English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ H ] / Hoots

Hoots traduction Anglais

64 traduction parallèle
Kalkıyorum ve beklediğim otobüs en kısa zamanda kornasını öttürüyor.
Getting up and soon as the bus I'm waiting for hoots it's hooter.
Bana göre öttürür, sana göre çalar.
Hoots to me, honks to you.
Sevgili dostum ötme de olsa çalma da olsa İki ötüş umurumda değil.
My dear fellow I don't care two hoots whether it's hoot or honk.
Öttürüyor, kornasını.
Hoots, it's hooter.
Denizci hayatı tam bana göre Dımbıl dımbıl bora Dumbul dumbul böre
♪ Oh, a sailor's life is the life for me [hoots]
Ama çok basit bir çaresi var.
[hoots] But I have a very simple solution.
Kim. Kim-kim Kim.
[hoots ] [ accordion]
( ADAM BAYKUŞ SESİ ÇIKARIYOR )
( MAN HOOTS )
Jordy, şu Yobazlar hasta koyunlarını suyun etrafında başıboş bırakıyorlar.
Jordy, those Hoots are letting diseased sheep wander loose around the water.
Yobazlar'a taraf da değilim, karşı da.
I'm not partial to Hoots, and I'm not against them.
Jim, onlar silah taşımıyor.
Now, Jim, them Hoots don't carry guns.
Bize "Yobazlar" diyorlar.
"Hoots," they call us.
Bu "Hoot" lar tuhaf insanlar.
Odd people, them Hoots.
Fena değil.
All right! [hoots]
Hayatınıza iki kuruş değer vermiyorsunuz bayım, fakat ben veriyorum.
You obviously don't give two hoots about your own life, sir, but I do.
Senin gibi küçük bir kızı çatımın altına almak bana mutluluk verir, ama şey, sandalyeye bağımlı benden başka biri... bulunmadığından korkarım ki burayı sıkıcı bulabilirsin, adamın.. bağırıp durur, kahyam da artık tamamen sağır.
I am very willing to shelter your wee girlhood under my roof, eh, but I fear you could find it dull... with no company save my poor chairbound self, my man.. Hoots.. and my housekeeper, now totally deaf.
Baykuş gibi ötüyor, hızlı konuşuyor, kıkırdıyor ve tükürüyor.
He hoots, he gibbers, he chortles and spits.
Sanki umurumda.
As if I care two hoots.
Her zaman böyle korna çalar.
He always hoots like that.
Kahvaltıdan beri vızıldayıp kıkırdıyormuşsun gibi geldi.
You've been nothing but a series of hoots and clicks to me since breakfast.
- [Hoots]
- [Hoots]
( gülme ile yuhalama karışık )
( hoots with laughter )
Hiç kimse kaptanıma o istemedikçe hareket çekemez.
No one hoots at my captain unless they wanna go to the next level.
Tarafsız, Amerikalı ve diğer gemiler bizi sirenlerini 3 kere çalarak selamladılar.
All the neutral steamers we met, American or others, greeted us with three hoots or with their sirens.
Bir Leyla ki zerre kadar ilgi göstermiyor
A Juliet who doesn't care two hoots for him
-... kimsenin umurunda olmuyor?
- and nobody gives two hoots?
Ama umurunda değil.
But you care two hoots
Bu... başka bir yenilebilir külot! İşte bu seksüel.
It'S... another pair of edible panties! ( Girlish hoots ) now, that's sexual. ( Glass squeaking )
Kesin şunu, serseriler!
Cut that out, you bunch of hoots!
Çevreyi önemse, kirletme.
Give a hoots, don't litter.
Ne giyiyordu, memeleri fırlamış mıydı?
What did she have on, was the hoots out?
Bir hanımefendinin duygularına metelik vermeyen zalim bir koca tarafından kalbin kırılıp minicik parçalar halinde yere dökülür.
Your heart will be broken and ground into tiny pieces by cruel husbands who don't give two hoots for a lady's sensibilities.
Sevinc veya uzuntu bizi İlginlendirmez..
We care two hoots for joy or despair..
Kahretsin!
Hoots!
Baykuş olduğunu sanıyor ama öttüğü hiçbir şey inandırıcı değil.
He says he's an owl, but I can't believe a word he hoots.
Ekonomiyi çok umursadığımdan değil.
Not that I give two hoots about finance.
Bunu yaptığın için Baz'ın öttüğünü mü düşünüyorsun?
You think Baz gives two hoots for what you've gone and done?
Aman Tanrım, Melanie'nin sesi miydi o? Bence Pete'dir.
- Good lord, she hoots like that?
Ne de eğlenceli insanlar.
What, hoots, man.
Waw, büyük beyin ve sarsıcı yuhalamalar ve kökler?
Wow, big brain and rockin'hoots and stems?
Hadi insanlar biraz yuhalayalım ve yumruk pompaları alalım!
Let's, like, have some hoots and some fist pumps, people!
- demiştim sana.
That was him. - [Hoots]
Sağlam kaporta. " dedikten sonra kafasını göğüslerimin arasına daldırdı.
Nice hoots. " And then he motorboated me.
Seni artık hiç Hoots'ta da görmüyorum.
I never see you at the hoots anymore.
İyi atıştı, evlat.
[Joshua hoots] Good shootin', boy.
Başardık, Bay Daniels.
[hoots and laughs] We did it, Mr. Daniels.
- Peki, şey...
So she, uh, hoots at her.
İskoç vurgusu!
- Hoots, Mon?
Şerefe!
- ( hoots )
Sana göstermek üzere olduğum şeyi o berbat Ateş Ulusu zindanında keşfettim.
[owl hoots] hama : what i'm about to show you i discovered in that wretched, fire nation prison.
- Şaşırmış görünmüyorsun.
( OWL HOOTS ) You don't seem surprised.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]