Grief traduction Anglais
3,964 traduction parallèle
Tuttuğu yası zayıflık belirtisi olarak görmenizi istemedi.
He didn't want you to see his grief as a sign of weakness.
Bu hayvanlar benim oğlumu elimden aldılar ve sonra da benim kederimi aldılar.
These animals, they took my son away, and then they took my grief.
Hiç seni üzüyor mu?
He giving you grief?
Schrute geleneklerine uyarak ya cumartesi günkü cenazeye davet etmek için üstünüze kırmızı toprak dökeceğim ya da yas tutma dönemimde bana saygılı bir mesafede durmanız için üstünüze siyah hafif asit toprağından dökeceğim.
In keeping with Schrute custom, I will either invite you to Saturday's funeral by sprinkling red, fertile dirt in your face, or I will ask you to keep a respectful distance during my time of grief, with a dusting of black, slightly acidic soil.
Tüm keder tüm hüzün unutulur.
All grief and sadness are gone.
Neşesi de var, hüznü de...
There's joy, there's grief...
# Hüznümün en derin köşelerine dek #
Down to the depths of my grief
Acımı nasıl ifade edeceğimi söyleyemezsiniz.
You can't tell me how I should express grief.
Keder içindesin.
You are grief-stricken.
Biliyorum ve ayrıca kederin aşamaları olduğunu da biliyorum. Anlaşmanın en iyi zamanı da kızgınlık aşamasına geçmeden öncesidir
I know, and I also know that grief comes in stages, and the best time to settle is before it gets to anger.
Dört mevsim üzül teorisine inanıyor musun?
Do you believe in that four seasons of grief theory?
Sana acı çektirmek için.
To cause you grief.
- Kederinin olduğu yere izinsiz girdim.
- I am intruding upon your grief.
Kendi hareketlerinin doğuracağı suçluluk ve keder duygusunu dindirdi.
The power to numb any grief or guilt caused by one's own actions.
Savaşını yalnız savaşmakta direten bir adam kederi onu tüketene kadar herkesi dışarıda tutan geriye yalnızca öfke, hüzün ve kendine duyduğu nefret kalan bir adam.
A man who insists on fighting his battle alone, who shuts everyone out until his grief consumes him and there's nothing left but fury and sadness and self-loathing.
Keder, Ajan Nielson gerçek, yürek burkan keder görmezden gelebileceğin bir şey değil.
Grief, Agent Nielson, real, gut-wrenching grief is not something you can power through or ignore.
Hayır, o dertli biriydi ve Shane bunu kullandı.
No. Hew was grief-stricken, and Shane took advantage of it.
- Aman, olmaz böyle bir şey ya.
- Oh, good grief.
Belki şimdi annenin acısını anlarsın.
Perhaps now you'll understand your mother's grief.
O çok... umutsuz bir vaka.
Good grief. What a lost cause.
- Ryan, burası yas grubu değil.
No, Ryan, this is not a grief group.
Üç kuruşluk ödeme için annemin yas tutmasına mani olmak mı istiyorsunuz?
Shall I disrupt my mother's grief to tell her That you're holding out for your 30 pieces of silver?
Kederinin dışa vurumu sonuçta. Evet.
- It's all working out your grief.
Keder anında hafıza kaybı oldukça yaygındır.
Memory loss from grief is quite common.
Keder gerçekten seni akıllı bir ibne de yapıyor.
Grief really makes you a smart-ass too.
Onun acısı çok gerçek.
His grief is very real.
Hatta ayrılmaz iki bağ olmaları, onu daha çok kederli bir halde görünmesini sağlıyor.
Oh, yeah. One might even say he displays more signifiers of guilt than he does of grief, though the two are inextricably linked.
Yani kimseyi terk etmedi.
He didn't wanna dump more grief on you guys.
Ama ne yazık ki bu hemen geçmez.
But unfortunately, grief doesn't give up so easily.
Aptal yas.
Stupid grief.
Hayır, Ryan'ın özel bir ayrılık şarkısına ihtiyacı var. Sadece onun acısını ifade edecek bir şarkı.
No, Ryan needs a personalized breakup song, one that captures his singular grief.
Herkes kendi yas danışmanını yanında getirmiyor mu?
What, we're not all bringing our grief counselors?
Aman Tanrım.
Good grief.
Üzüntülerini dile getirirken, Polisler tarafından cevaplar için cenazeye katılanlar çağırıldı Bilmek istiyorlar.
While expressing their grief, mourners also called for answers from the police, demanding to know what measures are being taken to solve the case.
Wow, kederle kendimizi o kadar tüketmiştik ki... senin ailen Leanne uyduğu için heyecanlandı.
Wow, we were just all so consumed with grief... and all the while your family... thrilled that Leanne was a match.
Eğer tüm bu kederi üzerine bir anda yüklersen, altından kalkamaz.
You force all that grief on her at once, it's gonna overwhelm her.
Bence keder, beynine göre birinin öldüğünü kabullenmesi için geçen bir zaman aralığıdır.
I think grief is just the period of time it takes for your brain to accept that someone's gone.
İçişleri henüz bir sıkıntı vermedi, değil mi?
I.A. hasn't given you any grief yet, have they?
O kederi herkesten daha çok çeker.
She feels grief more powerfully than anyone else.
Bazıları acının bulaşıcı olduğunu düşünse gerek, benden kaçıyorlar.
Some people avoid me because they think grief is infectious or something.
Bay Segers'inki şiddetli üzüntü sonucu ortaya çıkmış.
In Mr Segers'case it is in the form of severe grief with traumatic features.
Yaşadıkları nedeniyle çektiği üzüntüyü atlatması zor ve uzun bir süreç olabilir belki de hiç atlatamaz ama Bay Segers toplum için bir tehlike oluşturmuyor.
The grief, the coming to terms with what happened, a long and difficult and perhaps never-ending process, remain but he is not a danger to society.
Bunların hepsi istisnasız çok feci olaylardı. Bu insanların hepsi de acı içinde acizlik ve hatta intikam hisleriyle dolu bir şekilde mahvolmuşlardı.
Those are all tragic events, each and every one, and all these people are torn apart by grief, powerlessness and, yes, a desire for revenge.
Kederli olmaksa intikama mazeret gösterilemez, gösterilmemelidir.
And grief may not and cannot be an excuse for revenge.
Bütün planlarınız, hayalleriniz, beklentileriniz yok olmuş geriye bir tek acı ve gözyaşı kalmış.
That all your plans, dreams and expectations are wiped out and all that is left is pain and anger and grief.
Profesör De Weers insanın üzüntü ve bunalım sonucunda şoka girerek aşırı şiddet gösterebileceğini anlatmıştı.
Professor De Weers talked about the shock that can be caused by grief and exposure to extreme violence.
Tanrım yardım et!
- Oh, good grief.
Adım Kim Schortz hastanenin üzüntü rehberiyim.
My name is Kim Schortz, and I'm a grief counselor here at the hospital.
Kayıplarımız ölçülemez kederimiz tahmin edilemez boyutlardaydı.
Our losses have been incalculable, our grief unimaginable.
Yani Castle'ın ölümü tamam üzücü olurdu ama Ferrari'si acımı azaltırdı.
I mean, Castle's death would be sad and all, but his Ferrari sure would lessen my grief.
Ryan, cevap vermeden önce bil ki eğer o kadar uzağa gidersen annenle ben acımızdan ölürüz.
Ryan, before you answer, just remember that if you go that far away, your mother and I will die of grief.