Igne traduction Anglais
4,591 traduction parallèle
Stormfly, iğne fırlat!
Stormfly, spine shot!
Bana iğne vururken yardım mı ediyordu ki?
That was his idea. That you agreed to.
İğne izi.
An injection site.
Şu iğne başı kadar olan koyu mavi alanı görüyor musunuz?
See this pinpoint area here, that's a darker blue?
Burası iğne izi.
That's the injection site.
Olmaz. koluna iğne yapana kadar giremeyeceğini söylemiştim.
No, I already told you, until you let me give you a shot for that arm, you're not going back in.
İğne nerede?
Where's the needle?
Bir mahkumun damarına iğne batırmaktan çok farklı.
Different than spiking some convict's vein,
İğne bunu tektonik değişim olarak algılıyor ve bayağı algıladı.
The needle picks it up like it would a tectonic shift, and it's picking up a lot.
Tutuklayan memur iğne izinden bahsetmiş.
Arresting officer noted track marks.
Beyninin tam olarak bir yerine sıcak bir iğne sokmama izin verirsen, sürekli mutlu olursun.
If you'd let me pierce your brain with a hot needle in the right place, you'd be happy all the time.
İğne ve ipliğiyle Goldie nerede?
Now, where's that Goldie with a needle and thread?
Kapağı çöpte bulduk, üstünde iğne deliği var.
Found the cap in the trash with a pinhole in it.
Bu depoyu aramak, samanlıkta iğne aramaktan farksız.
This warehouse is like a needle in a haystack.
Ama tanımlayıcı veri enlem ve boylam açısından çevrilmesi lazım ki bu da iğne tarlasından oluşan samanlıkta iğne aramak demek. Buluşmaları karşılaştıramaz mısın?
Yes, they did, but the metadata has to be translated into latitude and longitude, which is like looking for a needle in a needle-stack in a field of needles.
Maureen, iğne hiç oynamamış.
Maureen, the needle never moved.
İğne yapar mısın?
Do you give shots?
Samanlıkta iğne arıyoruz Maguire.
Looking dapper in those duds, Maguire.
Bir hastaya iğne yapacakken, üçe kadar sayacağımı söylüyorum, bir diyorum ve hemen sokuyorum!
When I have to give a patient a shot, I say I'm gonna do it on three, I say one, then I plunge it in! - Oh!
Kan verdiği zamanları ayrıntılı olarak hatırlıyorum, annesinin kan nakline ihtiyacı olduğu zamanlardı. Kolundaki iğne izleri iki haftadan fazla süre kalmıştı.
I remember vividly when she was giving blood when her mother needed a transfusion, her arm had needle marks on it for over two weeks.
Sanırım bu yaranın bize, Binbaşı'ya hareket halindeyken iğne yapıldığını gösterdiğini söyleyebiliriz.
Well, I suppose one could assume that this bruising meant that the commander was on the move when he was jabbed.
Kırık bir iğne parçası.
Piece of a broken needle.
Bu küçücük iğneyi, ilk seferinde doktorun boyun arterine saplıyor ki şansımıza iğne ortadan ikiye ayrılıyor ve ucu içeride kalıyor.
He nails the doctor first time right in the carotid with this tiny little needle, which, lucky for us, breaks off and leaves the tip.
İğne izleri var. Diz ağrısını gidermek için kullanmış olabilirler.
Prior needling, most like for management of this knee's pain.
İğne izleri.
Pockmarks.
Bu iğne izleri, sence de onlar bağımlı mı?
This needling, you think morphine-mania joins the two men?
Uylukları bu maddenin iğne iziyle dolmuş.
Blush Pang..... his thighs puckered with signs of this substance.
İğne ve iplik orada.
A needle and thread, there.
Adam salt gerçekten gizlenebilmek için bir paçavrayı çengelli iğne ile tutturacaktır.
Man'll pin up any rag he can to veil himself from the naked truth.
Adam eski bir paçavrayı çengelli iğne ile tutturacak.
Man'll pin up any old rag.
Zehirli iğne ile infaza giderken mi?
Walking into a lethal injection?
Haritadaki iğne fazlalığından en fazla zararı nerede verdiğini görebilirsiniz.
You can tell by the density on the map where he's done most of his damage.
- Bir mikro iğne ucu.
It's the tip of a micro needle.
İğne ucu çok küçük, büyük ihtimalle hissetmedi bile.
The gauge is so small, she probably didn't even feel it.
Hepside ölümcül derecede tehlikeli dozda Radyo Nükleotid Siyanürlü iğne ile öldürüldü.
By the pricking of a needle that was dabbed with a lethal dose of Radio Nucleotide Cyanide.
Katil 45 gün önce arkasında suç silahı olan zehirli iğne dâhil iz bırakmadan elimizden kurtulmuştu.
The murderer has been giving us the slip for the last 45 days. We've had no evidence against him, except for the clue of a poison needle.
Damar içine girdiğimizde ufak bir iğne batması gibi bir acı hissedebilirsin.
You should feel a small pinprick as we attempt to put in the I.V.
İğne kullanıyor yani..
So this guy's a needle head.
Veteriner büyük bir şırınga ile sana iğne vurdu... ve böylece tekrar arkadaşım Hunny'ye dönüşmeni sağladı.
The veterinarian pierces you with big injections... transforming you into my friend Hunny again.
Bir Köpek ısırdığında... 14 iğne yapılır.
When a dog bites... you get 14 injections.
Omurgaya ve beyine iğne sokulmuş.
Needle in the base of the spine and into the brain.
Senden bir iğne bir şey çalmadım. Ceplerine bak.
Check his pockets.
Lexi'nin oyuncağına iğne saplıyordur.
Probably sticking pins in a voodoo doll of Lexi.
Aşı yaptırmaya götürüyorum, iğne zamanı geldi.
I'm taking him for a vaccination. It's time for the injection.
İnsanlara Hindistan cevizi suyuyla iğne yapılıyor. Ne kadarda saf.
Patients were injected with coconut juice - it is so pure
- İğne ister misin onun için?
- Do you want a needle for that?
Hala samanlıkta iğne arıyoruz.
So we're still looking for a needle in a haystack.
İğne düşse duyulur, o derece sessiz.
You could hear a pin drop, that's how quiet it is here.
Çok mükemmel bir soru, ama bunu yüzüne iğne saplamadan önce sormalıydın.
That's a excellent question, one you should have posed before you stuck a needle in your face.
İğne yok!
- Daniel!
Bu iğne yüzünden hafızan zarar görecek. O yüzden şimdi açıklamamın hiçbir anlamı yok.
This injection will make you forget all of this, so there's no use explaining now.