Jumped traduction Anglais
6,098 traduction parallèle
Küpeyi almak için adamın biri suya atladı ama tek başarabildiği onu direkt olarak tahliye borusuna göndermek oldu.
A man had jumped into the pool to get it, but all he had succeeded in doing was sending it directly down the drain. Oh.
Soğuk göl sendin, ben de iki ayağımla birden atladım.
You were the cold lake, and I jumped in with both feet.
Üstüme atladı.
She jumped me.
Kurşunların önüne atladığım zaman kimi koruduğumu bilmiyordum.
When I jumped in front of those bullets, I didn't know who I was protecting.
Şeytan bir bedenden diğerine geçerdi bana ulaşıp emirlerini yerine getirmem için.
This demon jumped from one person to another to get to me, to use me to do its bidding.
- Cinayet mahallinden kaçarken... -... pencereden aşağıya atladığında.
When he jumped out the window, thus escaping the scene of a murder.
Herif bacağını pencereden attı sonra kendi atladı, sokak lambası borusundan aşağıya kaydı ve bana parmak hareketi çekti.
Guy threw his leg out the window, jumped out, and then slid down a light pole, and then gave me the bird. Come on!
Ön inceleme raporuna göre yatak odasının balkonundan atlayarak intihar etmiş.
Preliminary report indicates she jumped from the balcony of her bedroom to her death.
Yatak odamızın balkonundan ya atlamış ya da atılmış.
She either jumped or she was pushed off the balcony of our bedroom.
İnsanlar son anda gemiden mi atladı?
People jumped ship at the last moment?
Sırada senin önüne geçmiş oldu.
He jumped in front of your place.
Her şeyin değiştiği yıl, 17 yıl önce köprüden atlamamdı.
17 years before I jumped off that bridge was the year everything changed.
- Mills mangadan gittiğinden beri. - Yedek adayımız yoktu.
Since Mills jumped the Squad, and we haven't gotten a replacement candidate.
Yardımına ihtiyacım var. Keeler seni döverken benim sana yardım ettiğim gibi.
I need your help like you needed help when Keeler was beating your ass before I jumped in.
Seninle bir uçurumdan atlayıp hayatta kaldım.
I jumped off a cliff with you and I survived.
Genç halim olsaydı kollarına atlardı ama çok fazla ileri gittim, Bill.
Younger version of me jumped into your arms... but I come too far, Bill.
Ben atladım.
I jumped.
"Bakın bana!" İkinci sınıf cahil amazon sekreteri.
Some second rate jumped up amazon secretary.
Otoban'ın üst geçicinden atlamıştı değil mi?
You jumped off the freeway overpass, right?
Atlamadan önce ne kadar bekledi?
Well how long before she jumped?
- Atlamadan önce bir kaç dakika mı geçti?
Was it a few minutes before she jumped? Maybe.
- Yani babam öldürülmedi.
He jumped. So, Daddy wasn't murdered?
Şimdi konuyu toparlayayım. Pencereden atladıktan sonra onu bağlayıp çalının altına kadar sürükledin ve cinayet izlenimi yarattın.
So, let me get this straight, after he jumped, you tied him up, and dragged him under a bush to make it look like murder?
Üçe kadar sayıp suya dalmıştın.
You counted to three, and you jumped in.
Normalde Superman, efendim, bu fırsatın üstüne atlardım ama açıkçası, dersimi aldım ben.
Normally, Superman, sir, I would have jumped at the chance... but quite frankly, I think I've learned my lesson.
- Yani birkaç rastlantı ile benim bütün bunlarla alâkam... -... olduğunu mu düşündün?
So, a little circumstantial evidence, and you jumped to me being involved in all this?
Ama ben, kalbim kırıldığında tıpkı sizin gibi suya atladım
But when I got my heart broken I jumped in the water just like you.
Heyecan yaptım.
Jumped the gun.
♪ I jumped so high I touched the clouds ♪
♪ I jumped so high I touched the clouds ♪
Ve bu adam kamyondan atlayıp, kaçtı.
And there was a man who jumped from the truck and fled to the plantation.
Zaten taannüte kalksalar sert karşılık verirdik.
If did not want to be dragged, we jumped them.
Bu yüzden mevki açılınca direk buraya geldim.
That's why I jumped when I heard this position opened up.
Bir çukura atladım, ezilmek üzereyken, Omar yanıma geldi ve iki teröristi vurdu.
I jumped into a ditch, about to be overrun, when Omar jumped in next to me and shot two of the terrorists.
- Atlamış olabilir mi?
Could he have jumped?
- Büyük ihtimalle çok erken atladım.
- I probably jumped in too soon, eh?
Kral'ın adamlarından kaçmak için.
He jumped to his death.
Kadın uçurumdan atladı.
She jumped off a cliff.
Vali Five-O'yu teklif edince balıklama atladım.
When the governor offered me Five-O I jumped at it.
Şimdi buna daha dikkatli baktığımda sanırım ben hemen heyecanlandım dostum.
Now that I'm looking at this more, I-I think I, uh... I think I jumped the gun here, buddy.
Sen, benzinlikte üstüme atlayan serseri. Kraliçenin öldüğünü kabul edemiyorsunuz değil mi?
You, the douche that jumped me at the gas station, you can't just can't accept that the queen is dead, can you?
- Dokunulmazlık teklifine balıklama atladı.
He jumped at an immunity deal.
Ben sadece sürüye katıldım.
I just jumped on the bandwagon.
2 adam Kessler'in dışında üzerime atladı ve araştırmayı bırakmamı söyledi.
Two guys jumped me outside of Kessler's and they told me to stop investigating.
Bunu yapmayı kimse benden daha fazla isteyemez ama kendini beğenmiş bir büro elemanının sözüyle hiçbir yerde takımımı yönetmem.
Nobody wants to do that more than me, but I'm not leading my platoon anywhere on the say so of a jumped-up office boy.
Eee sende arkasından mı atladın?
So, you jumped in after it?
Sonra çocukları oyun alanına bıraktık ve tüm yetişkinler şişme oyun evine atladık.
And then we put the kids in a playpen, and all the grown-ups jumped in the bouncy house.
İşi bıraktığını sandım.
Worried you jumped ship.
Biz çoktan atladık.
We already jumped.
- Öyle mi?
Make sure we're not jumped by patrol. - Yeah?
Senin o kızla protestodan ayrıldığını görünce,
I just jumped to conclusions.
Tekneye atladı gitti.
She jumped on a boat.