English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ H ] / Hours

Hours traduction Anglais

64,768 traduction parallèle
Önümüzdeki birkaç saat içinde Madzie'yi ona almazsam...
If I don't get Madzie to her in the next few hours...
- Belki birkaç saat?
Maybe a few hours?
- Birkaç saatte dünya kadar zarar verebilir.
He can do a lot of damage in a few hours.
Bu birkaç saat hatta birkaç gün bile sürebilir.
That could take a few hours, maybe even a few days.
Mahkumun 24 saat içinde benim mesuliyetime geçmesini istiyorum.
Now I expect the prisoner to be in my custody in 24 hours.
- 48 saat içinde mi?
In 48 hours?
24 saat önce, ben...
24 hours ago, I- -
Temizlediler ama beş saat boyunca köpek boku cehenneminde yaşadım.
I mean, they clean it up, but for five full hours, I am in dog shit hell.
Kentin ta öte yanına gitmek için üç saati arabada mı harcayalım?
Do you really want to spend three hours in a car, driving across town?
Tek sorun, başlamasına daha iki saat var.
Only problem is it doesn't start for two more hours.
Ama uçağına daha birkaç saat var.
Ah, but your flight's not for another few hours.
Aklında olsun Tommy, öğle yemeğinden sonra çekimler için sadece iki saati var.
Hey, just a reminder, Tommy, that, uh... after lunch she's only got, like, two more hours left to film. - Yeah. - So...
Onu buraya çağırabilirim, mesaiden sonra sadece ikimiz oluruz, başka kimse olmaz.
I think I could get her over here if it was just me and her, after hours, nobody else around.
O yüzden mesaiden sonra buraya gelmeni istedim.
That's why I wanted you to come in after work hours.
Bir kere birini kovmam gerekti ve saatler sürdü ama sonunda hayatımızda ne var ne yok konuştuk.
Once I had to fire someone, and it took hours, but we ended up talking about everything, everything in our lives.
12 saat öncesine kadar en azından.
As of 12 hours ago at least.
Birkaç saat daha durumunuzu gözlemlemeden sizi taburcu edemem.
Look. I can't discharge you without a few more hours of observation.
Aksi halde 24 saat sonra SCPD'ye görüldüğü yerde vurulması emrini vereceğim.
He has 24 hours before I am ordering the SCPD to shoot on sight.
16 saat önce.
16 hours ago.
Yeniden programlama aşağı yukarı 24 saat alır.
Reprogramming takes about 24 hours.
Kendilerini yormazlarsa 5, belki 6 saat.
Well, if they don't exert themselves, 5, maybe 6 hours.
- Buraya gelmeleri için rüşvet vereceğim.
Bribe them to sail here. In 48 hours?
Grimm'i 24 saat içinde yakalayacağım.
I'll have the Grimm in 24 hours.
Beş veya altı saat.
Five or six hours.
27 sene önce 48 saatlik sürede ne yaptığımı hatırlamamı mı istiyorsunuz?
You want me to remember what I was doing for 48 hours 27 years ago?
- Eğer bir kaç saatliğine çıkıp girdiyse görmezler.
- If he was in and out within a few hours, then, no.
Olur mu? Bir kaç saat içinde dönerim.
Back in a couple of hours.
Hatta salyası dudaklarından ta ki çenesi kabuk tutana kadar saatlerce sallanırken ya da işerken tuvaletten düştüğünde bile farkında değildi.
Even when the drool was hanging from her lip for hours on end, until it crusted to her chin, or she fell off the toilet while taking a piss.
Birkaç saat içinde her şeyi onarıp eski hâline getireceklerine eminim.
I'm sure they'll get it all back and running in the next couple of hours.
2 saat 57 dakika sonra çarpma gerçekleşecek.
Impact minus two hours 57 minutes.
Geri dönerken, Yaklaşık beş saat itme gücü kesilir.
On your way back, you cut thrust for nearly five hours.
Fordham'dayken bu boklar başladığında oradaki parkta oturur, sallanırdım.
When I was still at Fordham, just when all this shit started to take over, I'd sit in the park over there and just swing for hours.
Pekala beyler, Salem'ı kurtarmak için 48 saatten az zamanımız kaldı.
Now, gentlemen, we have less than 48 hours to save Salem.
Okul saatleri içinde bana bu numaradan ulaş.
I can be reached at this number during school hours.
48 saattir onunla iletişime geçmeye çalışıyorum ve buraya genelde çarşambaları geldiğini biliyorum.
I've been trying to get in touch with her for the past 48 hours, and I know she usually comes here on Wednesdays.
Uzun saatler çalışan var mı? Veya düzen değişikliği?
Anyone working longer hours, changes in routine?
Hâlâ Fordham'dayken bütün boktan meseleler daha yeni başlamışken oradaki parkta oturur ve sallanırdım.
You know, when I was still at Fordham, just when all this shit started to take over, I used to sit in the park over there and swing... for, like, hours.
Her neyse, obezliği yüzünden birkaç saat sürer... diye düşünüyoruz.
Anyways, we were thinking he'd take a few hours with the obesity.
Evet, dirilmesi saat 17 : 17'de gerçekleşti.
All right, that's resurrection at 17 : 17 hours.
11 saat 8 dakikadır ölüydü.
He'd been down 11 hours, eight minutes.
Buradan çıkmamıza ne kadar süre var? 24 saat miydi?
We have to be out of here in what, 24 hours?
Sadece bana ver Onunla birkaç saat daha.
Just give me a few more hours with him.
Bu yüzden Gilfoyle ve ben 48 saattir sunucu yükünü hafifletmek için ayakta duruyoruz. Aynı tutmak için değil.
The whole reason that Gilfoyle and I stayed up for 48 fucking straight hours was to decrease server load, not keep it the same.
Pekala beyler, bugünkü uçuşumuz Şangay'dan Mountain View'daki Moffett Field'a. yaklaşık 11 saat sürecek o yüzden...
All right, gentlemen... our flight today from Shanghai to Moffett Field in Mountain View will be just over 11 hours, so if you'll just...
Önceki 48 saatte, uygulamanın temel kodunu yeniden yazmaya çalıştım.
For the past 48 hours, I've been trying to rewrite the core video chat code, and I literally can't.
- Şafak 120 saat.
120 hours and you're home.
" Çarşamba sabahı bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
"was killed in the early hours of Wednesday morning " in an automobile accident.
Karın bu sabahın erken saatlerinde öldü.
Your wife died in the early hours of this morning.
Üç saat boyunca karanlıkta başıboş dolandım. Ve aşina olduğum tek bir şey bile göremedim. Ama sonra ninemin Leprikon hakkında anlattıklarını hatırladım.
Three hours, I wandered in the dark, and not a thing familiar, but then I remembered what me gran told me about the leprechaun.
En az iki saat uzaklıktadırlar.
They're at least two hours away.
- Olur da şansımız yaver giderse 3 saat.
If we're lucky, three hours.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]