Kissing traduction Anglais
5,198 traduction parallèle
Nick Burrows. Onu dün, eski arkadaşlarınıza sıkça yaptığınız gibi sokakta bir kadını tutku ile öperken gördüm.
Nick Burrows, who I found yesterday, as you do so often with old friends, kissing a woman passionately in the street.
Ve bence, kendi başınıza hiçbir yere varamayacağınız için devamlı etrafta koşuşturup, milletin kıçını yalıyorsunuz.
And I think the only reason why you run around kissing everyone's ass is because you know you'll never make it on your own.
- Farklı öpüyorsun.
You're kissing differently.
Ama seni öpmek, Marley... bu sınırı aştı, üzgünüm.
But kissing you, Marley... that was so out of line, and I'm sorry.
Will Emma'yı öptüğü için Finn'e hâlâ kızgın...
Will's still mad at Finn for kissing Emma...
Düğünde olan şeylerden sonra, incinmiştim ve sonra bana Emma'yı öptüğünü söylediğinde,
I was still stinging from what happened at the wedding and then when you told me about... kissing Emma,
- Öpüşmeyi nasıl tarif edersin?
How can you describe kissing?
Hayır, anlamı o değil.
What? No, it's not. It's kissing.
Bir cesedi öpmek gibiydi.
It's like kissing a bloody corpse.
Hala birini öpebiliyor musun ki?
Are you even capable of still kissing someone?
Bir cesedi öpmek gibi.
It's like kissing a corpse.
'Sonunda, Rae ile öpüşme, sex olayları ve flört etmek hakkında'konuşabilecek durumda olacağım.'
'Finally, I'm going to be able to talk to Rea about kissing'and sex things and flirting and love.'
'Asla Rae ile öpüşme, flört etme ve aşk hakkında konuşacak durumda olmayacağım.
'I'll never be able to talk to Rae about kissing and flirting and love.
- Bütün kızlar öpüşme sahnesi geldiğinde ağlamaya başlar.
- The girls all start crying dυring the kissing scene.
Brandon'u Robin Matheson ile öpüşürken gördüm.
I saw Brandon kissing Robin Matheson.
Sadece öpüşüyorduk, tamam mı?
We were just kissing, okay?
Arabamı getirmişler mi diye dışarı baktığımda seni biriyle öpüşürken gördüm.
I looked out to see if my car was back and saw you kissing a guy.
Kardeşim onların öpüştüğünü hiç görmedi... Birbirlerini okşadıklarını, çocuklar gibi güldüklerini.
He never saw them kissing, fondling each other, laughing like kids.
"öpücük hastalığı" diye boşuna denmiyor.
Well, it's called "The kissing disease" For a reason.
O yüzden yalakalıklar esprilerine gülmeler ve sen gidince yatağında kestirmeler yok artık.
So no more kissing your ass and laughing at your little jokes and taking dirty naps up in your bed when you're gone.
Sevişmenin faydası olur diye düşündüm ama öpüşmeden yaparsak kendimi fahişe gibi hissederim ve kesinlikle rahatlayamam.
I was thinking having sex might help, but... doing it without kissing just would make me feel like a pro, and that does not relax me.
Öpüşüyorlar.
Kissing.
Kızın arkadaşlarından biri, başka birini öptüğünü görmüş,
Hey, didn't one of her friends see you kissing another girl
El ele tutuşma yok, oğlanlar öpüşmesi yok. "Hükümet neden evlenmeme izin vermiyor?" yok.
No hand-holding, no boy kissing, "Why won't the government let me get married?"
Büyük bir yemek vardi sonra onu Margie'yi öperken gördüm.
They had this big dinner, and after, I saw him kissing Margie.
Bir kızı öpmenin en iyi yanı arkadaşlarına anlatabilmektir.
The best thing about kissing a girl is you get to tell your friends.
Gerçekten doğum gününü unutmuş olsak güzel bir esmerle öpüşüyor olacaktı.
Oh, please. If we had actually forgotten his birthday, he'd be out right now kissing a cute brunette.
Yüzme kısmını atlarsak öpüşme kısmına çok daha hızlı geliriz.
You know, if we were to skip the swimming part, we could move to the kissing part that much faster.
Hadi öpüşelim şimdi.
Let's be kissing now.
Bilemiyorum, mesela yastık kavgaları ya da öpüşme müsabakaları.
( Chuckles ) I don't know, like pillow fights or kissing contests.
Şimdi tek düşünebildiğim James'in beni öpmeyerek yarattığı bu karışık durum.
Now all I can think about is mixed-message James not kissing me.
İstiyorsan evde oturup James'in seni neden öpmediğini düşünebilirsin ya da...
I mean, you could stay home... and wonder why James isn't kissing you... or...
- Ama bir öpüşme vardı.
- She kissed me. - But there was kissing.
Bütün akşam seni öpmeyi düşündüm.
I've been thinking of kissing you all night.
Kız kardeşini öpmek gibidir.
It's like kissing your sister.
Onları öpüşürken gördüm ve o da beni onları öpüşürken gördüğümü gördü. Monroe bekle... Bekle bir dakika.
And I saw them kissing, and then she saw me seeing them kissing, and... oh, Monroe, wai... wait a minute.
Yanağından öpüyor onu.
She's kissing him on the cheek.
Bütün gün boyunca bu gece seni öperim diye düşünüyordum.
I have been hoping all day. That tonight I would be kissing you.
Sadece öpüşmeler ve sarılmalar
It's just kissing and hugging.
Seni öpmek.
Kissing you.
Ve öpüşüyorlar!
And they're kissing!
Bunlar da cüce öpüşen balıklar.
Those are the gourami kissing fish.
Yani onların öpüştüklerini biliyor musun?
I mean, you know that they're, uh, kissing fish?
Bilirsin dudaklarını birbirlerine kenetlediklerinde Öpüşüyor gibi gözüküyorlar?
You know when they are locking their lips together and it looks like they're kissing?
Öpüşen balıklardan bir haber var mı?
Anything from the kissing fish side of the tank?
Sarılma ve öpüşme yeter.
Hugging and kissing is fine too.
Ama oraya vardığımda Stone onu öpüyor ve onu sevdiğini söylüyordu.
But when I got there, Stone was kissing her and saying he loved her.
Bir kaç yıl önce,... Smith ve seni meydanda öpüşürken kaydetmiştim.
So, a few years ago, I shot a video of you and Smith kissing in the plaza.
Öpüşüyorlar.
They're kissing.
Bir erkekle kadının öpüşmesinin arkasındaki bilim hakkında.
It's all about the science of kissing between a man and a woman.
Evet, sevgilim yanımda.
( MAKING KISSING SOUNDS ) Yeah, actually, it's my boyfriend.