Kibar traduction Anglais
6,758 traduction parallèle
- Benimle hiç de kibar konuşmuyorsun.
You're being awfully curt.
Sende daha kibar olmalısın!
You should be nicer!
Biliyorum, ama ben şey dediğimde bana daha kibar olmamı söylemiştin.
I know, but you asked me to be more delicate when I say,
Kusura bakma kibar olacak zamanımız yok.
Sorry. No time to be gentle.
Kibar olmaya çalışıyorum!
I'm trying to be a fucking nice guy!
Galiba bazı insanlar kibar davranıyor.
Some people have been nice about it, I guess.
İnsanlar pek çok şey için kibar davranmıyor şu sıralar.
But people are running out of euphemisms for a lot of things around here.
O iyi ve kibar biri.
He is good and kind.
Şimdi kibar olma zamanı.
Now it's time to be nice.
Hey, kibar davranın.
Hey, easy with that.
Kibar olun, küçük hanım.
Stay civilized, young lady.
Nazik insanlara hep kibar davranmalıyız.
We should always be polite to people who are kind.
Kibar ailesi evde değişmeme izin verdi.
His nice parents let me change at the house.
Benim tanıdığım Sam tatlı, kibar ve her zaman gülen biriydi. Ama şimdi bilemiyorum.
The Sam I used to know was sweet and kind and always smiling.
- Lou çok kibar değil mi?
Isn't that nice of Lou?
Her zaman kibar ve mantıklı olamayız değil mi?
We can't always be polite and... and logical, can we?
Daha kibar versiyonunu seçmiştim.
I chose the nicer version.
Daha kibar versiyonunu seçtim.
I chose the nicer version.
Gabby, Matty'nin gelmiş geçmiş en iyi kız arkadaşı olabilirdi ama ben onun en iyi arkadaşı olmak için kararlıydım, ve bu Gabby'ye karşı kibar davranmamı gerektiriyordu.
Gabby may have been Matty's best girlfriend ever, but I was determined to be his best friend ever, and that meant being polite to Gabby.
Bileğinle kibar ama hakim bir şekilde çevirmelisin.
You want to twist the wrist gently but with authority.
Kibar olmam gerektiğini unuttuğum oluyor.
I forget I'm supposed to be polite.
Ama bunun gerçekten işe yaramasını istiyormuşum gibi iyi ve kibar olacağım.
But I'll just start being really like nice and polite, like I really want this to work.
"Kesinlikle yapamazsın" demenin kibar bir yolu var mı acaba?
Is there a polite way of saying, "absolutely not?"
Para göndermesi çok kibar bir davranıştı, ama bu yerden gelen tek bir kuruşu daha istemiyorum.
Tell him it's very kind of him to send the money, but I don't want another dime that comes out of this place.
O annesiyle başka bir eyalette yaşadı ve ziyarete geldiği zaman hiç hiç kibar davranmadı.
You see, he lived in another state with his mom and when he did come to visit he wasn't he wasn't very nice.
Ama sayımız fazla olduğundan kibar davrandık.
But we outnumbered him, so we went gentle.
Orijinal tutuklanma raporuna göre, Barnes kibar bir komşuymuş.
According to his original arrest report, Barnes was a kindly neighbor.
Bayan Reese bize şeyden bahsetti ona kibar davranmadığından, bir şeyler söylediğinden.
Mrs. Reese told us that, uh... That you weren't too nice to her, that you said some things.
Sadece kibar olmanı istiyorum.
I just want you to be nice.
- Daha kibar işveren.
Nicer employer.
Ama bana çok iyi ve kibar davrandın.
But you've been really nice to me. And-and kind.
Kibar davranmanız gerekiyor.
You need to be polite.
Bayan Swan senin kibar, yaşlı bir beye yaptıklarını gördüğünde sence nasıl bir tepki verecek?
How do you think miss Swan is gonna react when she finds out what you did to that kindly old man?
Senin için böyle bir mazeret üretecek kadar kibarımdır.
I was kind enough to create an alibi for you.
Kibar olmaya mı çalışıyorsun?
Is that you being polite?
Kibar, kibar bir sanat sushi yapmak.
Gentle, gentle art of Sushi making.
Kibar ol.
Be nice.
Biraz yemeyi denemeliyiz belki de, kibar olmak için işte.
Maybe we should try and eat some of it, you know, just to be polite.
Ya onu alıp, bir yere hapseden o adamsa ve biz de burada oturmuş kibar davranıyorsak?
What if that man who took him has him locked up somewhere... ~.. and we're just sitting here being polite? ~ I didn't mean...
Yok, haklısın. Burada oturup kibar davranalım.
No, you're right, just sit here and be polite.
Kibar olmaya çalışıyorum.
I'm trying to be nice.
Hep çok sessiz ve kibar biriydi.
He was always so quiet and kind.
- Kibar olamayacağımı düşünüyorsun.
You think I can't be nice.
Hem daha kibar olur.
Okay? It's more polite.
Kibar davranmaya çalışıyor ama yalan söylediğini biliyorum.
He pretends to be kind, but I know he's lying.
Çok kibar insanlar.
You're very polite people.
Seni de güneyli kibar biri olarak katıyorum.
I consider you a southern gentleman.
Tıp doktoru olan kibar bir müşterim vardı. Ve bagajının altında bir bölme olduğunu kimliği sebebiyle kontrol etmediklerini söyledi.
I had a gentleman who was a medical doctor that lives in Iran and he said that he had a compartment on the underside of his luggage that they wouldn't check because of his credentials.
Tavrı kibar mı bari?
Is it polite?
- Kararsızım. Ama... bu sırada umarım Bay Branson'a bizimleyken daha kibar davranırsın.
But... in the meantime, I hope you can be more polite to Mr Branson
Ortam acayip ama insanlar çok kibar.
It's... I mean, it's crazy, but the people are nice.