Koşuyor traduction Anglais
1,514 traduction parallèle
Haley bu müzik olayının peşinde koşuyor.
Haley's pursuing this whole music thing.
Carla, baş belalığında dünya rekoruna koşuyor. Sana yardım edemem.
The point is Carla's setting some kind of record on being a major pain in the ass, and I can't help you.
Carla, baş belalığında dünya rekoruna koşuyor. Sana yardım edemem.
Carla's setting some kind of record on being a major pain the ass, and I can't help you.
Gunnerson koşuyor....
Gunnerson dribbles....
Evet, buzdolabınız koşuyor mu?
Yes, is your refrigerator running?
Bir kız gibi koşuyor.
He runs like a girl.
Zavallıların peşinden koşuyor ve onları adam ediyorsun. Onlarsa şehir dışından gelen ilk manikürcüye atlıyorlar.
You chase after losers, take care of them, fix them up and then they hop on the first manicurist out of town.
Koşuyor, bağırıyordu. "Hayır, ateş etme!"
So he's running, he's saying, " No, don't shoot.
Başka işler peşinde koşuyor ama... eminim kalbi hala bu işlerdedir.
He's running with the hounds, though I'll bet his heart is still with the fox.
Baban hala koşuyor mu?
- Your dad still in the six-K? - Yeah.
Sana doğru koşuyor ve, ve..
He runs towards you and, and...
Bak, dana nasıl koşuyor?
Look at that calf run.
Neden koşuyor?
Why is she running?
Yalın ayak koşuyor. O da ne? Pijama üstü mü?
Running out there with bare feet and, what is that, a pajama top?
Eğer kız koşuyor olsaydı kimse onu böyle vuramazdı.
Nobody could have hit her like that if she was running.
Bu köpek iyi koşuyor!
Damn, that dog can run!
Midway'da çıplak bir halde koşuyor olabilir.
He could be running naked down the Midway for all I know.
Kızlar arkandan koşuyor...
Groupies all over you...
Artı, bir kız gibi koşuyor.
Plus, he runs like a girl.
- Lanet olsun, çok hızlı koşuyor.
- Damn, she runs a lot.
.bütün mesafeyi kenardan koşuyor ve Touchdown, Kansas City!
Over to the near side, he's going to go the distance. Touchdown, Kansas City.
.koşuyor, büyük bir savunma bloğunu ekarte etti.
He's on the run, picks up a big block downfield.
Yoldaş teğmen, birinci bölük hafif ekipmanla koşuyor ama.
Comrade lieutenant, how come the first unit runs with light equipment.
Şu kıza bak, uykusunda bile koşuyor olmalı.
Look at that girl, she must run in her sleep.
Trenin arkasından koşuyor ve hep kaçırıyorum.
That I am running after a train and I missed it.
Beni benden alan sokakları yıkıp geçen insafsız bakışları. Kalbimin, razı olan kısmı bıçakların arasına koşuyor...
His ruthless gaze... tore up the street... took me apart lt ran a razor's edge down the willing side of my heart
Bugün, Cho-won 42.195 km koşuyor!
! Today Cho-won is running 42.195km!
Yuka... 5 yaşında mutfağa koşuyor... gazeteyi tutuyor...
Yuka... 5 years old... running into the kitchen... holding the newspaper...
Bu çocuk hızlı koşuyor.
That boy's got one speed - runnin'.
Dave, Bauer koşuyor.
Dave, Bauer ran out.
Bu hiç hoş değil. - Linda kapıya doğru koşuyor.
- Linda's making a run for the gate.
En kötüsü ise Lindsay dışarıda bir yerde başarılı bir aktörün peşinden koşuyor.
And the worst part is Lindsay's out there chasing some successful actor :
O kesinlikle o topuklular ile çok iyi koşuyor.
She sure can run in those heels.
Telefonda çocuk koşuyor gibiydi.
On the phone, it sounded like the kid was running.
Ayak izleri koşuyor gibi görünüyor şarabın içinden geçmiş.
Footprints spaced in a run. Right through the wine. Vic was running for his life.
Doktor üzerinde bir kez, neredeyse koşuyor'için şanslı var.
Got lucky for once, almost running'over a doctor.
Koşuyor muydunuz?
Working out?
25 yaş fark ile Dennis yine zor işlerin peşinde koşuyor ama çok aşık olduklarını söylüyor.
"With an age gap of a quarter of a century, " Dennis is clearly punching above his weight again "but insists they are very much in love."
Rüyasında koşuyor.
He's dreaming he's running.
- Lorelai telefonlarıma çıkmıyor. Ama sigorta problemleri için babasına koşuyor.
Lorelai won't take my calls... but runs to daddy with her insurance problems.
Benim gibi güçlü ve cesur erkekler, büyük bir tekerlek peynirle bir tepenin üstüne çıkıyor ve onu aşağı itip peşinden koşuyor. Hadi oradan.
Where we attended the famous Gloucestershire Cheese-Rolling Festival, a time-honored tradition where fine, brave men such as myself, climb to the top of the hill with a large wheel of cheese, and then proceed to push it and run after it as it rolls all the way down.
Sen koşuyor musun?
You run?
Kız ona pislik muamelesi yaptı, o da enik gibi kızın peşinde koşuyor.
She treated him like shit and he runs after her like a puppy dog.
Laskowski koşuyor.
Laskowski is up.
Ölüm döşeğimde bile dolandırıcılık peşinde koşuyor olacağım.
I'll still be chasing the cons when I fall off my perch.
Hastanedeki her hemşirenin peşinden koşuyor. Bence iyi olacağına dair iyi bir işaret bu.
Well, he's chasing around every nurse in the hospital, so I think it's a pretty good sign he's gonna be okay.
Zamanında ben de bar alemlerinde bulundum,... ama bu adam o akşam içki konusunda rekora koşuyor gibiydi.
I've been on some benders in my time, but this guy was going for an all-time record.
Roberts köşeye koşuyor ve saniye kazanıyor.
Roberts pinch-runs and steals second.
Şüpheli demiryoluna doğru koşuyor.
Suspect is running for the rail yard.
Kosuyor muydun?
Running? What for?
- Karavanla birlikte mi koşuyor?
- A Gremlin.