English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ I ] / Instruments

Instruments traduction Anglais

1,483 traduction parallèle
Ve bu da açıklıyor ki bu araçlar... ve maske burada, değil mi?
And that also explains these instruments... and the mask here, no?
- Ya bütün bu gereçler?
And all those instruments?
Döndüğümde eşyalarını alıp gittiğini görmek istiyorum tamam mı?
When I return, you should be out with your instruments. Got it?
Alet çantamı aradım ama kerpetenimi bulamadım.
I've searched my instruments and can't find the pliers.
Aletlerim perişan durumda!
My instruments are in such a mess!
Bu korku unsurları yüzünden hayatı mahvolmuş genç bir adamın yürek parçalayıcı hikâyesi. Sevgiyi hep yanlış yerlerde arayan bir genç.
It's a heartbreakingly sad story about a young man whose life was completely destroyed by these instruments of fear, a young man searching for love in all the wrong places.
Aletler eğlenceli değil mi?
Aren't instruments fun?
Makinelere çalgı aleti gözüyle bakıyordum.
I looked at the machines as if they were instruments.
Sonra tubayı, davulu ve diğer ağır aletleri vagona atar kendimizi yukarı çeker ve gerisin geri döneriz.
Then we put the tuba, drum and heavier instruments on the wagon, climb on ourselves and come back down.
Her şey dedemin zamanına denk geliyor ordudeyken dedem bando takımındayımış Selanik'i Birinci Dünya Savaşı'nda tuba ve çift zille geçmiş çünkü müzik aletlerini ve silahı taşımak zordundaymış.
It all goes back to my grandfather, who was in an army band and who crossed the Thessaloniki front in WW1 with tuba and double bass because they had to play several instruments and carry a gun.
Bugün bile farklı aletler için kutu yaparım.
Even today, I still make cases for different instruments.
Yine de en modern ve cüretkar aracları kullandı. Mumları kullanması.
Yet he used the most extraordinarily modern and daring instruments.
Ameliyattan sonra aletleri saysan iyi edersin Pic. Kuzenimin karnında sünger ve makas unuttular.
Make sure you count all the instruments and everything after the operation...'cause my cousin had a sponge and a pair of tweezers left in him.
Bu güzel şehirde 12 tiyaro var... bir filarmonik akademi, bir müzik okulu... tüm aletleri çalan öğretmenler bolluğu var.
In this adorable city, there are twelve theaters... a philharmonic academy, a school of music... and a plethora of teachers of all instruments.
Lütfen, Bayan Armstrong, burada hassas aletler var.
Please, Mrs. Armstrong, there are delicate instruments aboard.
Benim duymadığım gibi avukatımın da duymadığı yeni yasaya göre ki aslında Resmi Gazete'de bile yayınlanmamıştı... Şebekeye izinsiz giriş yapmak ya da iletişim araçlarını kullanmak için donanım ya da yazılım bulundurmak ağır federal suç haline geliyordu.
The new statute that my attorney had never heard of and neither had I... that, in fact, wasn't even in the law books yet... makes it a federal felony to possess... hardware or software... for the modification of telecommunications instruments... for the unauthorized access to telecommunications services.
Herhâlde cerrahi aletlerim temiz ya da nispeten temiz çıkmıştır.
I assume my surgical instruments came back clean, or relatively clean.
- Enstrümanları olan bir grup insan var. Diğer insanların önünde duruyorlar.
It's about a group of people who own instruments... and stand in front of other people, holding them.
Baskın düzenledik ve bodrumdaki sığınakta seks malzemeleri, işkence aletleri ve parçalanmış 4 ceset bulduk.
We raided it, found a makeshift cell in the basement... stocked with sex toys and various instruments of torture. And four mutilated bodies.
- Tüm bu enstrümanları çalıyor musun?
You play all those instruments?
Burada elimizdeki cihazlarla tespit edemediğimiz...... enerji veya radyasyon yayan bir cihaz olmalı.
There must be a device emitting energy or radiation that we can't detect with our instruments.
- Bütün bu müzik aletlerini o aldı.
- He bought all these instruments.
Onlar hassas aletler!
They're delicate instruments.
Sade ve kısıtlı yaşamda, müzik aletleri yasaktır.
Instruments of music are not allowed In the plain and narrow life.
Bırakın vücutlarımızı araç olarak kullanalım... ve müzik yükselirken hep birlikte titreyelim!
Let us use our bodies like instruments... and quiver together until music comes out!
Baba, bu enstrümanlar ne için?
Father, what are all these instruments for?
Bisikletle birlikte, elbise ve enstrüman yok muydu?
Apart from the bike, weren't there any instruments or clothes?
Müzik aletini taşıyorlar.
They're carrying their instruments.
Ve adamlarımız da orada takım elbiseleri içinde dikiliyorlar, ıslaklar ve titriyorlar, ellerinde de müzik aletlerini tutuyorlar.
And these guys are standing there in their suits, and they're wet and they're shivering, they're holding their instruments.
Malzemelerimizin hiçbirinde cıva yoktur. Tamamen dijital çalışıyoruz.
Well, there's no mercury in any of our instruments.
Havada mesafe mefhumunu kaybedersin.
In the air, you lose perspective. You have to trust your instruments.
19. yy'da cerrahi aletlerde kullanılırdı.
Mostly used for surgical instruments.
O enerji, müzik, enstrümanlar.
I mean, like, the whole buzz, the music, instruments.
- Onlarda istediğim aletler yok.
- They don't have surgical instruments.
Neden şu çirkin enstrümanlardan başka bir şey yapmadın ki?
Why did you construct another of those hideous instruments?
- Enstrümanlarla pek ilgilenmiyoruz.
- We're not really into instruments.
- Yinede yeterince sakin gibi.
- Seems calm enough though. - [Instruments Clattering]
Kirk diye biri kendi grubuyla Bohemian Rhapsody'yi çalacak oldu annem onları öyle hızlı dağıttı ki grup, aletlerini bırakıp kaçtı.
Once, a guy in our town named Kirk was practicing Bohemian Rhapsody with his band, the Kirk Gleason Five, and my mom shut them down so fast that the band fled without their instruments and never came back for them.
Gözetleme Kulesi'ndeki ekipmanlar bu düzensizliği bir kaç saat önce tespit etti.
The instruments in the Watchtower picked up this anomaly a few hours ago.
Dr Amato daha kısa olsaydı Ayağımla onu tahtalı köye yollayabilirdim.
If Dr Amato was any shorter, I'd be passing him instruments with my feet.
Herkes şuradaki gitarı almak isterse imseye yetmez. Ama birçok zevkli enstürman var bas gitar gibi.
- There's lots of other fun instruments like bass.
Eğer cihazı kapatabilsek bile, cihazlarımın saptayamadığı artık parçacık radyasyonu kalmış olabilir.
Even if we can shut the device down, it's possible there was residual particle radiation my instruments couldn't detect.
bu araştırma için bir ömür harcadım onlara çeşitli ses dalgaları yolladım bir sürü ses üreten aletler icat ettim bir çok denemeden sonra, farklı derğerlerde sinyallerle...
I too have spent a lifetime doing this research. I sent them various sound waves... I invented so many sound producing instruments
- Bilgisayar ve bir sürü aleti o icat etti çok uzakta yıldızlarda yaşayan canlılarla konuştu.
Through the computer and the instruments he invented... he spoke to people who live far away, on the stars.
Onlar müzik aletleri mi?
Are those musical instruments?
Ama senin gibi çok şey bilen biri, şunu da mutlaka biliyor olmalı :.. ... Artık kesinlikle ölüm aletleri yapmıyorum.
However, someone as you, who knows so much, must surely know I no longer make instruments of death.
Bir şeyler çalabildiğinden haberim yoktu.
That's great. I don't know you play instruments.
Hassas aletleri de taşıyacaksınız ve yeni yerin faaliyetlerini de gizlice izleyeceksiniz.
This involves travelling, precision packaging of instruments, and surveillance of the new site.
- Aletleri getirin.
- Bring the instruments.
Takaya, bu şey ne yapıyor? Her şey yolunda, sadece onu Yuzuru'ya çevrili tut! Naoe!
I hear it was created by incorporating the Daigensui Myoou Method but all of the instruments used in the incantation have been sealed so there's nothing we can do about that.
River?
- [Screaming ] - [ Instruments Clattering] River?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]