Kiddo traduction Anglais
2,382 traduction parallèle
Her şey gerçekten yolunda mı, ufaklık?
So is everything really okay with you, kiddo?
Selam, ufaklık.
Hey, kiddo.
Selam ufaklık. Adım Rebecca.
Hey kiddo, I'm Rebecca.
Merhaba kızım.
Hi, kiddo.
Kaptım numaranı, ufaklık.
I got your number, kiddo.
Ufaklık.
Oh hey, kiddo.
Benimle konuşabilirsin, ufaklık.
You can talk to me, kiddo.
- Bu senin sorunun değil, ufaklık.
- Not your call, kiddo.
Hey, evlat.
Hey, kiddo.
Üzülme, evlat.
Don't feel bad, kiddo.
Başın belada, ufaklık.
You're in trouble, kiddo.
Sen de ufaklık.
And you, too, kiddo.
Kendi başımızın çaresine bakacağım, evlat.
We're on our own, kiddo.
Beni mutlu ediyor, tatlım.
She makes me happy, kiddo.
Çekil haydi, ufaklık seni!
Go get em, kiddo!
- Şuradaki masaya koysana, ufaklık.
Why don't you put it on the table over there, kiddo.
Tatlım.
Oh, kiddo.
Hazır mısın, evlat?
Ready, kiddo?
Hislerin konusunda dürüst olman gerek, evlat hiç değilse kendine karşı.
You have to be honest about your feelings, kiddo- - at the very least with yourself.
Yüzleşme zamanı, çocuk.
Face it, kiddo.
Yeni arkadaşlar edinene kadar, Zor zamanlar geçirecek. Eğer ki konuşmaz ise, ha, Evlat?
He's gonna have a hard time making new friends if he's not talking, huh, kiddo?
Günaydın, evlat.
Good morning, kiddo.
İyi geceler, evlat.
Good night, kiddo.
Şimdi hadi bakalım, ufaklık.
Now go on, kiddo.
Ben de seni özledim evlat.
I miss you too, kiddo.
Selam ufaklik.
Hey, kiddo.
Seni daha geç saatte görmeyi bekliyorduk evlat.
I didn't think we were gonna see you till later, kiddo.
"Aynı büyüklerine çekmiş, harikasın evlat."
"A chip off the old block, you're the best, kiddo."
Bunu sonsuza dek yapamayız evlat.
Can't keep doing this forever, kiddo.
Kötü bir zamanda mı geldim, evlat?
Is this a bad time, kiddo?
Çok yakında eve döneceğim ve doğum gününü kutlayacağız,... tamam mı evlât?
I'll be home soon and we'll celebrate your birthday, all right, kiddo?
- Ben de seni, evlat.
Right back at you, kiddo.
- Hayır, bebeğim, bunun seninle ilgisi yok.
- Listen, kiddo. - No, baby, it has nothing to do with you.
- Dur bakalım ufaklık.
- Hold on there, kiddo.
Otur bakalım ufaklık.
Have a seat, kiddo.
- Sorun yok, evlat.
- It's okay, kiddo.
Pekala, ufaklık. Gitme zamanı.
All right, kiddo, time to go.
Hayır, nakavt oldum evlat. Nakavt oldum.
No, I got knocked out, kiddo, I got knocked out.
- Selam ufaklık.
- Hi, kiddo.
Blake, senin arabanın içinde olup şu çocuğa göz kulak olman gerekmiyor mu?
- Blake, aren't you supposed to be in the car watching this kiddo? - No.
Öyle mi ufaklık?
Are you, kiddo?
Ufaklık...
Kiddo...
Yeteneğini kaybetmemişsin ufaklık.
You still got it, kiddo.
Bilmiyorum ufaklık, ama bazı şeyler yolunda gitmiyor.
I don't know, kiddo, but the way things are going,
Baş başa kaldık demek ki evlat.
I guess it's just you and me, kiddo.
Selam, ufaklık. Annen nerede?
Hey, kiddo, where's mom?
Kocaayak atmadı, ufaklık.
Well, it wasn't Bigfoot, kiddo.
Becerirsin sen, evlat.
You're gonna do great, kiddo.
Bunun peşinde değildim.
You're the best, kiddo.
Selam.
You okay, kiddo?
Burada neler oluyor ufaklık?
What's going on here, kiddo?