Kâğıt traduction Anglais
2,466 traduction parallèle
Üzerini çıkarıp ayakkabımdan çorba içersen sana 50 kâğıt veririm.
I'll give you 50 bucks if you take off your top... and you drink soup out of my shoe.
Ayakkabıdan çorba içmem için 500 kâğıt mı veriyorsun?
You're gonna pay me $ 500 to drink soup out of a shoe.
Öğretmenim Bay Nelson çok tembel olduğu ve sınav kâğıtlarını okumadığı için çoktan seçmeli test olduk neyse önemli değil.
We have to take these multiple-choice tests because my teacher Mr. Nelson is, like, too lazy to grade a fucking... anyway, it doesn't matter.
Bir mühendis her zaman nesnelerin kâğıt üzerinde tanımlanmış şekilleriyle yüzleşir.
An engineer always faces the task of describing shapes of objects on paper.
Bir mühendisi bir nesne ya da makinenin ayrıntılarına götüren kâğıt "Mühendislik Çizimi" olarak adlandırılır.
The paper, through which an engineer conveys the details of a machine or object is called Engineering Drawing.
Bir nesnenin şekli ve büyüklüğünü tamı tamına vermek için, nesnenin çeşitli açılardan çeşitli çizimleri, kâğıt üzerinde bir görüntü vermesi için, kâğıt yüzeyine yerleştirilir.
In order to present the exact size and shape of the object, The lines are drawn perpendicular to the planes of the paper From various angles of the object, giving an image on the paper.
Çantamda kâğıt mendil olması lazım.
I think I've got tissues in my bag.
Şimdi bir kâğıt imzalayacaksınız ve yolunuza devam edeceksiniz.
You'll sign a paper now and be on your way.
Bir kâğıt parçasını almak ne kadar zor olabilir ki?
How difficult can it be obtaining a piece of paper?
Kalem ve kâğıt telefonun solunda.
Pen and paper on the left of the phone.
Kaliteli kâğıt.
Nice stationery.
Sen, ben, zararsız kâğıt hedefler ve biraz da mühimmat.
You, me, some harmless paper targets, and some live ammo.
Gün boyu içip kâğıt oynamak eğlenceli olsa gerek.
It must be fun to drink and gamble all day.
Kâğıt kesiği.
Paper cut.
Ve kâğıtlarımı alana kadar da geri gelme.
And don't come back until you got my papers!
Sınavdan geçip senin gibi 20 kilo fazlam olmasından ve evrak işi yaptığım için kâğıt kesikleri yüzünden kanama geçirmekten ürküyorum.
I'm actually afraid of passing the test and end up like you. Forty pounds overweight, and bleeding out from my papercuts from doing all the paperwork.
Sekiz senaryonun olduğu yerden işe başladık ve hâlâ aynı kâğıt işlerini ayırmakla bombanın patlayacağı zamanla uğraşıyoruz.
We enter the problem from these eight avenues, we're still going to be sifting through paperwork when the bomb goes off.
- Bence kâğıt üstünde eşitiz.
That's an equal cheat sheet.
Spangler'ın masasında Atlas MacDowell'dan alınmış bir kâğıt tutacağı var.
Spangler has a paperweight on his desk from Atlas MacDowell.
Üç hafta sonra işine son verileceğini söyleyen bir kâğıt parçası tutuştururlar eline.
They give you a piece of paper telling you the next three weeks will be your last.
100 kâğıt eder mi?
100 bucks?
Size en güzel kâğıtlarımdan verdim, ziyan etmeyin.
I've given you my good stationery, so don't waste it. - Jasper.
Şuraya sereceğimiz bir kâğıt falan- -
Now, do we have some paper or something that we could...
- Kâğıt üzerine mi?
- On paper? - It has to stop.
Adamımız kâğıt üzerinde pırıl pırıl biri.
Well... your boy's squeaky clean on paper.
Eğer sadece, iki boyutta yaşasaydık Evren, bizlere düz bir kâğıt gibi gelecekti.
If we lived in only two dimensions, our universe would be a flat sheet.
Oynamak istiyorum ama kâğıtlarım izin vermiyor.
I want to be in, but my cards won't let me.
Cebinde bu kâğıt parçası vardı.
He had this piece of paper in his pocket.
O zaman trilyonlarca kâğıt kesiği gibi acıtmış olmalı. Hayır.
So it would feel like a bazillion paper cuts.
Şimdi zamanım yok ama belki sonra kâğıt almaya uğrarım.
I don't have time now, but maybe I'll swing by later for some paper.
- Mona, kâğıt mendilin var mı?
Mona, got a Kleenex?
Katrine, o kâğıt parçaları başbakanın yasaları çiğnediğini kanıtlıyordu.
Katrine, those papers proved that the PM broke the law.
Daha yeni 500 kâğıt verdim.
- I just gave you 500 bucks.
Daha yeni 500 kâğıt verdim.
- Well, I just gave you 500 bucks.
Tüm kâğıt ve yazıcı ihtiyaçlarınız için.
For all your paper and printer needs.
Tüm kâğıt ve yazıcı ihtiyaçlarınız için.
For all your paper and printer need
Harika çünkü biliyorsunuz kâğıt sanayisinin ömrü sonsuz değil.
That's great, because, you know, The paper industry's not gonna last forever.
Throop'taki Osprey Kâğıt'ta çalışıyor. Dunder-Mifflin'den en çok müşteri çalan o.
He works for Osprey Paper over in Throop, steals more clients from Dunder Mifflin than anyone.
- Prova başı 60 kâğıt.
60 bucks a session.
Michael Scott, Dunder-Mifflin Kâğıt Şirketi.
Michael Scott, Dunder Mifflin Paper Company.
- Danny Cordray, Osprey Kâğıt.
Danny Cordray, Osprey Paper.
Burası, Dunder-Mifflin Kâğıt Şirketi.
This is Dunder Mifflin Paper Company.
Dur, şoförler kâğıt satabilecek demek mi oluyor bu?
Wait, so drivers are gonna be able to sell paper On the road?
Görünüşe göre şirket şoförlere, güzergâhlarında kâğıt satma izni veriyormuş.
Apparently, corporate is going to have Drivers sell paper on their routes now.
Kâğıt mendilimi bitirdim.
I ran out of kleenexes.
- Hâlâ kâğıt mailler alıyorsun.
Maybe that wouldn't have happened.
En azından 1000 kâğıt.
I'd say at least a thousand.
Aslında büfenin üstünde bir deste kâğıt görmüştüm.
Okay. Yeah. You know what?
Baktığımı gördün ama kâğıdına bakmıyordum.
You saw me looking, but I wasn't looking at your paper.
Buraya kâğıt satmaya gelmiştin.
You're here to sell me some paper.
Bir top kâğıt.
Oh, that's a ream of paper.