Guilt traduction Anglais
5,486 traduction parallèle
Hapisten kaçtığın için suçlu olduğunu ima etmiş.
Made the case that because you broke out of jail that that implied guilt.
Evet ama geç kaldığım için beni suçlamayacaksın, değil mi?
Yeah, but you're not gonna guilt me into staying late.
- Suçlama yok.
No guilt.
Bu durumdan ötürü suçluluk duyduğun için uyuyakalıyorsun bence.
I think the guilt from that has been causing you to fall asleep.
Yoksa suçluluk yüzünden mi?
Or was it guilt?
Senin hayatına yaptıkları yüzünden duyduğu suçluluk yüzünden.
Guilt for what he'd done to you, to your life.
Suçluluk yüzünden.
Guilt.
Suçluluk duygusunu bastıramadım.
I was overcome by guilt.
Suç böyle mi görünüyor?
Is this what guilt looks like?
Her gün sorumluluk ve suçluluk hissettiğin bir şeye bakmak zorunda olmak.
To look at me every day and see something you felt so much guilt and responsibility for.
Birimiz suçluluk hissi yüzünden kendini vurdu.
Yi - if he killed himself for the guilt.
Suçluluk hissetmiyor olmalısın.
Must not feel guilt.
Bunun yanı sıra, gerçek suçluluk diye bir durum var.
And besides, there is such a thing as actual guilt.
Çünkü halihazırdaki tüm sorunlarının üzerine saç dökülmesi, nefes alış verişi astım, egzama, dar geniz boşluğu kronik kabızlık bir de bunlara suçluluk ve utanç ekledim.
Cos what with all her issues, you know, premature balding, breathing, asthma, eczema, constricted nasal passages constant constipation..... I've added into the mix a little bit of guilt and shame.
Eğer ona yeteri kadar inansaydım, onu yeterince sevseydim o berbat yerden çıkmasına daha çok yardım ederdim diye içim içimi kemiriyor.
Gnawing guilt that... if I believed in him enough, if I'd loved him enough, I could help more in getting him out of that dreadful place.
Bildiğin suçluluk.
It's guilt.
Kendi çocuklarına dahi vermeyeceğin bu yapışkan şekerler, bu diş çürütme katedrali, suçluluk lüksüne gücün yetecek kadar seni zengin yaptı.
And these sticky sweets that you wouldn't even give to your own kids, this cathedral of teeth rot, made you rich enough to afford the luxury of guilt.
Şimdi suçunu itiraf et ve sana tecil edilmiş ceza verelim.
Now, admit your guilt and we'll hand you a suspended sentence.
Neden? Suçluluğumdan kurtulmak için mi?
To relieve my own guilt?
Artık keder yok. Artık suç yok.
No more guilt.
Suçluluk duygusundan yapıyor.
She only does it out of guilt.
Bazen o stresin nedeni suçluluktur.
Sometimes that stress is caused by guilt
Bana rüşvet vererek pizza ve dondurma alarak suçluluk duygundan kurtulamazsın biliyorsun.
You know you can't get rid of your guilt by buying me off with ice cream, pizza, and cash.
"Bu anıdan bir daha asla acı çekmeyeceksin ve yaptığın kötü davranıştan dolayı azap çekmeyeceksin."
"from this memory or be tormented from the guilt " of your misdeed.
Nedeni ise kız arkadaşının kalbini kırdığı için hissettiği suçluluk duygusu.
The reason being guilt for breaking his girlfriend's heart.
Kabahatim için bir hapın var mı?
Do you have a pill for my guilt?
Liam, bu kadar suçluluk duygusu yeter.
Liam, enough with the guilt.
Özür dilerim ama bu suçluluk duygusu beni mahvediyor.
I'm sorry, but the guilt is killing me.
Seni korumak için yaptığından o kadar suçluluk duyuyordu ki o rozeti hak etmediğini düşündü.
She was so guilt-ridden about what she did to protect you, she didn't feel worthy of her badge.
Suçluluk yükünü taşıyan bir adamın yapacağı gibi.
As would a man burdened with guilt.
O zaman bu masumiyetinin bir kanıtıydı, suçunun değil?
So it was proof of his innocence not his guilt?
Bizim paylaştığımız bunlar... Bu pişmanlık duyguları suçluluk, aşk ya da merhamet kapasitemiz.
This is what we share - - these feelings of regret, our capacity for guilt or love or compassion.
Veya hata yaptığında hissettiğin suçluluk duygusu.
Or the guilt that weighs on you when you make a mistake.
Aslına bakarsan suçluluk dolu tüm dünyanın yükü üzerinde olan kardeşin bir süredir kayıp.
In fact, your, uh, guilt-ridden, weight-of-the-world bro has been M.I.A. for quite some time now.
Suçluluk hediyesi.
Guilt gift.
Suçluluk duygunuzun algılandığını söylemekten esef duyarım.
I regret to say that your guilt has been detected.
Telepatik, suçluluk duygusunu arıyor.
Telepathic - it hunts guilt.
- Peki ya bizim suçluluk duygumuz?
What about OUR guilt?
İş suçluluk duygusuna geldi mi, Teller asla yanılmaz.
The Teller is never wrong when it comes to guilt.
Suçluluk duygusu bizim sorunumuz.
Guilt is our problem.
Bu bankada, o duygu, ölümcül hale geliyor.
Guilt, in this bank, is fatal.
Neden burada olduğumuzu ne kadar bilirsek, suçluluk duygumuz o kadar yükseliyor.
The more we know about why we're here, the louder our guilt screams.
Onun tek suçu, sevgini kazanmak için delicesine uğraşması.
His only guilt is his blind desire for your love.
Kendi suçluluğunu kapatmak için başkalarını gösteriyorsun ve muhtemelen ufaklıkta sana yardım ediyor.
You're only pointing the finger to distract from your own guilt, and you probably got Baby Jane to help.
Diğer insanların duygularını hissedebiliyorsunuz. Öfkelerini, üzüntülerini ve bazen de suçluluklarını.
You take on the emotions of other people, their anger, sadness and even sometimes their guilt.
Hatalı olduğuma inandığın kadar bu konuda masum olduğuma inanıyor musun?
Are you as convinced of my guilt as I am of my innocence?
Suçlulukla ilgili, değil mi?
This is about guilt, isn't it?
Çünkü yaparsam, kendi suçumu itiraf etmiş olacağım ki bunu sen de çok iyi biliyorsun.
Because if I do, I'll be admitting to my own guilt, which you damn well know.
Belki de evliliğini kurtarması için çok ümitsizdi, ve sonra o da olmayınca, kalan tek şey suçluluk duygusuydu.
Maybe she was desperate to save her marriage, and when that didn't work out, all she had left was guilt.
Suçluluk hissettiği için.
For the guilt.
Stres ve suçluluk mu?
Stress and guilt?