldırganın yüzünü göremedim.
[Struggling] Couldn't really see his face.
Ben de ortada ok falan göremedim.
And I didn't see any arrows laying around.
Bağışlayın ama bugün onun yanında dururken size baktım mutlu olduğunuzu görmek istedim ama göremedim.
Forgive me, sir, but as you stood beside her today, I looked for it, I believe I wanted to see your happiness, but I couldn't find it.
Hayır, hiç göremedim.
No, I didn't see their faces at all.
- Neden seni hiç göremedim?
Why can't I ever see you?
Bakmaya çalıştım, ama mutfağın içini göremedim.
Well, I tried to snoop, but I couldn't see into the kitchen.
Başka bir yol göremedim.
I didn't see another way.
Onu stüdyoda da göremedim.
I didn't see her in the studio.
Az önce bedenimi göremedim!
Just then, I disappeared and could not see my body.