English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ K ] / Knot

Knot traduction Anglais

1,502 traduction parallèle
Garip bir durum, teşekkürler.
A knot, thank you.
Bağı kesmeniz çok daha iyi olur. ... düğüme zarar vermemek için.
It would be better to cut that ligature to keep the knot intact.
Bir düğüm çok şey söyler der.
There's a world of information in a knot.
En azından biri bu düğümü açmadan çıkarmayı akıl edebilmiş.
At least someone had the good sense to leave this knot intact.
Her iki olayda da çorap var. Boğaza sokulmuş ve boyuna bağlanmış çoraplar, köle seksi işareti değil. Çoraplar katilin kartviziti.
In both cases, the stockings in the throat, tied about the neck, the distinctive knot, the signs of bondage... these are the killer's calling card.
Bir süredir şüpheleniyordum. Tek belirgin şey çoraptaki ilmik.
I've suspected it for some time now... the distinctive knot in the ligature.
" Fazla uzatmadan, ne olur ne olmaz diye evlendik.
" We've tied the knot now without any fuss, just in case.
Düğümün yeri ve şekli anahtar unsurdu.
The position of the knot was the key.
İntihar edenler genelde düğümü gevşek tutar. İşi yer çekimine havale ederler.
Suiciders usually leave the knot loose, let gravity do the work.
Gördüğüm kadarıyla güzel düğüm bağlıyorsunuz.
Well, I notice you tie a nice knot.
Yani ilmek var ama el yok.
So we got a knot, and no hand.
Bir önsezi almıyorsanız, bu düğüm dışarı en az iş olabilir.
If you're not gonna get a premonition, you could at least work out that knot.
Bu düğüme gemici düğümü deniyor.
This knot is called the bowline.
Bu gerçekten önemli bir düğüm.
It is a remarkably useful knot.
Hayır, Eric, olmayacak, çünkü bilmediğin şey... seni işe yaramaz onun bunun çocuğu... şu ki Wick Vince'ten nefret eder.
No, Eric, it shouldn't, because what you don't know... you little garlic knot-making motherfucker... is that Wick hates Vince.
- Acıtıyor, sakin ol!
- You've got a knot there. That hurts.
- Dağcılık ipi ve düğüm yüzünden.
- The fiber rope and the knot.
Adı prusik düğümüydü sanırım.
I believe it's called the prusik knot.
Şiddetli rüzgar altında, gemi hız treni gibiydi.
We were in a 40-knot gale, you know, and, uh, the ship was like a roller coaster.
Farklı yönlerde 16 kilometre ile esen rüzgarda yukarı skala ile ateş ediyorsun.
You're shooting upscale with a variable ten knot wind.
- Hayır... ama vücudumdaki bütün kaslar kasıldı.
No... but every muscle in my body is in a knot.
Bu garip evlilik gerçekleşirse Julie Cooper kayınvaliden olacak.
When this bizarro knot gets tied, Julie Cooper's gonna be your mother-in-law.
Yani evlendik.
So we tied the knot.
Midemde bir düğüm var ama ilk analizi bu akşam bitirmeliyim.
My stomach's in a bit of a knot, but I'm gonna finish the first sequence tonight.
Her telefon çaldığında kalbin duracak sanırsın.
A knot in your stomach when the phone rings.
- İnsan ev işlerini yaptıracak bir kadın bulmuşsa ve başka kadınlarla da aktif bir cinsel hayatı varsa evlenmesine gerek yok dedim. Ben bu kategorilerden hangisine giriyorum.
All I said was if your domestic chores are taken care of by one woman and you have an active sexual life with other women, you don't necessarily need yet another woman with whom to tie the matrimonial knot.
Kocaman elleri vardı ve vücudumdaki tüm tutulmaları buldu.
HE HAD THESE HUGE HANDS, AND HE FOUND EVERY KNOT IN MY BODY.
İyi bir düğüm atamıyor musunuz?
Can't you tie a decent knot?
- Hız 5 knot olsun. - Emredersiniz, efendim.
- Make revolutions for five knots.
Neyin var?
What's got your wand in a knot?
Büyük bir hızla, neredeyse içgüdüsel olarak yorganını katlayarak oluşturduğu çıkıntıya yasladı kendini.
she pressed herself onto the knot she had rapidly and instinctively formed by bunching her quilt
- en azından başka bir aptal bulmamız gerekecek.
It looks like we're gonna have to get another dumb fuck to tie the knot, huh?
- Karnımda bir sancı var.
- I have a knot in my stomach.
69 göt deliği bir arada!
Sixty-nine assholes tied in a knot.
Haydi ama sevgilim kuyruğunu bir düğüme sokma.
Come on, darling, don't go getting your tail in a knot.
Her neyse, Claire ve Sack evlendiklerinde Amerika'nın en büyük iki ailesi, Cleary'ler ve Lodge'lar...
Anyway, once Claire and Sack tie the knot two of the great American families, the Clearys and the Lodges...
Bana o kadar kolay lokma değil gibi geliyor.
Keen as mustard to tie the knot, though.
Aletini düğümleyeceğim!
I'll tie his tool in a knot!
Kendinde değil, kafasının önünden darbe almış.
He's unconscious but stable, with a nice knot on his forehead.
Aslında, bu oldukça seçkin bir düğüm.
This is quite an elegant knot, really.
Köle çektikçe, düğüm sıkılaşıyor. - Avukat ne söyledi?
The more the subject pulls, the tighter the knot becomes.
Atak modunda 500 knot hızda 150 feet
The radar's clear. In attack mode, we're at 150 feet, 500 knots.
Siz yumru kafaların işi berbat etmediğinizden emin olmak istiyorum.
I wanna make sure you knot-heads don't screw up.
Kız arkadaşı anlarsa seni sikinden tavana asar.
If her girlfriend found out, she'd tie a knot in your dick. Go on, man!
Onu ölene kadar takacağım. Oh senin kelimelerin, tütsülerle dolu bir kase gibi.
That kiss you left on my handkerchief I knot it until it dies
Rota : Kuzey, Hız : 18 Knot "
North, Speed : 18 knots "
- Bu bir yalan ve bunu biliyorsun!
You knot it.
110 knot.
110 knots.
120 knot...
120 knots...
600 knot hızda 15 deniz mili.
600 knots, field at 15 nautical miles.
Oğlum, evlilik düğümünü at.
Son, tie the knot.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]