English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ J ] / Jabber

Jabber traduction Anglais

134 traduction parallèle
Bir sürü işimiz varken, burada zevzeklik mi ediyorsunuz?
Whats all this jabber-wapping when theress work to be done?
Saçmalık bu!
Jibber-jabber.
Bırak heyecanlansın
Let her gush and jabber
Okuyacak bir şey bul.
Cut the frabber-jabber. Grab some reading matter.
" Gelip çene çalarlar Ona fikir satarlar
" Come to jabber and to chatter And to tell her
Domuz gibi yiyip çene çalıyorlar ve içiyorlar!
They eat like pigs and jabber away! And do they drink!
Ben böyle gevezelik etmeye devam edersem buracıkta zatüreden öleceksiniz.
You'll die of pneumonia right before my very eyes while I jabber on like this.
İçerideki konuşmalara kulak misafiri olmaktan kendimi alamadım doğrusu.
I couldn't help overhearing all the jabber you folks were tossing back and forth.
Hey Faceman zırvalamayı kesmezsen benim yumruğum ile ortak noktan olacak!
Hey, Faceman, if you don't stop all your jibber jabber, you're gonna have my fist in common!
Bu manyağın zırvaları delirtecek beni.
Driving me nuts with all this jabber.
Sinsi herif onu nitroyla boğmaya kalkıştı fakat gaz kokusunu aldı, ve bir zerre kurşunla at binicisini alt etti.
This pin jabber tried to fog him with a stick of nitro, but Tommy smelled the blow, and creased the horse rider with an ounce of lead.
Buraya gelen herkesle çene çalıyorsun.
They come in here, and you start jabber away on them.
Hızlı, hızlı, hızlı konuşurum....
Jabber, jabber, jabber....
- Hızlı, hızlı, hızlı konuşurum.
- Jabber, jabber, jabber.
Bu kadar çene yeter.
That's enough jabber. Vanity.
- Çabuk çabuk konuşma.
- [Arguing] - Don't jabber at him.
Her gün yürürdük ve ben ağaçtaki bir maymun gibi hızlı konuşurdum ve o da pin pon, karides ve annemin cennete gidişi hakkında anlattıklarımı dinlerdi.
Every day we'd take a walk, and I'd jabber on like a monkey in a tree, and she'd listen about ping-ponging and shrimping and Mama making a trip up to heaven.
- Bu kadar çene çalmak yeter!
- Enough of this jibber-jabber!
Dört ayak üstünde yürümek. ... kelimeleri söylemeden konuşmak. Toprağı koklamak ve ağaçların kabuklarına pençe geçirmek.
To walk on all fours to suck up drink from a stream to jabber instead of saying the words to go snuffling at the earth and claw the bark of trees to eat flesh or fish, to make love to more than one every which way.
Boş konuşuyorsun!
Oh, jabber jacks!
Düşman yanımızda ve biz zevzeklik ediyoruz.
The enemy is here and we jabber away
Sizin çocuklardan birisinin muhbir olduğunu düşünüyorum.
I gotta wonder if one of your boys is the jabber.
Eğer aleyhinde konuşursam, diğer gardiyanlar beni yok etmek için sıraya girerler.
I jabber on him, every other hack will be waiting in line to take a whack at me too. Fine.
Ve O iftiracının sözüne karşı ikimizin sözü olacak.
And it's the two of us, our word against whoever the jabber is.
Ağzı laf yapan Julien.
Julien, the jammin'jabber.
"Ağzı laf yapan Julien!" "Ağzı laf yapan Julien!"
"Julien the jammin'jabber"! "Julien the jammin'jabber"!
Ağzı laf yapan Julien!
Julien, the jabbing'jabber!
Ben Rivera'nın nasıl kör olduğunu anlatacağım... sen de benim doğru olanı yapmam gerektiğini söyleyeceksin...
I jabber on about how Rivera got blinded... and you tell me that I gotta do what's right.
Eminim bu fırsatı tepmeyeceklerdir Kendileriyle ilgili her şeyi anlatmaya hevesli olacaklardır.
They'll surely jump at the chance to jibber-jabber with somebody as bright and enthusiastic as yourself.
Chris, senin hakkında laf taşımam adamım.
Chris, you know I would never jabber on you, man.
Öylesine laflıyorduk.
Whole lot of jibber jabber.
Söylenmeye başladı ve biz otobüsü kaçıracağız!
Jabber on and we'll miss the bus!
Sıkıcı saçmalıklarımla seni burada esir etmek gibi bir niyetim yoktu.
Didn't mean to keep you with my scholastic jabber. No.
Sana yaptıklarımız hakkında teki bir kelime dahi etmeyeceksin.
You don't jabber one fuckin'word to her about what we done to you.
- Falan, filan, feşmekân...
- Jabber, jabber, jabber
- Falan, filan, feşmekân...
- Jabber, jabber, jabber.
Neden itiraf ediyorsun?
Why jabber now?
Senin hakkında konuşmayacak.
He's not gonna jabber on you.
- Konuştuğun için hayır.
- Not if you jabber.
Sanırım belli bir sorunuz yok. Yoksa anlamsızca konuşmamı mı istiyorsunuz?
Haven't you got any specific questions, or should I just jabber?
Bütün o saçmalığı çekemeyeceğim.
I can do without all the jibber-jabber.
Dürttün.
It was a jab, jabber!
Sadece fasa fiso.
It's just jibber-jabber.
fasa fiso, seni aptal.
Jibber-jabber, you moron.
Bazı insanlar, çıkmaz ayın son çarşambasına kadar gevezelik eder.
Some people can just jibber-jabber till the cows come home.
Bana romantizm hakkında vıdı vıdı yapacak aptala acırım.
Pity the fool who gives me a bunch of jibber-jabber about romance.
Bu kadar gevezelik yeter.
Enough jibber-jabber.
Çok sevdiğim arkadaşlarımdan biri Rodina Jabber.
One very good friend is Rodina Jabber.
Jabber ailesi sürekli tacize uğrayarak yaşamaya devam ediyor.
WEIR : The Jabber family continues to live under constant harassment.
- "Ağzı laf yapan Julien!"
"Julien, the jabbing'jabber"!
Ben...
Jibber jabber.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]