English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ J ] / Jury

Jury traduction Anglais

7,510 traduction parallèle
Jürinin güldüğünü ve Joel'le konuştuğumu hatırlıyorum.
I heard the jury laugh, and I remembered talking to Joel.
Jüriye baktım.
I'm looking at the jury...
Jürinin karşısına binlerce kez şunu çıkardılar.
They... They put in front of the jury about a thousand times,
Buradaki bazı insanlar, jürinin Robert Durst'ü suçlu bulma kararının da bu kadar süreceğinden endişeli.
Some people here are beginning to worry that the jury might take that long to decide whether Robert Durst is guilty of murder.
Jürinin kararı şu şekilde.
Well, the verdict of the jury is such.
" Biz jüri olarak, sanık Robert Durst'ü... suçsuz bulduk.
"We, the jury, find the defendant Robert Durst not guilty."
Ayrıca jüriye de zamanlarından fedakarlık ettikleri için teşekkür ederiz.
We also thank the jury for the sacrifice of their time. Thank you for all your time and attention and your sacrifice.
Pekala, jürideki bayanlar ve baylar.
All right, ladies and gentlemen of the jury.
Öncelikle sizi jüri odasına tekrar alacağız.
First of all, we're going to take you back into the jury room...
Is, we kept going back to the charge that was put forth to the jury as to the actual event, that one moment in time.
Is, we kept going back to the charge that was put forth to the jury as to the actual event, that one moment in time.
Telefonda bana DeGuerin'in sizinle konuşmamı istemeyebileceğini... çünkü Galveston'da jüriye yalan... söylediğinizi anlatan bir röportaj vermenizi... istemediğiniz söylemiştiniz.
You told me on the telephone that DeGuerin might not want me to talk to you because he wouldn't want to see you in an interview saying that you had lied to the jury in Galveston.
"Neden röportaj vermek istiyorsun ki?" Şüphesiz ki bana Galveston'da jüriye bir şekilde yalan söylediğinizi... avukatınızın sizi buna teşvik ettiğini anlattınız. bence bu...
Certainly, you've said to me that you did lie to the jury in Galveston in some way, that your lawyer encouraged you to, and I think that's...
Bir jüri farklı düşünebilir ama.
- A jury may feel differently.
Ama diğer potansiyel suçlamalar için büyük jüriye izin vereceğim.
But as to the other potential charges, I'm allowing the grand jury to proceed.
Ve Jüri onun şahitliğine iknâ olmaz.
And no jury would ever convict him on her testimony alone.
Eğer onun yaptığını tamamiyle ispat edebilirsen yargıç ve jüri, kovuşturma kanıtını duyabilir. Suçu kabullenme yetersizliği olmasına rağmen.
Well, if you could conclusively prove she did it, then a judge and a jury could hear the prosecution evidence, despite her being unfit to plead.
Ne de olsa hakim ve jüri tarafından suçlu bulundu.
After all, he was found guilty by a judge and jury.
O jüride yer alsaydım George Edalji'yi suçlu bulur muydum bilmiyorum.
I'm not sure if I'd have been on that jury I'd have found George Edalji guilty.
Başka bir ifadeyle Woodie, başka bir ifadeyle jüride yer alan beyefendi sağ topuğa verilen ağırlığın benzemesine rağmen o izleri bırakan kişi George Edalji değil fakat birileri böyle düşünmemizi sağlamak için oldukça uğraş veriyor.
In other words, Woodie... in other words, gentlemen of the jury, despite the commonality of the bulked right heel, George Edalji did not leave those prints, but rather someone trying very hard to make us think he did.
Jüride yer alan beyefendi neden şüpheci görünüyorsunuz?
Why are you looking dubious, gentlemen of the jury?
- Benim görüşüm olduğunu düşünüyorsunuz ama bu Staffordshire polis teşkilatının davacı tarafın, uygun bir şekilde yemin etmiş İngiliz jürisinin ve jüri mahkemesinin yargıçlarına göre de böyle.
~ Well, my view as you call it, is the view not just of myself but of the Staffordshire Constabulary, prosecuting counsel, a properly-sworn English jury, and the justices of the Quarter Sessions.
Jüri Edalji ailesinin tanıklığına inanmadı ama Doktor Butter'ın George Edalji'nin sabahlığında ölen atın kılını bulan polis doktorunu tanıklığına inandı.
The jury did not believe the evidence of the Edalji family, but they did believe the evidence of Dr Butter, the police surgeon who found hairs from the dead pit pony on George Edalji's coat.
- Evet ama... - İngiliz jürisi masaya oturmuş bu hükmün önemli bir mesele olduğunu hesaba katıyordu.
~ Yes, but - ~ An English jury sitting round a table considering its verdict is a solemn business.
Büyük jüriyi ikna edene kadar Onları bir güvenli eve yerleştireceğiz. Ve sağlam bir dosyamız olmuş olacak.
Put them in a safe house until I can convene a secret grand jury, and we have ourselves an airtight case.
Hızlı bir çıkış yoluna ihtiyacımız var büyük jüriyi ikna etmeli, iddianameleri araştırmaya başlamalıyız.
Which is why we need to fast-track... convene a grand jury, start seeking indictments.
Büyük Jüri'nin bizi dinlemesi için tüm günü ayarladım.
We have a Grand Jury hearing all set for today.
Büyük Jüri oturumunu iptal etmek zorundasın.
You need to cancel the Grand Jury.
Dürüstçe düşündüklerini söyle, babamı alaşağı etmek için Büyük Jüri'nin bize ihtiyacı var mı?
You honestly think some empanelled Grand Jury is going to bring down my father?
Büyük Jüriyi toplayabilirim.
I can convene a secret Grand Jury.
"Tilki Kuyruğu" açıkça görülüyor ki Büyük Jüri önünde babanın suçlanmasını engellemenin kod adı.
Because Foxtail is obviously your father's way of stopping this Grand Jury from indicting him.
Amy Martin için askeri yargı sisteminden adaleti sağlamasını nasıl bekleyebilirsiniz? O adam, müfettişlere, hakimlere jüridekilere selam verip onlardan emir alıyor. O adam şimdi Amy'i mi suçluyor?
How can Amy Martin expect fairness from a military judicial system in which everyone, from the investigators, to the judges, to the jury, all salute and take orders from the man she's accusing of a crime?
Jürinin, doğruyu söylediğine inanmasını bekliyor musunuz gerçekten?
Do you really expect this jury to believe that you are telling the truth?
Bay Luciano jürinin, geçmişinizi de göz önünde bulundurarak adı çıkmış gangster Al Capone'u tanımadığınıza inanmasını gerçekten bekliyor musunuz?
Honestly, Mr. Luciano... do you really expect this jury to believe, given your history, that you have never made the acquaintance of notorious mobster Al Capone? !
Sayın juri üyeleri, burada gördüğünüz kişi yalancı şahitlik yapmaktadır.
Gentlemen of the jury, what you see before you is a simple display of sanctimonious perjury.
Zaman azalırken Luciano, jüriyi kontrol etmek istiyorsa yetkisini mahkeme salonunun dışında kullanması gerektiğinin farkındaydı.
With time running out, Luciano knows that if he wants to sway the jury, he'll need to exercise his power outside the courtroom.
Bay Foreman, jüri bir karara vardı mı?
Mr. Foreman, has the jury reached a verdict?
Peki jüri üyeleri, kararınız nedir?
How say you, gentlemen of the jury?
Luciano'nun jüriyi satın alma girişimi suya düştü ve adı çıkmış gangster, toplamda 62 kişiyi fuhuşa zorlamaktan suçlu bulundu.
Luciano's attempt to buy members of the jury fails... and the notorious gangster is found guilty of 62 counts of compulsory prostitution.
İstediği şeyi söyleyebilir ancak size şunu diyeceğim her jüri veya hakim, olayı benim gibi görecek ve bu dava düşecek, ben de serbest kalacağım.
He can say whatever he wants in the paper, but I tell you this. Any jury or judge will see it my way, and this case will be dropped, and I will be set free.
Dewey toplamda 68 tanık çağırdı ve jüriyi şok etme ve öfkelendirme taktiği işe yarıyor gibi görünse de Luciano istifini hiç bozmadı.
In total, Dewey calls 68 witnesses... and while the prosecutor's strategy to shock and outrage the jury seems to be working, Luciano is unfazed.
- Jüriye adınızı belirtir misiniz lütfen?
Would you state your name for the jury, please?
Bu kişiyi jüriye gösterir misiniz lütfen?
Would you be so good as to point out that person to the jury?
Jüri bu dava için kesin bir hükme varamamış.
The jury has been unable to reach a verdict in this case.
Seni medyanın, yargıcın ve Tanrı korusun, iş mahkemeye giderse jürinin önüne atmak zorundayım.
I would have to trot you out front and center to the media, the judge, and Heaven forbid we go to trial, the jury too.
Birden fazla büyük jüri üyesi Natalie Morris'in kimliği belirsiz bir tertipçiyle çalıştığını ifade etmiş.
Multiple grand jury witnesses testified that Natalie Morris was actually working with an unidentified coconspirator :
Çok çalışan, az gelirli bir ebeveyn olsaydım Philadelphia jürisindeki birçok kişi gibi size iğneyi sokmaya can atardım.
So if I were a hardworking, low-income parent, like most of the people on a Philadelphia jury, I'd relish giving you the needle.
Araştırmalara göre davalının "Ben masumum" demesi jürinin beraat kararı çıkarma olasılığını yükseltiyor ama ben sizin jüriniz değilim.
Research shows that juries more likely will acquit if they've heard the defendant say, "I'm innocent." But I'm not on your jury.
Evet ama arkadaşlar birbirine ara sıra hayatlarıyla alakalı şeyleri söyler. Park cezası almak, jürilik görevi veya evlenme teklifi gibi.
No, but friends occasionally tell each other things about their lives, you know, like getting a parking ticket or jury duty or a marriage proposal.
Liman amiri davasında yalancı şahitlikle ve imtiyazlı büyük jüri zabıtlarını sızdırmakla yargılanırsın.
You'll be charged with perjury in the Harbormaster case and leaking privileged grand-jury proceedings.
- Ona jüri karar verecek.
- That's for the jury to decide.
O jürinin seni suçsuz bulmasının imkânı yok.
There is no way that that jury is going to acquit you now.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]