Ideal traduction Anglais
3,396 traduction parallèle
Mükemmel, ideal.
Sublime!
İdeal bir dünyada bu dediğinize katılırım ama ne yazık banka sadece görevini yapıyor.
In an ideal world I'd agree, but I'm afraid the bank has only one duty.
Ve böylece grafeni durumlar arası ayarlayabilme yeteneğiyle silikona en iyi alternatif olduğunu kanıtlamıştır. Teşekkürler.
And so the ability to manipulate graphene between states validates its status as the ideal alternative to silicon.
İdeal olmadığını farkındayım ama müsait olan tek yer orasıydı.
- I know it's not ideal, but it was the only place that was available.
Bunun uygun birşey olduğunu sanmıyorum.
I don't think that's the ideal application.
Marslı fizyolojisi için zararsız ancak salgıladığım magnezyumu nötralize etmek için idealdir.
It's harmless to my martian physiology... but ideal for neutralizing the magnesium I was secreting.
Bir saat sonra ideal fırlatma penceresi açıldığında bu harika aygıt Güneş'e uçarak ardında manyetik bir iz bırakacak.
When our ideal launch window opens in just over an hour... this magnificent creation will fly into the sun... trailing magnetic resonance.
Burası böyle bir pislik için ideal bir mezar.
Now, that's an appropriate resting place for that piece of shit.
ideal dövüs kilonda olmadigini biliyorsun.
You know you're not exactly at your fighting weight.
Sanırım bu duruşmada ifade vermeme hakkını kullanmak pek uygun olmaz.
I'm gonna assume pleading the fifth is not ideal at these hearings.
Virüs uzmanısınız insan vücudunun en ideal kuluçka makinesi olduğunu bilmeliydiniz.
"You're an expert on viruses," you should know that the human body is the most ideal incubator.
İstediğiniz ideal bir lisans anlaşması.
I mean, what you want, ideally, is a license agreement.
Kirli pantolon cepleri..... ve katlanmış pis çarşafların arası her hafta mahkumlara verdiğimiz kaçak malları gizlemek için ideal yerlerdir.
Now, you'll find the pockets of dirty trousers and the folds of soiled seats serve as a conveyance to incoming contraband, which is delivered to inmates in their weekly pickup.
Gerçi bu duvarların ardındaki gerçeğe tanıklık eden çoğumuz böyle yüce bir ideale karşı çıkabiliriz.
And though I'm certain most of us would take great exception to such a lofty ideal, bearing witness to the reality behind these walls,
Deneyim için çok ideal bir yer. Lütfen otur.
It's perfect for my experiment.
İstediğin yere gidebilecek olsan, gönlünden neresi geçerdi?
If you could be anywhere, what's your ideal?
Kazadan önce de aranızın çok iyi olmadığını söylemiştiniz.
You said that, even before the accident, things were less than ideal between the two of you.
Daha sonra tekrar gidip filmin genelindeki daha büyük ve ideal anlamlarla sembolizmin ne olduğuna bakarsanız o zaman "Aman Tanrı'm!" diyerek bir bağ kurmaya başlayabilirsiniz.
you're just terrified and you'll always remember being terrified... and then go back aware of what the symbolism and the general larger pattern meanings of the movie are, then you can begin to make something of a connection, saying, "Oh, my God."
Bayan Martian'ın kamuflaj özelliği uygun görünüyor.
Miss Martian's camouflage abilities seem ideal.
Beyler, ziyaretinizin zamanlaması pek iyi değil.
Gentlemen, the timing of your visit is not ideal.
Bu ideal bir çözüm değil ama bir şeyler yapılması gerekiyor.
I know it's not ideal, but we have to be practical.
Andrew bunun pek uygun bir durum olmadığının farkındayım ama...
Andrew, I know that this is less than ideal, but...
İdeal.
An ideal.
Hiçbir erkek mükemmel değildir.
You hold all men up to an impossible ideal.
Uzmanlık alanı ; çocuk askerler için ideal olan küçük boyutlardaki silahlar. Harika.
Specialty is compact weapons, light enough for child soldiers.
Bizim durumumuz ideal değil ama evet, birlikte çok mutluyuz.
Our situation is hardly ideal, but, yes, we're very happy together.
Göbek için ideal.
It's great for the core.
Solamyrge, mükemmellik idealiniz olsun... Solamyrge bir gerçekliktir.
At Solamyrge, perfection isn't just an ideal... it's a reality.
Koşu bandında "Hayatın pahasına koşma" parçalarım için ideal.
It'd be perfect for my "Running for your life" treadmill mix.
İdeal olarak bağlanma gibi bir seçeneği olmayan birine.
Ideally someone for whom intimacy's not an option.
Kusursuz değil elbette.
It's not ideal.
Ve ideal olarak el işlerinde becerili bir partner isterim çünkü ben ipliği, iğne deliğine bile sokamam.
And ideally, I'd find a partner who, uh, has good, fine motor skills,'cause I can barely thread a needle.
Bu, arkadaşlarla ve şakalarla ideal bir bahar tatili kaçamağaydı.
It's the idyllic spring break getaway with friends and laughter.
Bu, duygusal bir özelliktir. Her kalabalık aile için idealdir.
Well, this, it's an emotional property, ideal for any multi-generational family.
Bir ideal ile.
But by an ideal.
Silahın ateş gücü ne durumda olacak?
Wouldnt decreased destructive power be ideal in this situation?
Bir tarafta, kocası. İdeal bir dinleyici. Ama ona itirafta bulunması söz konusu olamaz.
On the one hand it's her husband, - the ideal listener, but - it's out of question to confess to him.
Sığınma evleri ameliyatlı bir kadın için iyi yerler değil.
A shelter is not ideal for somebody recovering from surgery.
Peki Bay Bilge, sizce Sam'in ilk ideal randevusu nasıl olmalı?
Okay, Mr. sage, what would be Sam's ideal first date?
Kendini başka birine ya da fiziksel varlığı olmayan bir ülküye adamak.
A chosen devotion to another person or an intangible ideal.
Yazan Minami Shinohara Öğretmen, ideal bir öğretmen.
- Shinohara sensei is an ideal teacher.
Aşağısı çok yeşillik, zamanının dışında bir hayvan için ideal habitat..
It's pretty overgrown down there, attractive habitat for a creature out of its time.
Teori ve ideal kusuyordum resmen.
I was all theory and ideals.
- Raylan, en iyi şartlarda bile ilk defa baba olma olasılığı bir adamın yelkenleri suya indirmesine etmesine sebep olabilir.
Even under ideal circumstances, Raylan, the prospect of first-time fatherhood can make a man feel unmoored.
Yatak odası banyoya bağlı ve ben de her zaman banyoları temizlerim bu benim işim.
The bedroom's attached to the bathroom, and I always do the bathrooms, and he's my ideal type.
Banyoları temzilemekten kastın banyonun "sel götürmesi" mi, "benim işim" derken de bilinçsiz olmak mı?
And by "doing" the bathrooms do you mean flooding them, and by "ideal type," do you mean unconscious?
Yüz yüze konuşmak en iyisi tabii.
Face-to-face is, of course, ideal.
İdeal uygulamanın bu olduğunu sanmıyorum.
I don't think that's the ideal application.
- Bu hayali hiç anlayamıyorum. - O hâlde niçin buradasınız?
That's an ideal I can't pretend to understand.
İdeal kaş kalınlığı...
He's smart. Ideal brow thickness.
İdeal dövüş kilonda olmadığını biliyorsun.
You know you're not exactly at your fighting weight.