Insight traduction Anglais
1,282 traduction parallèle
Sadece benim hakkımda daha fazlasını biliyorsunuz ve eğer...
It just seems that you have more insight into my situation than I do, and I just think - -
- Canlı olan var mı?
- No. - Insight.
Şimdi yorumla.
Now I need insight.
George Parson'la Insight'ta harikaydın, yani kesinlikle harikaydın.
You were amazing on Insight with George Parson, I mean absolutely amazing.
Ünlü bir ressamın çalışmalarını eleştirip yaratıcı sezgilerini paylaşması fırsatını kaç kez bulabilirsin ki?
How many times do you have a famous artist to critique your work, share his creative insight?
İkinci olarak ise, sen daima neden işleri mahvettiğimin farkında oldun.
Secondly, you always seem to have some insight into why I'm so messed up.
Eğer ilişkiniz ciddileşiyorsa, erkek ruhu hakkında sana değerli bilgiler verebilirim.
You know, if this is getting serious... I can provide valuable insight into the male psyche
Paris'te bir yaz seni bilge yapmış, Lana.
A summer in paris has really given you some insight, lana.
Bağışıklık sistemin bize bilgi verse bile... O tür testlerin analizi aylar, yıllar alabilir.
Look, even if your immune system could offer us some sort of insight, those kind of tests take months, years to analyze!
Hayır, yüzde on yorum, yüzde doksan özet için bu biraz fazla.
Well no, that's a little generous for 10 % insight,
-... onun hayatını tanımanın bir yolu olarak.
- as a way of gaining insight into her life.
Ve bence bu yaptığımız film bir şekilde burada 6 yıldır gerçekten neler döndüğü ile ilgili bir görünüm sağlayacaktır.
And I think this film we're doing might in some way provide insight into what's really been going on here for the last six years.
Wraith gemilerinin tepelerinde olduğunu biliyorlardı... ve yine de gece boyunca çalıştılar bir buluş daha yapmayı umarak... son bir bilgi kırıntısı bulmak için, kendiler için değil... hayatta kalacak olan kuşaklar için.
They knew the Wraith ships were overhead and still they worked through the night, hoping to provide one more insight, one last thread of knowledge not for themselves but for the generation that would survive.
Kendimizi kurtarmayı umamayız ama son nefesimizden önceki o son bilgi kırıntısının, o son keşfin bu korkunç günün tekrar etmesini engelleyeceğini umabiliriz.
We cannot hope to save ourselves but we can hope that one last insight, one last revelation before we take our dying breaths, may prevent this terrible day from happening again.
Şu an yolda ve umarım bazı şeyleri anlamamıza yardımcı olacaktır.
She's on her way in and hopefully she can lend us some insight.
Aslında ben Alan'ın beni nasıl affedeceğine dair aklına bir şeyler gelir diye ummuştum.
Yeah, but about Alan I was hoping you might have insight as to how I could get him to forgive me. Why ask me?
Seziş gücüne hayranım.
You have extraordinarily keen insight.
Ama ipucu verdi.
But he did give some insight.
Çok zekisin.
Sharp insight.
Insight gaz-elektrik karışımı arabaların Cadillac'ıdır.
The Insight is the Cadillac of gas-electric hybrid cars.
Deneyim eksiğimi, iç güdülerim yardımıyla kapatabileceğimi biliyorsun.
What I lack in experience, you know I'll make up for with insight.
Molalara birlikte karar verilir. Şoförle mesafeli olun.
Sanitary stops according insight the driver made.
O zaman ayaklarının üzerine kalk. Yerlerde kalmak bir krala göre değil!
Then get up off your arse with your Thanes insight.
Ateş ve topraktan doğmuş bir yaratık, yasaları konusunda bilgi verebilir diye düşündüm.
I thought perhaps a creature born of fire and earth might provide insight into their lore.
Tıpkı kendi gibi.
And that's a new insight.
Bu, vahşi doğaya bir bakıştan öte, kendi iç dünyamıza, kendi doğamıza bir bakıştır.
That it is not so much a look at wild nature as it is an insight into ourselves, our nature.
- Bak, Bateman dinle de sana hayatımı, çektiğim acıyı anlatayım.
- Well, Bateman let me give you a glimpse into my life, insight into my fucking pain.
Farkı olduğu öğelerden önce gelen bir fark nasıl düşünülür?
So, again, back to this central insight that difference comes first. Difference... How to think a difference, which is prior to the elements it is the difference of?
Bir çeşit geleceği görebilme yeteneği mi?
some kind of precognitive insight?
Umarım Kehanet Beş'le ilgili bir bilgi çıkar.
Hopefully, they'll give us some insight into Prophet 5
- Geleceğini biraz görmüşlüğün olsaydı iyi olmaz mıydı?
Wouldn't it be nice to have some insight into your future?
Adamla yattın. Bana biraz bilgi vermelisin.
You've got to give me some insight.
Belki Horatio işin iç yüzünü kavrar.
Horatio may have more insight.
Ve Tanrı anlayış ve rehberliğine bağlı olan herkesi... korusun.
And God Bless all those who depend on you for insight... and guidance.
Ama onun günlüklerinin bunu aydınlatacağını umuyorum.
I'm hoping her journals will provide some insight.
Çok derin bir gözlem!
Big insight.
Yararlanabileceğin bazı şeyler önermiştim.
I was referring to any insight you may have gained.
Demek istediğim... dünyamıza bir bakış açın var, ama olmuş olacağı da bu.
I mean... you have an insight into our world, but that's all it'll ever be.
Her neyse, um... Bu bir... iç yüzünü gösteren...
Anyway, this is gonna be a project which will offer insight....
Ben sadece görüş kazanmaya çalışıyorum. Tamam mı
I'm trying to gain some insight here.
Ben sadece görüş kazanmaya çalışıyorum
Just simply trying to gain an insight.
Şey, bilirsiniz, bu davayla ilgili düşüncelerinizi almak istiyordum.
Well, you know, I'd like to get your particular insight into this case.
Anlayışı kuvvetli. Ama çok kendiyle dolu.
He's got all sorts of insight, but he's so full of himself.
Düşündüm ki altdizi ortaklıklarındaki düşüncelerin FBI'ın üç katili yakalamasında yardımcı olduğunu bilmek istersin.
I just thought you might like to know that your insight on the subset commonality helped the FBI catch three murderers.
Kabul etmeliyim ki... çalışman çok önemli anlayışlar getirdi.
Well, I have to admit, your work shows tremendous insight.
Çalışman kesin bir kavrama... gösteriyordu.
Your work showed a certain... insight.
Şey, ben onunla görüşmeni istiyordum, belki onun hakkında biraz fikir edinebilirsin.
I, uh, want you to talk to him, see if you could get me some insight on him.
Finn'in görüşü bir çok insanın güvende olmasını sağlayacak, Elliot Cole'da bu yapının ona adanması konusunda benimle aynı fikirde.
Finn's insight will keep a lot of people safe, so Elliot Cole has agreed with me to dedicate this structure in his name.
Ben yurda gidip Geoff Johns'un aslını astarını araştıracağım.
I'm gonna go door-to-door in the dorm and see if I can get any insight into the real Geoff Johns.
Evet, o bir Insight.
Yeah, it's an Insight.
Hayır hayır hayır.
You obviously think you have some insight into my soul, so please go ahead. No. No, no, no, no.