Ilkbahar traduction Anglais
661 traduction parallèle
The Western and Atlantic Ekspres 1861 ilkbaharında Marietta, Ga.'ya hızla ulaşabiliyordu.
The Western and Atlantic Flyer speeding into Marrietta, Ga., in the Spring 1861.
Çiftçinin ilkbaharı.
The farmer's springtime.
Harvey, en azından ilkbahar dönemi bitene dek okuldan uzaklaştırıldı.
For the rest of the spring term at least, Harvey will have to be rusticated.
Ilık ilkbaharın esintisiyle badem ağaçları gün ışığıyla nefes alıyor.
The almond tree breathes in the sunshine and the warm spring air.
O seneki ilkbahar boyunca Orsay istasyonu havaalanı ve diğer istasyonlardan, kamyon ve otobüslerle gelenler için bir karşılama merkezine dönüştürüldü.
Throughout the spring, at Orsay station, transformed into a welcoming centre, trucks and buses arrived from stations and airports.
Ne zaman yakacak odun kalmazsa, ne zaman ilkbahar gelirse, ya da ne zaman, tanrı korusun, okul yandığında!
when we're out of firewood, when spring comes, or when, God forbid, the school burns down.
Kayran içindeki orman perilerinin ilkbaharı fikrini vermeli.
It should give the idea of spring, of wood nymphs in glades.
Mevsim ilkbahar
The sun's out
Yaşadığımız çiftlik... en iyisi olsun ya da olmasın yine de... ilkbahar gelmişti.
To the world we all know which may or may not be the best world possible once again spring time had come.
Ama ilkbaharın büyüsü, büyük çiftlikteki... sefaleti örtmek için yeterli değildi.
But all the magical spring was not enough to conceal the misery of manor farm.
Evet. Her ilkbahar ve sonbaharda.
Every spring and every autumn.
Bayan Janni telefon açıp ilkbahar modelini istediğini onayladı zayıflama kürüne girdiği için de genişletilmesine gerek olmadığını söyledi.
Mrs. Janni called to confirm she wants the "Spring" model... but she says to hold it for her because she's taking a slimming cure.
# İlk alarm, 1952'nin bir ilkbahar günü öğle vaktinde çaldı.
The first alarm was sounded around noontime of a spring day... in 1952.
- En çok ilkbaharı seviyorum.
- l like spring the best.
Hatırlıyorum da 1942 ilkbaharında bir sabah- -
I remember out there one morning. I the spring of'43...
Tam bir müsriflik, sonbaharın başından ilkbaharın sonuna kadar Leydi cam altında tutulmalı ve o cam altındayken aşırı külfete katlanarak uçan sinekler tedarik etmeliyiz.
Such an extravagance, really, from early fall to late spring Lady must be kept under glass we have to provide her with flies flown in at great expense.
Ayrıca arkada bu ilkbahar açılacak şekerleme dükkânı var.
And back there is the confectionary which will open this spring.
Ama bir ilkbahar sabahı, o ağaçta küçük yeşil bir incir buldum.
But one morning in spring, I discovered a small green fig on that tree.
Ne ilkbahar ama!
What a spring!
Kış soğuk ve uzun geçer ve o, pencereden gelen ilkbahar esintisine benziyor.
It's been a long, cold winter, and she is like a breath of spring comin'through the window.
Sonra ilkbahar ya da yaz olduğunda baban seni almaya gelecek... seni bana getirecek...
Then in the spring or summer daddy will come for you... or I will come and fetch you...
1908 ilkbaharının fırtınalı bir gecesinde Taiga'da bulunan bir cesedin cebinde kartvizitimin bulunduğu haberini aldım.
That happened on one stormy night, in the spring of 1908. I was informed that a murdered gentile was found in the taiga. The dead man had my business card in his pocket.
Bu arada ilkbahar geldi. Delikanlıların ilkbaharda neler yaptıklarını iyi bilirsin.
You know what happens to a young man's fancy in the springtime.
Bütün ilkbahar süresince poliklinikte derslerimi verdim ve bir sürü öğrenciyi imtihan ettim.
I've been giving my lectures and examined scores of students.
Yakında ilkbahar olacak.
It will soon be spring.
Bu yıl ilkbahar erken geliyor, Tennyson.
It's going to be an early spring this year, tennyson.
Bir gün, buraya döner, ilkbahar çiçeklerini toplarız.
One day, we'll come back here, to gather the spring flowers.
Yılın bu zamanında hava ilkbahar şarabı gibi burada.
The air's like spring wine down here..... at this time of year.
İlkbahar.
it's springtime.
İlkbahar
Spring
1891 ilkbaharındaki kısa tatilimden sonra,
When I returned to Baker Street from a short holiday in the spring of 1891.
İlkbahar...?
Spring?
- İlkbahar ve sonbahar.
- Spring and autumn.
" Bir yılda dört mevsim vardır. İlkbahar, yaz, sonbahar, kış. Baharda her şey canlanır.
In those days in which Nils Holgersson flew with the geese... there was a wild duck in the lake.
İlkbahar, 1948. Farfa, İtalya.
Spring 1948.
İLKBAHAR BAŞLARI, 16. YÜZYIL İÇ SAVAŞ DÖNEMİ
EARLY SPRING, 16TH CENTURY A PERIOD LF CIVIL WAR
İlkbahar yine geldi
"The fresh spring is coming"
İlkbahar ve yaz geldiğinde, istediğin yere götürebilirsin.
Come spring or summer, you can up and move on, if you've a mind to.
İlkbahar yine geldi
Young spring returns
İlkbahar, umuttu.
Springwas promise.
İlkbahar havasında, Orly, protokol gereği kraliyet çiftini bekliyor.
Under a spring sky, Orly awaits the royal couple as protocol demands.
- İlkbahar gelmek üzere.
- Spring will soon be here.
İlkbaharın neşesi gibi uzak ve bol. Kalbimin kafesinden çıkayım. Mutluluk içerisinde ileri atılmak için
Far and wide, like the joys of spring, let me burst the heart's narrow cage reak down the stonewalls of self and the cheerless prison of the mind
İlkbaharın geldiğini hissediyorum.
I feel that spríng ís comíng.
Bize sonsuz ilkbahar esintisi getiriyorsunuz, oğlum.
You're a breath of spring.
İlkbahar olduğunu biliyorum, Deanie. Ama biraz dikkatli ol.
I know it's spring but I must ask you to pay more attention.
İlkbahar geldi ama bahar hâlâ gelmedi.
Spring isn't even here yet and spring is here.
Ve sevgililer öpüşlerde can buluyor İlkbaharın vaadi
And lovers revive in kisses The promise of spring
İLKBAHAR - 1942
SPRING 1942
İLKBAHAR - 1961
SPRING 1961
Bu geceyi, bu ilkbaharı ve seni tarif edebilirdim.
I would describe this night, this spring,