English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ I ] / Intimately

Intimately traduction Anglais

338 traduction parallèle
Bir biyolog olarak, Dünya'daki bilim insanlarının daha çok şey öğrendikçe yaşamın ve gezegenin birbirileriyle ne kadar yakından bağlı olduğunu keşfetmelerini büyüleyici buluyorum.
As a biologist, what I find so fascinating is that as Earth's scientists learn more and more, they're revealing just how intimately life and the planet are connected.
Doğaçlama yapıyoruz.
We do things intimately.
Mesela, beni çok yakından ilgilendiren bir vaka var.
Take, for example, a case which concerns me intimately.
- Çok samimi olarak tanıyorum!
- I know him intimately.
Ve çok samimi olarak da nefret ediyorum kibirli beyninden erdemli ayaklarının tabanına kadar.
And I detest him intimately from his lofty brain to the soles of his virtuous feet!
Ayrıca onu onbir yıldır tanırım. O istemese dahi ona kefil olurum.
In addition to this, I have known Neff intimately for 11 years... and I personally vouch for him without reservation.
- Hem de çok yakından tanıyorum.
- I feel as though I know him intimately.
Bana samimi bir şekilde bak, ihtiras dolu bir şekilde.
Now, look at me intimately, caressingly.
Merhum Emily Gaunt'ı çok yakından tanır mıydınız?
Did you know the deceased Emily Gaunt... intimately?
Onları yıllardır tanırım. Oldukça hoş insanlardır.
I've known them intimately for years, and they're quite nice.
Pazarı çok iyi biliyordum.
I knew the bazaar intimately.
Hatta başım ciddi dertte olduğunda, bunu kimse bilmez ama sana özel olarak söylüyorum, yiyecek ve içecek dışında her şeyi reddederim.
Indeed, when I'm in really great trouble... as anyone who knows me intimately will tell you... I refuse everything except food and drink.
Onu yakından tanıyor muydu?
She knew him intimately?
Bütün bu tavsiyeleri Bay Marswell'i, daha yakınan tanıdığınız için veriyor olabilir misiniz?
Is it possible that all of this advice is based on the fact that you know Mr. Marswell just a little more intimately than I do?
Kendisinin bu işe fazlasıyla taraf olduğunu belirtebilir miyim?
May I suggest that he may be somewhat too intimately involved?
- Samimiyiz. Sıkça.
- Intimately.
Bu suları bilen birisi için kaymak gibi bir iş.
It's a cushy assignment for anyone who knows these waters intimately.
- Efendim, ben tutuklulara şeytanice işkenceler yapanları tanırım ama onlar ortadoğulu değil.
Sire, I am intimately acquainted with the passions of evildoers, but not those of Orientals.
Bizim sunduğumuz fırsata olumlu yaklaşacak birini anlamak için onu çok yakından tanımanıza gerek yok.
You don't have to be intimately acquainted with a man... to realize he'd be receptive to the sort of opportunity we offer.
- Hem de çok iyi.
- Intimately.
Şahsen değil ama işim gereği tanırdım.
- Not intimately, but professionally.
Birinde bir kız, erkek bir yunusla yakın yaşamış.
In one, a girl lived intimately with a male dolphin for two months.
Götten gelir gelmez artık gizlemeye bile kalkışmadan, ikisi samimi biçimde dans ettiler.
There she gave up even trying to cover up. As soon as he arrived, both danced intimately.
İnsanların çılgınlıklarıyla bu kadar içli dışlı olmak harikulade bir durum.
It's fascinating to get into people's madness so intimately.
- Yakïndan.
- Intimately.
Samimiyetle?
Intimately?
Projeyle çok yakından ilgili biri.
Someone intimately associated with the project.
- Her yerini.
- Intimately.
- Onu kişisel olarak tanıyordun.
- You knew him intimately.
- Ondan kişisel olarak nefret ediyordum.
- I hated him intimately.
Onu yakından tanıyorsun.
You know him intimately now.
Baskan'a yakin çalisan... buna karsin pek taninmadan kalmayi basaran... sizin gibi insanlara rastlamak hep çok sasirtici olmustur.
It's always somewhat surprising to find men like yourself working so intimately with the President, and yet somehow managing to remain relatively unknown.
Yeni mahalleme çabuk uyum sağladım bütün şekerciler,... arka bahçeler, oyun için boş alanlar ve çin handbolü için duvarlar.
I knew my immediate neighborhood intimately every candy store, front stoop back yard, empty lot and wall for playing Chinese handball.
Hem de yakınen.
intimately!
( Jimmy ) Club Delirious'da ( Tubbs ) Orda Olacağız..
You know the Club Delirious? Intimately.
Ama o, bırakın bir kadını hiçkimseyi yakından tanıyamayacak birisi.
But he's the sort who can't know anyone intimately, least of all a woman.
Çünkü sen bırak bir kadını, hiç kimseyle samimi ilişki kuramayacak türde bir insansın.
Because you can't know anyone intimately, least of all a woman.
Şimdi, fırsatım varken yöntemlerinizi daha detaylı değerlendirerek sizi işe döndürmek için sabırsızlanıyorum.
Now that I've had an opportunity... to evaluate your methods more intimately... I am anxious to get you back to work.
Ölümle çok yakın arkadaş olmuş gibiydim.
It was as if I was intimately joining death. "
Mümkün olduğunca incelikle, mümkün olduğunca nazikçe... 6000, 6500, 7000, 7500.
As delicately as possible, as intimately as possible... 6000, 6500, 7000, 7500.
Kurtarma ekibinin Komutan Lassard'ı yakından tanıması çok önemli bence.
I think it is vital that the rescue team know Commandant Lassard intimately.
Miller. Henry'nin kitabını okuduktan sonra, sizi son derece yakından tanıyor gibiyim.
I feel I already know you intimately from reading Henry's book.
Sonra kendi teorimi oluşturdum... Asla cinsel hayatını bilmediğin... birinden nasihat alma.
So I just formed my own theory that you should never take advice from someone that doesn't know you intimately.
Pekala, ben trapistimi cinsel yönden tanıyorum.
Well, I know my therapist intimately.
Onu yakından tanıyordunuz.
You knew him intimately.
Onu yakından tanıyan hiç kimse tarafından görülmemişti.
He was not seen by anyone who knew him intimately.
Julieyi her yönüyle tanıdım.
I've gotten to know Julie quite intimately.
Sizi Henry'nin kitabı sayesinde yakından tanıdığımı hissediyorum.
I feel I know you intimately from reading Henry's book. Oh, yeah?
Cennet düşüncesinin her zaman bu kadar yakından İran'la ilişkili olmasına inanmak zor.
It's hard to believe that the idea of paradise will always be intimately connected with Iran.
" Göğsünde yatar kar, Yağmurla içli dışlı yaşar.
" UPON WHOSE BOSOM SNOW HAS LAIN, WHO INTIMATELY LIVES WITH RAIN.
Görende altı aydır sıcak biri lişki yaşamadığımızı sanır.
You wouldn't think we had a close, caring relationship, that we'd been intimately involved for the past six months. Huh?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]