Göreceksin traduction Anglais
7,611 traduction parallèle
Bir dahaki sefer Amiral'i göreceksin...
Next time you see the Commodore...
Zaten yılda bir kez göreceksin.
You'll only see him once a year anyway.
- Bakmam. Gökyüzüne baktıkça gözlerin şehrin ışıklarını görmezden gelecek. Ve sadece yıldızları göreceksin.
As you look straight up at the sky, your eyes will start tuning out... all the city lights and you just start seeing stars.
Göreceksin.
You'll see.
Konu ben olduğumda bunun hiç öyle olmadığını göreceksin Jo.
You'll find with me, Jo, that's not usually the case.
Annenle müttefik olmadığımı göreceksin.
You'll see I'm not allied with your mother.
Göreceksin merak etme.
You will see.
- Göreceksin.
You'll see.
Sanırım mahkemede göreceksin.
I guess you'll see in court.
Sık sık geldiğini göreceksin.
You'll find she's a frequent visitor.
Deneme için Emily'nin ofisine gidince göreceksin.
When you go to Emily's office to practice, you'll see.
Neler yapabileceğimi de bilmiyorsun. Ama göreceksin.
And I don't think you know what I'm capable of.
Ama göreceksin ben daha iyiyim.
But, you see, I'm better.
Sonra 47'ye dönünce I-84 tabelası göreceksin.
Then, when you get to 47, you will spot a sign that points to I-84.
- Elbette sen öyle göreceksin.
Of course you'd see it that way.
Tamam Carter ve göreceksin de.
All right, Carter, and you will.
Farkı bir anne göreceksin.
And a different mother.
Ekranda yazı göreceksin.
A phrase will appear on the touchscreen.
Bunları yediğimizde gerçek şov neymiş göreceksin.
We scarf these down, we will see quite a show.
Sonunu da göreceksin.
You'll see it through.
Nasıl yapacağımızı göreceksin.
See how we do.
Bu işi çözeceğim, göreceksin.
I got this thing figured out. You'll see.
Göreceksin o pislik davranışlarını değiştirecek.
You'll see that piece of shit change his attitude.
Ve göreceksin, yatakta muhteşemdir.
And you'll see, she is absolutely amazing in bed.
Dünya o kadar da kötü değil, göreceksin.
The world is not so bad, you should see.
İlerleyince yolun ikiye ayrıldığını göreceksin.
You will see a fork in the road ahead.
Ofisteki hangi ekranı açarsan aç, bu saçmalığı göreceksin.
Turn on any screen in this office, you're gonna see the same bullshit
Göreceksin. Sadece henüz daha bunu bilmiyor.
She just doesn't know it yet.
Haklı olduğumu göreceksin.
You'll see how right I am.
Bebeklerle dolu olduğunu göreceksin.
It's filled with babies.
Bu akşam gazetelerde göreceksin.
You'll be seeing it in the papers tonight.
İnancın olmayabilir ama öğrettiğimiz derslerin işine yarayacağını göreceksin.
You may not have faith, but you'll find the lessons we teach could be useful.
Aslında Tracie'yi bugün tekrar göreceksin.
Actually, you'll be seeing Tracie later today.
Yaşarsan, haklı olduğumu göreceksin.
You live long enough, you'll see I was right.
Ne göreceksin biliyor musun?
You know what you're gonna see?
Bunu tekrar yaparsan dikiz aynanda tam boy Posta Jeep'ini göreceksin.
You're gonna see a Mail Jeep filling up your rearview mirror if you do that again.
Göreceksin.
You will.
Ben onlara bakarken sen de onları göreceksin.
When I'm looking at them, you'll be able to see them too.
- Göreceksin.
- You will.
Sen yalnız kendi gözlerinle seyredecek günahkarların cezasını göreceksin. Sen Rab'bi kendine sığınak edinip...
You will only observe with your eyes and see the punishment of the wicked if you make the most high your dwelling...
- Göreceksin.
~ You will.
Biraz zaman tanırsan sen de göreceksin.
And if you just give it time, you'll see.
Irk için, çene kemiğine bakarsan, göreceksin ki, parabolik bir şekle sahip, Avrupalı bir ırk'tan diyebilirim.
As for race, if you'll take a look at the maxillary bones, you can see they have a parabolic shape, indicating European descent.
Haklı olduğumu göreceksin.
You'll see I'm right.
Soluna, saat 10 yönüne. Vadi zemininde ışıkları göreceksin.
To your left, ten o'clock, you should see lights on the valley floor.
Göreceksin lan sen Deliha.
Just you wait, Deliha.
Sonra en uzak nereye kadar gidebileceğini göreceksin.
And then you'll be able to see how far you can really go.
Sara'yı benden daha önce göreceksin.
You'll see her before I do.
Projenin tıkır tıkır işlediğini göreceksin.
- You'll find the project a well-oiled machine.
Kemoterapi göreceksin.
You have chemo.
- Göreceksin.
- Oh, you'll see.