Karıcığım traduction Anglais
1,658 traduction parallèle
- Merhaba, karıcığım. Bir düğüne ne dersin?
- Hey, wifey, what would you say to a wedding?
" İyiyim, karıcığım.
" I'm fine, wife.
Angela, karıcığım, bilmeni istiyorum ki, hayatımız boyunca kültürel farklıIık gözetmeksizin sana her daim yıIbaşı neşesi sunmak için yanında olacağım.
Angela, my bride, I just wanted you to know that for the rest of our lives, no matter the cultural milieu, I will always be there to bring you some Christmas cheer.
Mutlu yıldönümleri, karıcığım.
Happy anniversary, wife.
- Merhaba, karıcığım.
- Hi, wifey.
Tüm bu şeyleri düşünmediğimi mi çıkar bir yol aramadığımı mı sanıyorsun?
Don't you think I'm not thinking about All everything and the way I've raised you?
Bir sürü meslektaşım, dayanamadığı için işten çıkarıldı.
Yeah, quite a few colleagues got drummed out because they couldn't cope.
Sanırım söylemeye çalıştığı şey... hiç anlaşılmaz bir şekilde söylediği şu ki, bu fırsat onların karşısına hayatta bir kez çıkar.
I think, well, what he's trying to say in a... Just a really incomprehensible way is that this is a once-in-a-lifetime opportunity for them.
Belki de karıcığın, kocasının rekorunu kıracağım diye biraz korkuyordur, ha?
Or maybe wifey'sjust a little afraid I'm about to break her man'sscoring record, huh?
Bunun anlamı işten çıkarıldığım mı?
Does that mean I'm out of a job?
Perşembe akşamında, dışişleriyle yaptığımız akşam yemeğinden sonra evime yani karıma ve çocuklarıma gidiyordum ki bir Afro-Kayayip bir kadın yolun kenarında oturuyor ki asıl can alıcı nokta bu.
On Thursday evening, after a meeting with the Secretary of State, I was driving home to my beloved wife and children when I saw an Afro-Caribbean lady standing by the side of the road in what I am now told is a notorious red-light district.
Evde, asistanım çöpü çıkardığında, paparazzi çöpü karıştırır.
At home, when my assistant put out my trash, the paparazzi would go through it.
Ben bir sonraki gösterimde ağzımdan çıkartacağım yüzükleri, saatleri ve anahtarları aşırmak için kalabalığın arasına karışmıştım.
I was walking the crowd. I pickpocket rings, watches, and keys and then regurgitate them later in my act.
Beni aramayı kesmezseniz devasa varlığımın küçücük bir kısmını ayırıp bu binayı satın alırım, burayı yıkarım ve yerine öyle büyük bir yapıştırıcı fabrikası yaparım ki, bütün şehir at gibi kokar.
So unless you stop calling, I will take a tiny fraction of my immense wealth, buy this building, knock it down, and turn it into a glue factory so big, the whole city will be smelling horse.
Shirley'nin verdiği yeminli ifade, bir gece dolaşmaya çıktığımız zaman dosyadan gizlice çıkarılabilir ve bunun bir çeşit tehdit olduğu söylenip hapse girmesi sağlanabilirdi.
File affidavit saying Shirley slipped one night when we were around and said a threat of some kind that might get her incarcerated.
Bu bizi yukarı çıkarır ve ağırlığımıza da dayanır.
That should be able to get us up there and support our weight.
Bu çubuğu oraya çıkarıp, ipi ona bağlarsak, deliğin üstünde kalıp ağırlığımızı taşır.
If we can get... this rod up there, attach the rope to it, it'll lay across the hole, support our weight.
Duştan çıktığımda anneni çantamı karıştırırken yakaladım.
I get out of the shower and I find your mom checking my bag.
Şimdiye kadar çalıştığım en kafa karıştırıcı davalar birden netleşti.
some of the most confounding cases i'd ever worked on were suddenly... crystal clear.
Şimdiye kadar çalıştığım en kafa karıştırıcı davalar birden netleşti.
Some of the most... confounding cases I'd ever worked on were suddenly... crystal clear.
Sadece ölme olasılığım var ya, her zaman içimdeki delikanlıyı ortaya çıkarır.
It's just the possibility of me dying, just... It always just brings out the desperado in me.
Şimdiye kadar çalıştığım en kafa karıştırıcı davalar birden netleşti.
Some of the most confounding cases I'd ever worked on were suddenly crystal clear.
Gerçekten öylece bırakabilecek bir adamım. Bunun herzaman çıkarıldığını duyarım.
I'm really more of a leave-it-in kind of guy.
Artık öyle olmadığımı söylediğimi biliyorum ama bazen beni çileden çıkarıyor.
I know I said I'm not that girl anymore, but sometimes he just gets to me.
Tek hatırladığım, Steve'i tekneye çıkarırken grup olarak duyduğumuz başarı hissiydi. O da hayatındaki bir korkuyu yenmiş oldu.
All I remember is feeling a sense of accomplishment as a group that we got Steve back on that boat, and that he had conquered a big hurdle in his life.
Stella artık hastan olmadığımdan soruyorum. Benimle yemeğe çıkar mısın?
Stella now that I'm no longer your patient, would you like to have dinner with me?
Babacığım çıkar beni buradan.
Daddy, get me out of here.
Beni buradan çıkar babacığım.
Daddy, get me out of here.
Derhal odamdan çık. Yoksa şimdi telefonla karını ararım ve bana kur yaptığını söylerim.
Get out of my office now, or I'll pick up that phone and I'll call your wife, and I'll tell her you just made a pass at me.
Mac'in banka müdürünün cesedinden çıkardığı kurşunla karısına sıkılanı karşılaştırdım. Eşleşme var.
I compared the bullets Mac pulled from the bank manager to the bullet recovered from the wife ; they match.
Askeri istihbarat tarafından alandan çıkarıldığımda arkamda çok adam bırakmıştım.
When I got pulled out of the field by military intelligence, - I left a lot of guys behind.
Bizim biraz hızlı davranmamız lazım... yakında satışa çıkarılacak ve çıktığı gibi de satılacak.
We need to kind of go soon'cause it's gonna go on the market and it's gonna go like that. Please?
Görme yeteneğimizin asıl sıradışı yanları sınırlarımızı zorladığımızda ortaya çıkar.
That's how extraordinary our sight truly is when we're pushed to the limits.
Bu yolculuğa çıktığım gün karım kahvaltıda bana ne hazırlamıştı?
What did my wife make me for breakfast the day I left on this expedition?
Buradan yetirince uzaklaştığımızda bunları çıkarıp, kendi yollarımıza gideriz.
When we get far enough away from here, We'll get this thing off and we can go our separate ways.
Bu sabah deldiğin deliğe vardığımızda çok ses çıkarırsak öteki taraftaki sensörler ses dalgalarını algılar.
The hole you drilled in the wall this morning once we get over there, if we make too much noise the sound waves will travel and get picked up by the sensors on the other side.
Yoksa bize fazla gelirdi. Hatta yaşadığımızdan da çok dert çıkarırdı.
Maybe more trouble than we want to go through.
Cally, Mark'a gruptan çıkarıldığımı söylemiş.
Cally told Mark I'm out of the band.
çünkü ben Ojai Gıda'dan çıkarıldım.
'Cause I have this weird recollection of being fired from ojai foods.
Bana yanlış yapanların listesini çıkarıyorum, tekrar zirveye çıktığımda üzülecekler.
I'm keeping a list of everyone who wrongs me. So when I'm back on top, they'll be sorry.
- Kasten bir yangın çıkarıp çıkarmadığını, bir cinayet işleyip işlemediğini ve bana birkaç el ateş edip etmediğini anlamaya çalışıyorum.
- Now I'm trying to figure out whether he may have committed an arson, possibly a murder, and may have taken a couple of shots at me.
Ann Steele'in dairesini karıştırırken yakaladığımız adam, otopsi laboratuarımıza izinsiz giren kişi çıktı.
The man who ransacked Ann Steele's apartment is the same man we found nosing around our autopsy lab.
O Allahın belası Meksikalılar bu alanı kiraladığımızdan beri bize zorluk çıkarıyorlardı.
Those goddamned beaners have been hassling us ever since we rented this space.
Lemanski'ye yaptığın gibi bir şeyler yaparsan,... daha işimi nasıl kaybettim diyemeden kokuşmuş kıçını hapse tıkarım.
You do anything sideways like you did with Lemanski and I'll lock-up your corrupt ass faster than you can say how'd I lose this job.
Hapisten çıktığımda, karımı geri istedim.
When I got out of jail, I wanted my wife back.
Ve evet, anneni havaalanına bıraktığım sırada şöyle diyelim, o kısa süreli park anında kafa karıştırıcı, cinsellik dolu bir an yaşandı.
And yes, it's true that time I drove Your mother to the airport, Well, let's just say there was a very confusing,
Otopsisini yaptığım adamın işkencecisi, iç organlarını çıkarıp yulaf ezmesiyle karıştırıp yahni yapıp yemişti.
I performed an autopsy on a fellow whose torturer had taken his entrails, mixed them with oatmeal, and made himself a haggis.
Benim bir şey yaptığımı nereden çıkarıyorsun?
Why do you assume it's me? That's a good point,
Burundan çıkarılmış. Mısırlıların mumyalamadan önce kullandığı tekniğe benziyor. Muhtemelen buna benzer bir alet kullanılmış.
Well, it appears to have been removed trans-nasally in a manner similar to that used by the ancient Egyptians prior to mummification, most likely using a tool similar to this.
Işığın nasıl yansıdığı, karışımını ortaya çıkarabilir - kristal içinde azot veya sülfürün sıkıştığını.
How the light refracts could reveal impurities - nitrogen or sulfur trapped within the crystal.
Millet, bir şey çıkmayabilir ama bir memurunda karıştığı bir olay ve kayıp silahımız var. Lion Bar'ına gidiyoruz.
guys, this may be nothing, but we have a potential incident involving a police officer and a missing firearm at the lion bar.