Hate traduction Anglais
54,662 traduction parallèle
Tanrım, bundan nefret etmeye çok hazırım.
God, I was so ready to hate this.
Nefret edecek ne var?
What's to hate?
Evet ama bir şeyi sevmek nefret etmekten daha kolay.
Yeah, but it's so much easier to love something than to hate it.
Evet ama New York'taki arkadaşlarım kendilerini nefret ettikleri şeylerle tanımlarlar.
Yeah, but, like, all my friends in New York define themselves by, like, what they hate.
Nefret enerjini emer.
Hate takes energy.
Ben geçmişe takılmadım, sadece şimdiki zamanı sevmiyorum.
I'm not stuck in the past. I just hate the present.
İslam nefret değildir, islam barıştır.
Islam is not about hate, it's about peace.
Ya nefret ettiğin rolleri oynarsın ya da unutulana dek
You either take the roles you hate or you sit at home
Buradan nefret ediyorum!
I hate it here!
Nefret ediyorum!
I hate it!
Topuklardan nefret ediyorum.
I hate heels.
Hatta nefret ederim.
I hate it.
Kontrol edilmekten... nefret ederim. Yapmak istemediğim anlaşmaları yapmaya zorlanmaktan da.
I hate being... controlled and forced to make deals and compromises I don't want to make.
- Çünkü sen ondan nefret ediyorsun.
- Because you hate him.
Bak, ondan nefret etmiyorum.
Look, I don't hate him.
Tekerlekli sandalyeden nefret etmiyorum.
I don't hate the chair.
Belki biraz daha rahatlaması lazım.
I'd hate to see you relaxed.
Calvin bizden nefret etmiyor.
Calvin doesn't hate us.
Nefret hissediyorum.
I feel hate.
Safkan ve dibine kadar nefret hissediyorum o şey için.
I feel pure... fucking... hate for that thing.
Bu insanları duymaktan nefret ediyorum.
I hate to hear these people.
Şu heriften nefret ediyorum.
I hate that dick.
Bebeklerden nefret ediyorum.
I hate dolls.
Hayatımdan nefret ediyorum.
I hate my life.
Hoşuna gitmezse susmamı söyleyebilirsin.
And if you hate it, you can tell me to stop.
Size bunu söyleyen olmak istemezdim ama kardeşiniz... vefat etti.
Uh, I hate to be the one to tell you this, but your sister... she, uh... she passed away.
Altyazılardan nefret ediyorum. "Okumaya mı geldik izlemeye mi?" falan oluyorum.
I hate subtitles. I'm like, "Am I watching this or reading it?" You know?
- Lütfen bana kızma.
Please don't hate me.
Derinlerde bir yerde biliyorum ki nefret ediyorsun, çünkü yüzünde gördüm.
Somewhere inside, I know you hate it because I saw it in your face.
Karındeşen Jack olmaktan nefret ediyorsun. peki neden hemen şimdi burada buna bir son vermiyorsun?
You hate being Jack the Ripper, so why don't you just stop this right here, right now?
İnsanlar değişimden nefret eder.
People hate change.
Nefret kusmak için izlemeyi seviyoruz.
- Well, we love to hate-watch that show.
İzlenirken en çok nefret kusulan televizyon dizisi.
Yeah, it's the most hate-watched show on television.
Aile kurduk diye bizden nefret ediyorsun.
You hate us because we have families with children.
Aile kurdunuz diye nefret etmiyorum.
I don't hate you'cause you have a family with kids.
Bunu söylemek istemezdim Chi-Wapp ama sinirlenmeye başlıyorum!
I hate to say it, Chi Wapp, but I'm starting to lose my temper, yo!
Neden nefret etmeye programlıyım?
Why am I programmed to hate?
Üst perdeden konuşmayı hiç sevmem ama buradan çıkar çıkmaz bu ilişkiyi ne kadar istediğini gözden geçireceksin.
I hate to tell people what to do, but really, after we leave here today, I want you to think about is this what you want?
Bana kızma, dostum.
Don't hate me, man.
- Bu kokudan nefret ettim. Dur.
- I hate that scent.
Bak, işine çomak sokmak istemem ama aşağıda muhtemelen 100'e yakın ceset var.
You know, I hate to rain on the parade here, but there's probably 100 dead bodies downstairs.
Sonra sayfayı çeviriyorsun ve orada üzgün, şişman, bir "Önceki hâli" kızı var ve "Kendimden nefret ediyorum." diyor.
And then, you turn the page, and there's some sad, fat "before" girl, and she's all, "I hate myself."
Kader arkadaşlarından nefret ederim.
And I hate sidekicks.
Bugün 10 dakikalığına Chuck benden nefret etmedi.
For 10 minutes today, Chuck didn't hate me.
Bunu söylemek hiç hoşuma gitmiyor ama biz de sıkışıp kalmış olabiliriz, Linc.
I hate to say it, Linc, but I think we might've just got pinned as well.
Sıcak, nefret, asla kar yağmayan gökyüzü.
The heat, the hate, the skies that never snow.
Genlerimden nefret ediyorum.
I hate my genes.
Yani size ihtiyacım var, onun da, belki bundan nefret edersiniz...
So I need your help, and so does she, and maybe you hate that...
Benden kaçabilirsin nefret edebilirsin ama...
I mean, you can avoid me, you can hate me...
Senden nefret etmiyorum.
- I don't hate you.
Hayır, bu...
I hate that...