Göt traduction Anglais
837,372 traduction parallèle
Bir işim çıktı da.
I got held up here. I'll, uh...
Oh be, nihayet çocukları uyutabildim.
Okay, finally got those kids asleep.
Oyunlar oynar, oyuncaklar alırdın ve Billy amca bira içirip sağa sola çarpmanı izlerdi.
You got games and toys and... Uncle Billy gave you a couple of beers, watched you run into shit.
Çocuklara yılbaşı hediyeleri aldım.
Got some stocking'stuffers for Darlene's kids.
Benim hediyem de bunun içindeyse aldığın benzinle siktir olup gidebilirsin.
And if you got my gift there, you can use the gas you bought to get the fuck out of here.
Sakin ol, hediyeni haftalar önce aldım.
Relax, I got your present weeks ago.
Vurulan yok.
Nobody got shot.
- Annemler geldiğinden beri. Ne?
- Since my parents got here.
Burada ve kiliseye giderken yolda havadan sudan sohbet etmem gerekecek.
And now I've got to come up with small talk here, and on the car ride to church and...
Abby'ye de aldım.
I got one for Abby.
Bin Ladin hedef tahtaları satıyorlar.
They also got targets that look like bin Laden.
Hatırladığım kadarıyla, Colt bir karpuzu alkole yatırmıştı ve Abby'nin midesi yıkanmıştı.
As I recall, Colt soaked a watermelon in Everclear and we had to pick up Abby after she got her stomach pumped.
Arkandayım, tamam mı?
Look, I got your back, all right?
- Şöyle ki Luke'a Noel hediyesini getirdim.
Well... I got Luke his Christmas present.
Sana bir hediyem var.
I got a little somethin'for you.
Evet, önümde artık eskisi kadar çok Noel kalmadığını düşündüm, o yüzden al bakalım.
I figure I got a lot more Christmases behind me than I do in front of me, so... there you are.
Ama bir şey söylemem lazım.
But I got to say somethin'.
- Bak, futbol hayallerimin uçup gittiğini biliyorum ama Abby'yle barışmıştım.
I get that my football dreams are gone, but... I got back with Abby.
Ben savaşa gönderildim.
I got shipped off to war.
Nasıl idare edeceğimi bilmediğim bir çiftliğin başına geçirildim.
I got handed a ranch without knowin'how to run it.
Mesaj geldi.
Oh, I just got a text.
Sana bir şey getirdim.
I got somethin'for you.
Ama dinlenmesi gerek ve birinin ona göz kulak olması gerek.
But she'll need rest and somebody's got to keep an eye on her.
Eminim değiştirmeye fırsatı olmamıştır.
I'm sure he just never got around to changing it.
- Ne? Christy'yle ilgilenmeliyim.
I-I've got to take care of Christy.
Tekrar içmeye başladığında değiştirdim ve tekrar değiştirmeye fırsat olmadı sanırım.
I changed it when you relapsed, and I guess I never got around to changing it back.
Şimdi, sana sormam gereken beyin sarsıntısı sorularım var.
Now, I've got some concussion questions I'm supposed to ask you.
Bir fikrim var.
Hey, I got an idea.
Anladım!
I got it!
Ancak elimizde siyasi bir kasırga var ve herkes fırtına mahzenine gidiyor.
But we've got a political hurricane on our hands and everybody is heading to the storm cellar.
Kanser onu almadan önce annem bunama yaşıyordu.
My ma had dementia before the cancer got her.
Senin için iki soru var.
I got two questions for you.
- Anlaşıldı.
- Got it.
Sana büroda ne yaptırıyorlarsa ondan kurtardığım için. Gel buraya.
For yanking you away from whatever the bureau has got you working on to do some real work.
Öldürttüğümüz adamlar.
Guys that we got killed.
Bir ipucu buldum.
I got a hit on the trace.
Reddington burada olmadan önce bu müziğin açılmış olma ihtimali var.
You know, there is a chance this music was on before Reddington got here.
Bir kadın ve bir Müslüman olarak, bu algılanan konuyla ilgili benzersiz bir bakış açınız var. Evet yazdım.
As a female, and a Muslim, you've got a unique perspective on this perceived issue.
Tek açıklaması bu, yani, içeride biri var.
It's the only explanation, I mean, he's got somebody on the inside.
- Aldım.
Well, I got it.
Ama güzel bir çağrışımı var, ha?
But it's got a nice ring to it, huh?
Millet, bakın, tabii ki onun bir ismi var, ve hazır olduğunda bize söyleyecektir.
Guys, look, he's obviously got a name, and he'll tell us when he's ready.
Hey, senin için küçük bir şeyim var.
Hey, I got a little something for you.
Ama merak etme, çünkü senin için sıcak bir küvetim var!
But don't you worry,'cause I got you a hot tub sundae!
Krem şanti aldım.
I got the whipped cream.
Anladım.
Got it.
Tanrım, ne düşündüğünü bilmiyorum, Fakat bazı beyinleri Tandy ve o çocuğu endişelendirerek harcamak isteyebilirsiniz.
Oh, God, I don't know what you think you got, but you might want to spend some of the brain time worrying about Tandy and that kid.
Eğer yanlış yönlendiriyorsa, belki de bunun hakkında bir şeyler yapmalısın.
Well, if he's misbehaving, then maybe you got to do something about it.
Vay, vay, vay buradayız ha.
Well, well, well, what do we got here, huh?
Senin için haberlerim var, yoldaş.
Well I got news for you, compadre.
Herkesin takip etmesi lazım... b-b-bekle!
Everyone's got to follow... w-w-w-wait!
gotham 57
goten 23
götür 56
götüreceğim 23
götveren 16
götür beni 46
götürün 170
götür beni buradan 40
götürün onu buradan 54
götür şunu 30
goten 23
götür 56
götüreceğim 23
götveren 16
götür beni 46
götürün 170
götür beni buradan 40
götürün onu buradan 54
götür şunu 30
götür onu 81
götür onu buradan 45
götür onları 29
götürün onları 34
götürün şunu 60
göt herif 122
götürün onu 243
götlek 21
götür onu buradan 45
götür onları 29
götürün onları 34
götürün şunu 60
göt herif 122
götürün onu 243
götlek 21