Jawbreaker traduction Anglais

Çenekıran.

The jawbreaker.

İşe dönmeden önce bir lolipop alırsın.

And I know that you get a jawbreaker before you go back into work.

- 2.50 dolar ve şeker?

- 2.50 and a jawbreaker?

Akide şekeri.

It's a jawbreaker.

Otobanın karşı tarafında şeker bulmuşlar.

They found a jawbreaker on the other side of the highway.

Kimin akide şekeri verdiğini bilmiyorlar.

They have no idea who would feed a bird a jawbreaker.

Bu çubuklar arkadaşım arıcık için. O da benim akide şekerlerimi saklıyor.

These sticks are for my friend Buzz here,'cause I got my eye on that jawbreaker of hers.

Şimdi o akide şekerlerini istiyorum.

Now, I want that jawbreaker.

İkiniz birbirinizi haklayacaksınız ve Akide şekerleri bana kalacak.

You two'll take each other out and the jawbreaker's mine.

Taş şeker komik olur, demiştim.

I thought a jawbreaker was funny.

Ağzına taş şeker mi, tıktın?

You gagged her with a jawbreaker?

- Boğazında bir taş şeker var.

- She's got a jawbreaker in her throat.

Geç saate kadar, taş şekeri emerek TV seyrediyordu.

She was up late, watching TV, sucking on a jawbreaker.

Taş şeker.

Jawbreaker.

Şeker?

Jawbreaker?

Ama ablam her zaman... ağzıma şeker verir ve

But my sister always popped a jawbreaker into my mouth.

Çene kıranın adı- - Jinhai Li Chang.

The jawbreaker's name- - Jinhai Li Chang.

Kadında çene falan kalmıyor.

That's a jawbreaker.

Onun adı diş kıran.

It's a jawbreaker.

Bizim şeker adliyesine götürüyoruz, Orada Yargıç Jawbreaker tarafından yargılanacaksınız.

We're taking you to the Candy Courthouse, where you will be tried by Judge Jawbreaker...

- Iıı şey, Akide şekeri yedim ve maskem düştü. - Artık tamamen canavarım.

- I bit into a jawbreaker, and my veneer fell out, and now I am a literal monster.

- Salak çocuklardan biri akide şekeriyle dişini kırmış.

One of these dumb kids broke his jaw on a Jawbreaker.

Nolan boğuluyormuş numarası yapabilir.

Nolan can pretend to be some random guy choking on a jawbreaker.

Düşünmüş, göndermiş.

It's the jawbreaker.

- Hindistan cevizli.

- Actually, we call it jawbreaker.

Hunter, Jawbreaker iki ya da üç, bir kilometreden yakınız.

Hunter, Jawbreaker 2-3, we're less than a klick out.

FireBall Jawbreaker, 6. koridorun sonundaki rafın en alt kısmında. Good Plenty de aynı koridorun ortasında bulunuyor. Fakat sağ kısımda onlar.

Yeah, the FireBall Jawbreakers, they're at the bottom shelf at the end of aisle six, and the Good Plentys are halfway down the same aisle, but they're on the right.

İyi geceler, Çenekıran.

- And you can do - Good night, Jawbreaker.

- Akideler benim.

- Whoo-hoo. - Jawbreaker's mine.