Kilisede traduction Anglais
2,743 traduction parallèle
Kilisede değişiklik yapmazsak olacak olan da bu.
Captured.
Köşedeki kilisede dua ediyordum.
I was in the church on the corner, praying.
Kilisede kendi tespihiyle boğularak ölen bir baş rahibe.
A Mother Superior is found strangled in a church with her rosary.
Silahlarınızı hazır tutun. Kilisede ayindeyken bile.
Keep your weapons ready, even at Mass.
Ardicino piskoposluktan keşişliğe geçmen için Papa Innocent'ı ikna ettiğimde kilisede kardinal arkadaşlarının yanında yürümen gerekecek bir gün gelebileceğini söylemiştim.
Ardicino, when I convinced Pope Innocent to let you step down from your archdiocese and become a monk, I told you that the time might come when the church would need you to walk once more with your fellow cardinals.
- Sopa ve bıçak tutamayacak kadar küçük değil. Kilisede değişiklik yapmazsak olacak olan da bu.
Not so small that they cannot pick up knives and clubs, which will happen if we do not reform the church.
Kilisede durmak istiyorum.
I'd like to stop by the church.
Hâlâ kilisede misin?
Yeah, you still at the church?
Kilisede gezinti yaparken sevişmek eğlenceli olabilir, ha?
Might be kind of fun to do it at a church outing, huh?
Kilisede görüşürüz.
I'll see you at the church.
Kilisede görüşürüz Alo!
See you at the church, Alo!
Yapma ama, Paskalya Pazarı'nda saat 9 : 30 ve 11 : 00'de kilisede çaldım.
Ah, please, I played guitar at church on Easter Sunday at 9 : 30 and 11 : 00.
Kilisede yaşadığım 12 yıldan sonra hayatım bu iki bavula sığdı işte.
You know, twelve years in the church, and my whole life fits into two duffel bags.
Santa Ynez'deki bir kilisede.
He is at a church in Santa Ynez.
Kilisede söylediklerimi hiç söylememeliydim.
I should not have said what I said to you in the chapel.
Kilisede olduğunu duydum.
I hear you've been to church.
Bizim kilisede egzotik dans dersleri aldım. Ciddi misin?
I took exotic dance classes at my local church.
Konuştuğunda bahsettiği şey buydu. Vurulması değildi. Kilisede ne olduğuyla ilgili de değildi.
That's what he was talking about when he woke up, not about getting shot or what happened at the church.
Sonunda iki cinayetten hüküm giydi. Ama sonra yer altına indi. Ama sonradan Woodsie'deki bir kilisede torununun vaftiz törenine gideceğini haber aldık.
He was finally indicted on two murders, but then he went underground, and then we got a tip that he was going to attend the baptism of his grandson at a church out in Woodside, where his daughter lived.
Naomi ile hangi kilisede evlendiğinizi bilmem gerekiyor.
I need to know which church you and Naomi were married in.
- Biz kilisede evlenmedik.
We weren't married in a church.
Hangi kilisede evlendiniz?
In what church were you and your husband married?
Kilisede evlenmedik.
We weren't married in a church.
Yeminle, Kyle beni kilisede ektiğinden beri hiç bu kadar incinmedim.
I swear, I haven't felt this hurt since Kyle stood me up at the altar.
Kilisede bıraktım.
I left it at the church.
Kilisede olduğumu biliyor!
She knows I'm in the church.
Kilisede benimle vakit geçirmek istediğini söyleyen bir adam var.
There's a man at my church who expressed interest in spending time with me, socially.
Kilisede ona çıkma teklif eden bir adam varmış ve o da evet demiş.
There is a gentleman at church that asked her out and she said yes.
Gelirken 2 kadın dua ediyordu Kilisede
When I walked in, there were two women praying in the front of the church.
Ben gerçek düğünden bahsediyorum bir kilisede, beyaz bir elbise içinde.
I meant a real wedding... in a church, with a white dress.
O katolik değil ama çok büyük bir kilisede çalışıyor.
No, he's not catholic, but he practices at a very big church.
Senin için kilisede evleniyorum.
I'm getting married in a church for you.
Kilisede bile olmayacak.
It's not even in a church.
Kızım, ben bir adamla, kilisede yasal olarak evlendim.
Girl, I got legally married to a man in a church.
Los Angeles merkezindeki bir kilisede.
Downtown Los Angeles.
Thomas ve halkınızdan yüzlercesiyle o kilisede olduğunu biliyorum.
I know that you, Thomas, and hundreds of your people are inside that church.
Kilisede konaklar ekipmanları madenin girişine götürürüz.
Let's camp out in the church and take all the stuff to the mine entrance.
Moyers, Campbell'in kilisede parayı kutsadığını bilseydi büyük olasılıkla parkta beklerdi. Çantayı alıp, kaçmayı akıl ederdi. Campbell'ın karşı koyacağını tahmin etmedi.
I mean, look - - if Moyers knew that Campbell was in the church getting the money blessed, he was probably waiting at the park, figured he would grab and go.
Az önce Tim'i kilisede terk ettim.
I just left Tim in the church.
Kilisede sizinle buluşuruz.
I'll catch up at the church.
Sadece duygularımızı kilisede ve insanlar önünde açıklamak biraz gerici.
I really want to marry you, too. It's just the church and exchanging intimate feelings in front of a crowd.
Seni kilisede ilk gördüğüm zaman tıpkı bir erkek gibiydin.
When I first saw you at the church, you looked like such a man.
Kilisede herşey ayarlandı.
Everything's organized for me at the church.
Bunu ona kilisede vereceğim.
And then I'm to give it to her at the church.
Kilisede görüşürüz.
You know, I have to go so I'll see you at the church.
Sana onu kilisede veririm diye düşünmüştüm.
I thought I was going to bring it to the church.
Ve onu kilisede ilk gördüğüm zaman ki o his...
And that feeling I got when I first saw him in the church- - it just-
- Terk edilmiş bir kilisede.
- In an abandoned church.
Gellar'ı kilisede gören bendim.
I'm the one Gellar saw in the church.
- Bugün Pazar.. kilisede
- It's Sunday.
Dün kilisede olanlar...
Um... Yesterday at the church...