Intimate traduction Anglais
2,315 traduction parallèle
- Samimi?
- Intimate?
Bu kadar samimi olduğum tek kişi sensin.
You're the only guy I've ever been intimate
Bir gün bebek yapabiliriz ama birlikte olamayacak mıyız?
So, uh, a baby someday. But... but we can't be, um... intimate?
Son zamanlarda uzaklaştık. Bence bunun sebebi, Yakınlık yaşamamamız.
We haven't been connecting lately, and I think it's because... we haven't been intimate.
Yakınlık?
Intimate?
Ted, kızları tutup tutup grup toplantılarımıza getiriyorsun ve onlar da ilişkinizin çok ciddi olduğunu sanıyor.
Ted, you bring girls to these intimate events and it makes them think that things are really serious.
Hedefle ilgili ilk elden bilgiye sahip.
She has an... intimate knowledge of the target.
Bence "ilk elden" biraz abartılı oldu.
I think "intimate" is a-is a bit of a... bit of a stretch.
Karım olmayan bir kadınla ilişkiye girdim.
I had intimate relations with a woman who isn't my wife.
Hiç samimi değilsin.
It's just not very intimate.
Sanırım gayet müstehcen bir hâldeki bir kadına bakıyoruz.
I believe we're looking at a woman in a rather intimate pose. Really?
Rüyamda Kenneth'la portatif bir jakuzide yakınlaştığımızı gördüm.
I had a dream that Kenneth and I got intimate In a portable jacuzzi.
Alternatif olarak, samimi olup korunmanın birçok yolu var.
Alternatively, um... There... there are many ways to be intimate and safe short of... of actual penetration.
Ve çok güzel bir ilişkimiz vardı. Son zamanlar hariç, benim için...
And our, uh, our intimate time has been very good except lately, it's been difficult for me to...
18 SAAT ÖNCE "Ofis içi samimiyetlerde randevulaşmak, buluşmak gibi şeyler yasaklanmış ve bununla sınırlı kalınmamıştır..." Ne demek şimdi bu?
"Interoffice fraternization of an intimate nature... is prohibited to include but not limited to... trysts, assignations..." What's this even mean?
Bu da burayı çok özel bir olay yeri kılıyor.
Makes for a very intimate scene.
Amir Pope ile yakın arkadaşlık ilişkimiz tamamen Washington DC'de kaldı. Kayıtlara geçmesi açısından Amir Pope bizzat kendisi tarafından işe alınmamdan önce söylenmiştir.
The intimate part of my relationship with Chief Pope ended in DC and is a matter of record disclosed by Chief Pope himself before I was even hired.
- Daha yakın bir ilişkiden söz ediyorum.
I'm actually talking about a more intimate interaction.
Sana kişisel olarak söylememiş olması üzücü Sam.
Sad that he never told you in a more intimate setting... Sam.
Nemo'nun ROV teknolojisi daha önce hiçbir insan gözünün görmediği ilginç ama bir o kadar güzel bir su altı alemini nihayet gözler önüne serdi.
Martin's starlight camera gives us a grainy black-and-white image, but allows us to see into the night and watch wildlife at their most intimate moments.
Gecenin akışını ve binayı çok iyi bilen biri olmalıydı.
Someone with intimate knowledge of the evening's events as well as the building itself.
En özel anlarımızı bile, paylaşan yaratıklar tarafından.
By creatures who share our most intimate moments.
Devam eden dava olduğundan ve kartellerle olan samimiyetimizden dolayı Müdür Vance olaya müdahale edip tüm hünerlerimizi göstermemizi istedi.
Since we have ongoing cases and intimate knowledge of the cartels, Director Vance has asked us to get involved and help to the best of our abilities.
Özellikle de içten bir samimiyet.
Especially the intimate kind of intimacy.
Cinsel ilişki hariç, gırtlağa bir kılın girmesi epey zordur.
It's hard to get a hair in your throat without intimate contact.
Oh, ümit ettiğim gibi değil.
Oh, this isn't as intimate as I imagined.
Hele de mesele fazla mahrem ise.
Particularly when it concerns matters intimate in nature.
- Evet. - Mahrem derken, cinsel demek istedim.
- And by intimate, I mean sexual.
Alkolle yakın bir ilişkisi vardır, bu yüzden önce barları kontrol edeyim dedim.
He has an intimate relationship with alcohol, so I figured I'd check all the bars first.
Aslında, kalabalık olmayan bir kutlama daha iyi.
Actually, it's nice just to have a small, intimate celebration.
- duygusal birşeyler hissettin...
- you had an emotionally intimate relationship...
Benimle yakınlaşma Jake.
Listen, don't try to get intimate with me, Jake.
Yani yakın mıydınız?
So were you... Were you intimate?
Yani, samimi bir hâldeydiler.
I mean, intimate.
Julia'nın seninle böyle samimi bir şekilde ilgilenmesi seni bayağı şaşırtmıştır.
Must have been quite a surprise To have been dealt with by Julia In such an intimate way.
Her telefon konuşmasını,.. ... her toplantıyı, her e-postayı,.. ... patronunun özel yaşamına dair her detayı.
Knows every phone call, every meeting, every e-mail, every intimate detail of the boss's life.
Evet, terapistimiz özel bir şey yapmamızı önerdi. Tamam.
Our therapist suggested that we do something intimate.
Yaşam boyu deneyime sahip. Malî piyasaları tanıyor. Açık sözlülüğü ve dürüstlüğüyle tanınıyor.
He has a lifetime of business experience ; he has an intimate knowledge of financial markets he has earned a reputation for candor and integrity.
Samimi Benzer hikayeler gök arasındaki karşılaşmalarda varlıklar ve insanlar olabilir Antik İbranice ve bulunan
Similar stories of intimate encounters between celestial beings and humans can be found in ancient Hebrew and
Yakın kişiler davet edildi herhal.
Intimate affair.
Bir karı kocanın özel anlarında olabileceği gibi uzun süreli cilt teması olabilir.
Prolonged skin-to-skin contact, such as a husband and wife might have during intimate moments.
Marshall, onlara söylersek hayatımızın en özel, en mahrem anına onları da davet ediyormuşuz gibi duracak.
{ \ pos ( 192,210 } If we tell them, { \ pos ( 192,210 } we're basically inviting them into { \ pos ( 192,210 } the most private, intimate moment of our lives.
Elbette birçok açıdan yakınız ama benimle konuşabileceğini hissetmeni istiyorum.
We're obviously intimate in many ways, but I'd like you to feel that you can talk to me.
Bu yıl bir daha fazla samimi hissetmek istiyorum.
I need a more intimate feel this year.
Daha samimi bir ortam. Ama daha gölgeli, mağaramsı ve ürkütücü bir yer.
They are much more intimate, albeit a tad shadowy, cavernous, and slightly spooky.
İlaçları yakından tanıyan biri.
Someone with an intimate knowledge of medicine.
Bu, Facebook sayfasında afişe etmek gibi olurdu bir Facebook sayfam olsaydı veya kişisel hayat detaylarını caddede uzak durduğum insanlarla paylaşmak isteseydim tabii.
That would be like posting it on my Facebook page, if I had a Facebook page or the desire to share intimate life details with people I'd avoid on the street.
"Gözüm çıktı" veya onun gibi korkutucu bir şeyi ima etmek için bir tabaka ekledim.
And then I added a layer to intimate that my eye had been removed or something horrifying like that.
Çok sıcak ve samimi...
It's so... cozy and intimate and...
Son programda en samimi soruya odaklanacağız. Biz kimiz?
In the final programme, the most intimate question of them all - who are we?
İnteraktif.
Not intimate.