English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ H ] / Hearing

Hearing traduction Anglais

14,205 traduction parallèle
Matty, duyma gücünü kullan.
Matty, use that hearing of yours.
Az mı duyuyorsun sen?
Are you hearing impaired?
Evrimini tam olarak tamamlamadığını açıkça görebiliyorum o yüzden duyma yetini tam kazanmamış olabilirsin o yüzden tekrarlayacağım.
Well, since you're obviously lower on the human evolutionary chain, perhaps your hearing hasn't developed as well as it should, so I'll repeat myself.
Evrim zincirinin altlarında olduğun aşikâr olduğundan kulakların gerektiği gibi gelişmemiş olabilir, o yüzden tekrar ediyorum.
Well, since you're obviously lower on the human evolutionary chain, perhaps your hearing hasn't developed as well as it should, so I'll repeat myself.
Affedersin Dedektif, bu davada bana ihtiyaç duymanın sebebini duyamadım.
Yeah, excuse me, Detective, I'm not hearing any reasons to why you need me on this case.
Söylediklerinizin hiçbirini duymuyor.
He's not hearing any of this.
Yoksa süper duyularım olduğunu unuttunuz mu?
Or did you forget I had super-hearing?
Hangi rock yıldızının bel soğukluğu olduğu federal hükümetin umurunda değil.
NYPD. The federal government has no interest in hearing about which rock star has the clap.
- Bunları duyduğum için gerçekten üzgünüm.
I am really sorry to be hearing all this.
- Sürekli bu adamın ismini duyuyoruz.
We keep hearing this guy's name.
Ama Emile ve Tamika'nın ölümlerinden hemen önce, aynı kişiyle konuşmuş olabileceklerini duymak bize bir arama izni kazandırdı.
But hearing Emile and Tamika maybe both spoke to the same person right before they died got us a warrant.
Kötü adamı bulmak, onun "ben yaptım" dediğini duymak...
Finding the bad guy, hearing him say, "I did it,"
Yani, Buda'dan duyduklarımıza güvenecek olursak ve Dennis Price, namıdiğer Şarjör Buda'yı, Reese cinayetlerindeki arabayı parçalamaya zorladıysa Daniel işleri hapisten idare ediyor olabilirdi.
So, if we trust what we're hearing from Buddha, then Dennis Price, A.K.A. Klip, forced Buddha to chop the car from the Reese murders. Tao : Daniel could have been running things from jail.
Gary ile senin aranda olanları neden hep başkasından duyduğumu açıklayabilecek misin merak ediyorum.
I wonder if you could explain why I keep hearing about what's happening between you and Gary from somebody else.
Sürekli mısır nişastasını duyuyorum.
I keep hearing about corn starch.
Sürekli duyuyorum bunu.
Yeah. I keep hearing that.
Ben artık kendi sesimi duymuyorum.
Well, I'm not hearing my own voice anymore.
Hep zenci hayatlarının önemli olduğunu duyuyoruz.
Yeah! We're always hearing about how black lives matter.
Bak, bütün o çocukların sana ulaşıp kalp kırıcı hikayelerini dinlemek senin için çok zor olmalı.
Look, I know how hard it must be to have all these kids reaching out to you, hearing all of their heartbreaking stories.
Toynak sesı duyup zebra yerıne dırek at olduğunu düşünmek gıbı.
It's kind of like hearing hoofbeats and thinking horses, not zebras.
Birleşik Devletler ordusunun yaklaştığına dair haberler gelince..
After hearing reports that the U.S. Army is closing in,
Bill'nin Fort Sumner'da olabileceği söylentilerini duyunca Pat Garrett bölge hakkındaki bilgisini genç kanun kaçağını şehrin dışındaki kulübesine kadar izlemek için kullandı.
After hearing rumors that Billy may be in Fort Sumner, Pat Garrett uses his knowledge of the land to track the young outlaw to a ranch outside of town.
İnsanların düşüncelerini duymak sorunlarımın en küçüğü.
Hearing people's thoughts is the least of my problems.
- Yaratık'ı mı duyuyordun?
You were hearing The Beast?
Bir şeyler duymaya ve fark etmeye başlamıştım.
I started hearing things, seeing things.
Eğer içinden bir ses kalman gerektiğini söylüyorsa o zaman işin içinde büyük bir güç var demektir.
So if you're hearing a little voice that's telling you to stay, that there's a larger hand at play here,
Sihirli bir ses duymuyorum, Dale.
I'm not hearing any magic voice, Dale.
Bu, kafandaki seslerin fiziksel hale dönüşmesi.
It's that little voice that you've been hearing made physical.
Ve kurallar bütün duruşmalarda haklı olduğumu açıkça belirtiyor.
And the rules clearly state that I have the right to a full hearing.
Dwight, bütün duruşmalarına katıldığına emin olacağım.
W! make sure you get your full hearing, Dwight.
Çin ile Vietnam arasında sınır anlaşmazlıkları olduğu konuşuluyor.
Because we've been hearing reports of border confrontations between Vietnam and China.
Ama her yerde duyduğunuz şeylere rağmen ben iyileşiyorum.
But despite what you're hearing everywhere, I am getting better.
Kulağıma eroin sattığına dair bir şeyler geldi Joan.
I've been hearing things, Joan, about you dealing smack.
Kefalet duruşman falan mı var, B?
You got a bail hearing, B?
Yarın Paris'teki en pahalı avukattan haber alacaksınız.
You are going to be hearing from the most expensive lawyer in Paris tomorrow.
Aldığımız habere göre en az 15 kişinin öldüğü doğrulanıyor...
We are hearing that at least 15 people are confirmed dead in the skirmishes between...
Duyduğumuza göre, Batılı medya ve iş insanlarının gözde mekanı olan ve ölen başkanın bugün bir konuşma yaptığı Hotel Krasnovia askerler tarafından mühürlendi.
We're now hearing that the Hotel Cresnovia, a favorite for Western media and businesspeople, and where the late president gave a speech earlier this evening, has been sealed off by the military.
Onu iyi dinlemiyorsun.
You not hearing her right.
Bu sabahki konuşmanı duyunca ve çocukları çok özlediğini de bildiğim için yapılacak doğru bir şeymiş gibi geldi.
After hearing your conversation this morning and knowing how much you miss the kids, it seemed like the right thing to do.
Şu an beni ülkenin dört bir yanında radyodan dinliyorsanız ya da ilk kez televizyondan seyrediyorsanız Johnson hidroelektrik santralinin yeniden çalışmaya başladığının ve Güneybatı eyaletlerin büyük bölümüne enerji sağladığının farkındasınızdır.
In fact, if you're hearing me over an electric radio in the four corner states or seeing me for the first time on television, you already know that the Johnson hydroelectric plant is back online, providing consistent power to much of the Southwest.
Bu akşam dinleyeceksin onu.
You'll be hearing her tonight.
Tutuklandın, birden fazla suçla suçlanıyorsun, Ve duruşmada zihinsel olarak yargılanmak için uygun bulmadınız.
You were arrested, charged with multiple crimes, and at a hearing you were found mentally unfit for trial.
Bu duruşma görsel olarak da kaydedilecek ve kopyalanacak Yüksek mahkeme için usulüne uygun atanan bir stenograf tarafından Yargı altındaki Kaliforniya eyaletinin
This hearing will be visually recorded as well as transcribed by a duly appointed stenographer for the supreme court of the state of California under the jurisdiction of the honorable judge Thomas Vancleeve.
Dün duruşmada ne düşündüğünü sormalıyım.
I have to ask what you thought of yesterday's hearing.
Ama işitme olayında patlattın.
But you blew it in the hearing.
Namını duyduğum şanslı koca nerede bakalım?
And where's the lucky husband I've been hearing about?
Bir sürü negatif şey söylüyorsunuz fakat Tüylü'nün atılan şeyleri tutup getirdiği gerçeğini gözden kaçırıyorsunuz gibi.
I'm hearing a lot of negatives, but we're overlooking the fact that feathers can now fetch.
Şahsen pek çok kişinin kardeşinin, hakkında söyledikleriyle epey ilgileneceğinden eminim.
Now, I know there are gonna be a lot of people who would be very interested in hearing what your brother has to say about you.
- Yani doğrulama duruşması.
- So it's a certification hearing.
Duruşma için bugün öğleden sonraya kadar hazır olsun.
We're gonna need it by this afternoon for the hearing.
Bunları neden şimdi duyuyoruz?
Why are we just hearing about this?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]