Jumble traduction Anglais
166 traduction parallèle
Labirenti şekillendirmek için sokaklar ; ayrılır, birleşir sağa sola kıvrımlar yaparlar.
They intersect, overlap, twist in and out, to form a jumble of mazes.
Geçmişte atlattığım badirelerin tanığıydı. Üstelik, onca lükse rağmen fakirliği de hatırlatıyordu.
I didn't break all ties with our former life because it was a jumble of poverty and empty luxuries.
"Eğer kafan hep bulutluysa, gönlünde bir fırtına var demektir."
"If there is stardust in your head, there is jumble in your soul."
Korkarım bunlar biraz karışık.
I'm afraid it's a bit of a jumble. I
Kombinasyonu niye karıştırdın?
Why did you jumble that combination?
Bir işime yaramadığını bildirdiğim mektubuma rağmen bana inatla yollayıp durduğunuz gereksiz kağıtlar.
A completely useless jumble of words which for some unknown reason... you persisted in sending to me despite my letter that I had no use for this service.
Bu karmakarışık olaylar içinde, garip bir mantık fark ettim.
In this jumble of events, I seemed to discern an extraordinary logic.
Yardım kermesi için.
The jumble sale. - Jumble sale?
Kilise kermesine eşya topluyorum.
I'm collecting jumble for the church bazaar.
İşte eşyaları, değerli bir şey yok - kendisi de kermesten almıştır.
Here's her stuff, nothing of value - probably got it from a jumble sale herself.
Tezgah açmıyoruz.
Not start a jumble sale! Mmm?
Ulu kargaşa!
Holy jumble!
Biliyorum, şifreli konuşacağız, Planlanan dilini ve düzensiz mırıldanmayı kullan.
I know, we'll speak in code, use Planguage and mumble jumble.
Bir tur kitabının genelde ne kadar karışık olduğunu düşünün...
Think what a jumble a tour book usually is...
Şifre çözücü makine, çözmesi çok zor olan harfleri tek tek işleyip, anlamlı mektuplara dönüştürür.
Very laboriously, the decoding machine converts a meaningless jumble of letters into a message.
Hepsini aynı anda alıyorum.
- But it's... just a jumble.
Geri kalan her şey karmakarışık.
Everything before that is just a jumble.
Duyguları hala karmakarışık, ama...
His emotions are still a jumble, but...
Ben çengeli severim.
I like the jumble.
Hiç çengel çözdün mü?
You ever do the jumble?
Bulmaca çözerim.
The jumble.
Bana ilk başta sadece karmakarışık olan çok görüntü iletti.
He communicated so much to me that, at first, it was just a jumble.
Eğer bu berbat karmakarışık notalarla bile içimdeki en zayıf hisleri harekete geçirebiliyorsanız o zaman siz dünyanın en iyi şarkıcısısınız demektir.
If you manage to arouse the slightest emotion in me... with this awful jumble of notes... then you're the world's greatest singer.
Karmakarışık puzzle'ı dağıttım onun için.
Yanked the jumble puzzle for that.
Bir çocuk pastel boyasıyla Jumble bulmacasını çözmüş.
A child has already solved theJumble using crayons.
Arada bir Büyük Bağ'dan, karmakarışık görüntüler ya da sözcükler kafamda canlanıyor ama pek bir anlam veremiyorum.
Every once in a while, I still get flashes of memory from the Great Link- - a jumble of images, or a word but I can't quite make sense of it.
Bunu bit pazarından aldık.
We got this int'jumble, like, to say sorry.
İçerisi karmakarışık.
- It's all a jumble.
Niye süratli olmak için yarışasın? Ya da kıvrak zekaya karışasın?
Why should the race be to the swift, or the Jumble to the quick-witted?
Daily News'teki kelime bulmacayı bile yapamıyoruz.
We can't even do the word jumble in the Daily News.
Belki de beraber kelime bulmaca yapmalıyız.
Yeah, like, maybe we should do the word jumble together.
- Bu sadece karmakarışık bir plaka numarası.
- It's just a license plate. It's just a jumble of letters.
Geri kalanlar karışık.
The rest are kind of in a jumble.
Sıkılmam için bir neden yok.
Got the word jumble right here.
- Çncelikle tamamıyla duygu karmaşası.
- Well... at first, it's all a jumble of emotions.
Bu oyunun amacı karmaşık durumda ki çubuklardan, mükemmel bir küre oluşturmak.
The object of the game is to turn this jumble of rods into a perfect sphere.
Bu otobanda, geçmiş, şimdi ve gelecek... belkiler, olabilirler, seçilmemiş yollar... bir şekilde kesişirler. Birbirlerine karışırlar.
Well... on this highway, the past, the present, the future, the "What if some maybe's, rodes not taken", could all converge, get jumble up.
Kelime bulmacada hata yaptım galiba. Öyle mi?
I think they made a mistake in the word jumble.
Aklı karmakarışık, takip edemiyorum.
Her mind is a jumble. I can't trace it.
- Sizinki, krem peynirle, hazır kahve bulamacı.
You have a cream cheese and instant coffee jumble.
Ancak elbise eskiymiş. Tahminine göre böyle eski bir elbiseyi ya hayır kurumlarından ya da eski eşya satan pazarlarda bulabilirmişiz.
He reckons it's the kind of thing you could come across at a jumble sale or in a junk shop.
Birlikte katıldığımız diğer Worthington partisini hatırlıyor musun, bilmiyorum ama oldukça gergindin.
I don't know if you remember the last party that you and I attended but you were kind of a jumble of nerves.
Bir bulmacada yardıma ihtiyacı olmuştu.
She needed some help with her word jumble.
Aramaya çekinse de hala daha aylık gazete ve ibranice bulmaca hazırlayabiliyor.
My mother's still afraid of call waiting but she can put together a monthly mailing with three colors and a Yiddish word jumble.
Herzaman karmaşık, kötü yapılmız, düzensizn karmakarışık.
It has always been complicated, badly-made, untidy in a jumble.
Times'ın verdikleri çok daha iyi, baba.
They don't have the Jumble in the Times, Dad.
Bu Jurassic ormanından çıkmanın bir yolunu bulacağız.
We'll figure a way out of this Jurassic jumble.
- Bu kermes için mi, Shaun? - Hayır.
- Is that for the jumble, Shaun?
Onları kermes için verecektim.
I was going to give them to the jumble.
İkinci el satışında çakırkeyifti.
- Tipsy at the jumble sale.
Neden bahsediyorsun? Ne? Korktum mu?
I don't know if you remember the last party that you and I attended but you were kind of a jumble of nerves.