Haus traduction Anglais
72 traduction parallèle
Schwester, yatakla battaniyeyi eve geri götür.
Schwester, tragen Sie die Sachen zurück ins Haus.
- Haus...
- Haus...
Bayan Haus musunuz?
Are you Mrs House?
- Bu şart değil, Bay Haus.
- That's not necessary, Mr House.
Gerçekten de abartmıyormuşsunuz, Bay Haus.
You really weren't exaggerating, Mr House.
Bay Haus dolaptan bir şey almamızı yasakladı en ufak bir şeyi bile.
Mr House has forbidden us to take anything from the cabinet, least of all that thing.
Bayan Haus.
Mrs House.
Anlayacağın, Jack Haus isminde tamamen farklı bir yüzle karşı karşıyayım.
Well, you see, I associate an entirely different face with the name Jack House.
Seninle görüşmek istedik, Bay Haus çünkü ev satın alma konusunda bize yardım edebileceğini düşündük.
We've come to see you, Mr House, because we thought you might be able to help us with buying a home.
Bay Haus kendisine ne zaman ihtiyacımız olsa yanımızda olacaktır.
I'm sure Mr House will be there for us whenever we need him.
Sen Bay Haus'un ilk hediyesi misin?
Are you our first present from Mr House?
Bu arada İngiliz konsül Jack Haus ile olan ilişkim de aramızda sır olarak kalacak.
And the mystery surrounding the affair of the British consul Jack House will remain our secret.
Adı da Jack Haus değil, gerçek adı Patrick Foster.
He's not really called Jack House either. His name is Patrick Foster.
Kocan, Haus'un sekreteriydi.
Your husband was House's secretary.
Kocan ve arkadaşı Pierre Barré Jack Haus'u öldürmüştü.
Your husband and his friend Pierre Barré killed Jack House.
Kocan üç günlüğüne Haus'un yerine geçmişti ama ortadan kaldırmaları gereken birkaç tanık vardı :
Your husband replaced him for three days, but they had to get rid of a few witnesses.
Güvenlik görevlisiydik. Köydeki tek büyük, taş bina olan Alman karargahına rapor vermemiz emredildi.
We were ordered to report to the Deutsche Haus, the only big stone building in the village.
Daha şimdiden beni çizburger sarayında yemeğe götürdü,... gece için opera bileti aldı ve istediğim dükkanlara götürdü!
He's already taken me to lunch at the Cheese Haus... purchased tickets for the opera night and took me to stores I like!
Sonra da yemek yerdik, büyük ihtimalle Cheese Haus'da. Ardından da golf.
And then we'd do a little lunch, probably at the Cheese Haus... followed by some golfing.
Stevens, Haus ve Gold.
Stevens, Haus and Gold.
Ve Berlin'de.
- And Berlin? - At the Konzert Haus. - Vienna?
Belki de Waffle Haus'un başka yerlerden daha ev gibi olmasından.
Maybe it was because the Wafflehaus felt more like home than any other.
Bu Waffle Haus saçmalığına kandığınıza inanamıyorum.
I can't believe you guys fell for this Waffle Haus club crap.
Bence Waffle Haus'a dönmeliyiz.
I think we should go back to the Waffle Haus.
Bu eve yolculuk.
Das ist das fahrt-haus.
Das haus die Frau... [Almanca ] [ Kadının evi]
Das haus die Frau...
Cole Haus'un yeni yüzü olacağım.
I could be Cole Haus's newest face.
Alex... das ist noch das haus.
Alex... das ist noch das haus.
- Spor Evi'nde güvenlikteyim.
Doing security at Sport Haus.
Spor Merkezi'ndeyim.
I'm at Sport Haus and there's a robbery in progress.
Spor Merkezi'nden biri daha arayıp soygun ihbarı yaptı.
- Someone reported a robbery at Sport Haus.
Spor Merkezi'nin sahibi ve birkaç kişi aday olmamı söyledi.
Sport Haus owner and a bunch of his pals said I should.
Günaydın Hollis.
Oh, morning Haus.
Her sabah Rube'la Der Waffle House restoranında buluşur kimin nerede ve ne zaman öleceğini yazan listeden isimleri not kağıdına yazıp bize verirdi.
Every morning we meet Rube at a restaurant called Der Waffle Haus, where he would review the list which has who's to die, when and where, which he writes out on a Post-it and then passes on to all the grim reapers.
Bugün kader, mutlu ölüm meleği takımımızın Der Waffle Haus'u geride bırakmasını söylüyordu.
And today, fate is telling our band of merry grim reapers to move on from Der Waffle Haus.
Elveda, Der Waffle Haus.
Auf wiedersehen, Der Waffle Haus.
Eğer Rube hâlâ buralarda olsaydı sabah kesin Waffle Haus'da olması gerekirdi.
If Rube was still around, he would have been at the Waffle Haus this morning.
Jam House.
The jam haus.
"Haus of Gaga" adında bir şeyi var ki bunlar stili, sahne dekoru ve müziği alanlarında beraber çalıştığı bir sürü sanatçı ve tasarımcı.
She's got this thing called the House of Gaga... this collective of artists and designers who collaborate on her styles, stage sets, music.
"mein Haus ist ihr Haus."
"mein Haus ist ihr Haus."
Dönerken gözleme evinde yiyebilir miyiz?
Can we eat at der pancake haus on the way?
Bugün seni yoğurtçuda gördüm. Rory ile flört ederken.
I saw you today at the yogurt haus, flirting with Rory.
Yoğurtçuda çok özel soslar olduğunu biliyor muydun? Genelde kullanılmayan özel soslar.
Did you know that yogurt haus has secret toppings... toppings that aren't available to the general public?
Buranın adı "yoğurtçu" değil mi?
Didn't this place used to be called "yogurt haus"?
Yorucu bir gün geçirdim!
I had an ex-haus-ting day!
Hevesi kırılan Führer tüm ülkedeki radyo kanallarından yaptığı çağrıyla Haus der Technik'e gitti.
A roar of cheers accompanied the Fuehrer as he went to "Technology House" that huge hall from which his final radio message was broadcast to the entire assembled country.
Nach haus!
nach haus!
" Bu mektup, Kehlsteinhaus'da imparatorluğa ait sikkelerin keşfiyle ilgili bilgi sağlamada kullanılacaktır.
"This letter will serve as background information " relevant to the discovery of the imperial coins " by the 101st airborne at the kehlstein haus.
Sarımsak Evi'nde iki kişilik romantik bir akşam yemeği 743687 numaralı biletin sahibine gidiyor.
And a romantic dinner for two at the Garlic Haus goes to... The holder of ticket 743687.
Pekâlâ, Katie Lancaster Sarımsak Evi'ne gidiyor.
All right, Katie Lancaster's going to the Garlic Haus.
Çık dışarı!
" haus, haus.