Kitabım traduction Anglais
7,380 traduction parallèle
Yo, Zeke, adamım, ben de General'e yeni kitabımı anlatıyordum.
Yo, Zeke, big boy, I was just going off to the General here about my new book.
Kitabımı yazacağım.
Write my book.
- Birkaç gazete için bağımsız yazarlık yapıyorum. Ve ilk kitabımı yazmaya başladım.
I'm a freelance writer for a few newspapers and starting my first book.
Şimdi, bugün öğreneceğimiz şey en sevdiğim kitabım.
Now, today we're going to learn about... my favorite... book.
Kitabımın yanında bir bardak şaraba bayılırım.
I love a glass of wine with my book.
Benim kitabım da değil.
And neither my book.
Yeni kitabımın ilk taslağını yeni bitirmem dolayısıyla teslim etmek için getirdim.
- I just finished my first draft of my new book, so I'm here to deliver it.
Kitabım için bana yardımcı oluyordu.
He's been helping me with my writing.
Temsilcim kitabımı ona senin verdiğini söyledi.
- My agent said that you gave him my book.
Bu kitabımın ilk bölümü.
- It's my first chapter.
Aslında geç kalmamın sebebi ; kitabımı, trendeki bir kadına bırakmam. Onu okumaya çok ihtiyacı vardı.
But, actually, the reason that I had to buy another copy was because I left my copy for this woman on the train and she so needed to read it.
Annem şöyle derdi, " Kutsal kitabımız Kuran'da...
My mother would say, " It's written in the holy Qur'an...
Bugünlerde "Geleceğe Dönüş 1985-2015 Almanak" kitabım çıkmak üzere.
- Currently, I actually have a book coming out called "The Back to the Future Almanac 1985 - 2015,"
He, kitabım.
Oh, my book.
Kitabım ya.
My book.
Ölüm sonrası kitabım...
My posthumous book...
Benim kitabım bu.
This is my book.
Kitabımı okumak için geri dönmeliyim.
I'm gonna go back to reading my book.
Kitabım şöyle der : Steve'yi hayatında tutmak için bir sebep üretiyorsun. İnan bana.
You know, my books would say you're manufacturing a reason to keep Steve in your life.
Ders kitabımızın beşinci bölümüne tekrar göz atacağız.
We will be re-examining chapter five in our textbook...
Bilgi kutsaldır, yeni kutsal kitabımız da Atmos.
Knowledge is sacred, and Atmos is the new scripture.
- Kitabım, kitabım, bana lazımsın.
- My spell book. My book. I need my- - that book.
Büyü kitabım... tatlım, gel.
My spell- - Come, darling. Come.
- Kitabımın ilk bölümünü okur muşun? - Tabii!
Would you read the first chapter of my book?
Kitabımı bitirmeye çalışıyorum.
I'm just trying to finish this book.
- Kitabımı imzalar mısınız?
- but would you sign my book?
Fen bilgisi kitabım nerede?
Where's my science book?
Diğer tüm yaptıklarının üzerine, birde kitabımı yaktığına inanamıyorum.
I cannot believe, on top of everything else, you burned my fucking book.
Bu kitabı mı okumamı istedin Cristy?
This is the book you wanted me to read to you, Cristy?
Marcie'ye gelmiş geçmiş en büyük kitabın ne olduğunu soracağım.
I need to talk to Marcie about finding the greatest book of all time.
Sonra pijamalarını giymeden önce poposuna karite yağı süreceğim ve ardından 20 dakika fısfısını sıkarken Öğrenme Fabrikası Ses Eğitimi kitabını okuyacağım.
And then the Shea butter on his tush before his PJs and then 20 minutes with the nebulizer while I read his Learning Factory Phonics book to him.
Şey aslında artık otel müfettişi değilim ve bahsettiğim kitabı yazacağım.
Well well, I'm not a hotel inspector anymore and I am gonna write that book.
Kitabın için üzüldüm.
I'm sorry. I hear about your book.
Kitabında yazdığı bir konuyla ilgili ona yardım ediyordum.
I was helping him on his book that he was writing - about the case... - Oh, so...
- Kitabı ben yazmadım.
You know I didn't write that book.
Kendi imkanımızla kitabı en çok satanlar olabiliriz.
We may have a best seller on our hands.
- Dürüst olmam gerekirse, kitabı okumadım.
I haven't really read it, to be honest.
O kitabı ona bırakmasaydım... Tanrım.
If I hadn't left her that book...
Keşke biraz daha burada kalsaydım. Güzel bir kitabın başında uykuya kalsam falan.
I wish I could just stick around here... curl up with a good book.
Kitabını yazmayı düşünüyorum.
I'm thinking of writing a book about it.
Kayda Alınması " nı yazıyorum. Kitabımın başlığı bu.
The title of my account.
Belki yemek tarifi kitabı olmuşumdur.
Maybe I'm a recipe book.
Sen iyi diyorsan, kitabı okuyacağım.
If you say it's good, I'll read it.
Bir gün odaya girip kitabı açtım.
I went into it one day and I opened it up.
Yemek yaptığım zaman yemek kitabına bakarım.
When I cook I use a cookbook.
- Bu kitabı alacağım.
- I'm gonna take this book.
Ben yüküm sadece, çünkü kitabına çalışmak zorundasın.
I'm a burden because you have to work on your book.
O kitabı Cumaya kadar bitirmesi lazım.
He's gotta finish that book by Friday.
- Kitabını mı aldın?
- You bought a book?
John'u egoist bir canavarın elinden kurtardığımı böylece sonunda kitabını bitirebileceğini zannediyordum.
I thought I was rescuing John from this monstrous egomaniac, so he could finally finish his book.
Kitabının bir kopyasını yaktım.
I burned a copy of your book.