Kuzen larry traduction Anglais
51 traduction parallèle
Kuzen Larry, el kitabını okuyordum.
Cousin Larry, I have been looking at the manual.
Sağol, kuzen Larry.
oh, thank you, Cousin Larry.
Kuzen Larry'nin arabasıyla kaza yaptım.
I had an accident in Cousin Larry's car.
Kuzen Larry, arabanı tekrar kullanmama izin mi vereceksin?
Cousin Larry, you'll let me use your car again?
Kuzen Larry, Dimitri eğer bana bu kadar güveniyorsanız, başaracağım.
Cousin Larry, Dimitri if you trust me that much, I'll do it.
Kuzen Larry?
- Cousin Larry?
Kuzen Larry, sinirlerimi bozuyorsun.
Cousin Larry, you're getting on my nerves.
- Sağol Kuzen Larry.
- Thank you, Cousin Larry.
Kuzen Larry beli sakat.
Cousin Larry has a bad back.
Benimle gelir misin Kuzen Larry?
Will you come with me, Cousin Larry?
Gerçekten işini biliyorsun Kuzen Larry.
You really know your stuff, Cousin Larry.
Neden bana göstermiyorsun Kuzen Larry?
Why don't you show me, Cousin Larry?
Kuzen Larry, Çok mutluyum.
Cousin Larry, I'm so happy.
Lütfen kuzen Larry lütfen benimle gel.
Please, Cousin Larry, please come with me.
İyi giriş kuzen Larry ama o benim çıktığım kız.
Good opening line, Cousin Larry, but she is my date.
- Kuzen Larry, tebrikler.
- Cousin Larry, congratulations.
Kuzen Larry bir fotoğrafını sattı.
Cousin Larry sold a photograph.
Kuzen Larry'i dolaba kilitledim.
I've got Cousin Larry locked in the closet.
Kuzen Larry, buraya gel.
Cousin Larry, come over here.
En iyi dostum, sen bile "mutlu yıllar kuzen Larry" yazılı bir tebrik kartı... verme zahmetine girmedin.
Even you, my best friend didn't go to the trouble of getting a card to say : " Happy Birthday, Cousin Larry.
Kuzen Larry, farklı bir şeyler fark etmiyor musun?
Cousin Larry, don't you notice anything different?
Lafı bile olmaz, Kuzen Larry. Sanırım elimde bir sopa, tepeye çıkıp hayvan gütmekle vaktimi ziyan ediyormuşum.
Needless to say, Cousin Larry I think I've been wasting my time poking animals up the hill with a stick.
Kuzen Larry?
Cousin Larry?
Kuzen Larry, bu nedir?
Cousin Larry, what this?
Oh, Kuzen Larry.
Oh, Cousin Larry.
Kuzen Larry, telefondaki kişiye karşı iyiydin.
Cousin Larry, you were nice to that person on the phone.
Kuzen Larry, biliyor musun, bir gün, sana bakıp şunu söyleyeceğim :
Cousin Larry, you know, someday, I'm going to look at you and say :
Kuzen Larry, hiç fotoğraf çektin mi?
Cousin Larry, did you get the picture?
Merhaba, Kuzen Larry.
Hello, Cousin Larry.
Kuzen Larry, ne istediğini inan ki bilmiyorum.
Cousin Larry, I don't know what you want.
Vay canına, Kuzen Larry bunu duyduğuna çok sevinecek.
Oh, my cousin, Larry, would love to hear that.
Kuzen Larry, bir adam kendisiyle ilgili bir şey öğrendiği zaman, bu onu daha iyi biri yapar.
Cousin Larry, when a person learns something about himself that makes a better person.
- Kuzen Larry?
Cousin Larry?
Tıpkı tıpkı kuzen Larry'nın hazırladığı kahvaltılarda olduğu gibi.
Like when Cousin Larry makes breakfast.
- Bu kuzen Larry.
- That's Cousin Larry.
Kuzen Larry, otur.
Cousin Larry, sit down.
Kuzen Larry. Tüm bu ıvır zıvır, bir yere varmamızı sağlayacak mı?
Cousin Larry is this rambling taking us anyplace?
Ben iyi oğulum, kuzen Larry değil.
I'm the good boy, not cousin Larry.
Kuzen Larry'den daha zekiyim.
I'm smarter than cousin Larry.
Kuzen Larry'den daha iyi bakımlıyım.
I'm better-looking than cousin Larry.
Kuzen Larry haklı.
Cousin Larry's right.
Görünüşe bakılırsa kuzen Larry, bilardo masası imal ediyor.
Looks like cousin Larry builds pool tables.
Demek ki Kuzen Larry'nin kurbanlarla irtibatı varmış ve onları o seçmiş.
Assembled on the buyers'premises. So cousin Larry had contact with the victims, and he chose them, didn't he?
Kuzen Larry o! Midesi hassastır biraz.
Cousin Larry, weak stomach.
Kuzen Larry'ye birkaç göğüs göstermiş olabilir.
I mean, he might have showed cousin Larry some side-boob.
Şehri terk et kuzen Larry Appleton
Get out of the city, Cousin Larry Appleton.
Belki, kuzen Larry, Jennifer, Mary Anne... hepsi 14'ünde puf oldu.
Balki, cousin Larry, Jennifer, Mary Anne... whole cast poof ed on the 14th.
-... kuzen Larry'i suçlamak gibi.
- like blaming cousin Larry.
Zavallı kuzen.
[LARRY GRUNTS] oh, poor cousin.