Köşede traduction Anglais
2,978 traduction parallèle
Köşede kalmış bir gerçeği açık etmek isterim. O da :
But I do want to address the elephant in the room, which is, you know,
Sonra gazeteyi bana geri verdi ve aynen bana söylediğini yaptım. Ama köşede kimse yoktu.
So he gives me back the newspaper, and I do what he tells me, only there was no guy around the corner.
C planı, şu köşede bir sığınak var.
Plan C, there's a shelter at the corner.
Köşede.
Corner pocket.
Her köşede bir hayalet bulacaksın.
You're gonna find a ghost in every corner.
Kırmızı köşede 80 kilo ağırlığında bu yıl katıldığı dokuz karşılaşmanın sekizini kazanan Cole "Memphis'ten gelen korku" Gryder!
In the red corner, weighing in at 175 pounds, with a record of eight wins, one loss this year, the challenger Cole "The Menace from Memphis" Gryder!
Mavi köşede ise 76 kilo ağırlığında bu yıl hiç yenilgi almayan Miami'nin çocuğu Logan Shepherd!
And in the blue corner, weighing in at 168 pounds, undefeated this year, your returning champion and our man from Miami, Logan Shepherd!
Bilmiyorum. Birbirinizle konuşun. Yoksa hayatının geri kalanında o köşede tek başına yemek yersin.
Just talk to each other, or else... eat alone in corners for the rest of your life.
İkinci köşede bir adamımız var, üçüncü köşede de bir adamımız var...
We got a guy on second. Got a guy on third.
Oraya vardığımda bir köşede oturmuş, o komik leopar desenli bavuluyla bekliyordu.
When I got there, she was sitting in the corner with this ridiculous... leopard-skin suitcase.
Oraya vardığımda bir köşede oturmuş, o komik leopar desenli bavuluyla bekliyordu.
When I got there she was sitting in the corner with this ridiculous leopard skin suitcase.
Köşede gizlenmiş olabilir.
Could be lurking around the corner.
Bir subayın öldüğünü duyuyorlar ve birden her köşede bir bebek oluyor.
They hear of a dead officer with money behind them and suddenly there's a baby on every corner.
Neyse, köşede senin için özel bir lavabo var. Sen ve tüm palyaço arkadaşlarının başına bir şey gelirse tabii ki de bize gelebilirsin. Cevabım hayır.
Anyway, there's a special sink for you in the corner, you and all your clownfolk, if they ever come over, which you have to run by us, of course.
O köşede yemek yiyoruz.
I'll show you the ropes. That corner of the bed is for eating.
Tek başına köşede duruyordu.
He was standing in a corner on his own.
O bir köşede çıplak dururken, ben de diğer köşede "hücum" diye bağırırdım.
He'd start one side of the room, naked, and I'd stand the other and he'd go, "Charge!"
Bu köşede Ravashing Roddy!
In this corner... Ravashing Roddy!
Diğer köşede ise The Crusher!
In the other corner... The Crusher!
Sıradaki maçta, bu köşede Black Rudy var!
In our next bout, in this corner, Black Rudy!
Diğer köşede ise,
And in the other corner,
- Diğer ikisi hemen köşede olabilir.
- The other two could be around the corner.
Bu köşede uyuşturucu satan bir adam değil.
You know, this is not some... corner drug dealer we're talking about.
- Ama bir şeye ihtiyacın olursa, ben köşede olacağım.
But... I'm just gonna be right around the corner if you need anything.
Ama kenarda köşede orman yetişmesi için yeterli su ve besin bulunur.
But there's just enough water and nutrients for a fringe of forest to take hold.
O hâlde, sizin yaptığınız bir köşede durup hakem gibi etrafı gözlemek mi?
And so you - - you, what - - you stand in a corner watching like a referee?
Tek farkı köşede beklemek zorunda olmamam.
Only, um... I don't have to stand in the corner.
Ve ilk günümüzde croque monsieur yedik ki inanılmaz güzel olan salamlı sandviçler yani,... Her köşede bulabileceğin şeylerdi, ve saplantı haline geldi.
And on our first day there we had a croque monsieur, which is like this insanely delicious ham-sandwich thing, which you can find on, like, every corner, and it became an obsession.
Bu köşede de sınıfını birincilikle bitiren ve mezuniyet konuşmasını yapacak olan kilosu- - Kaç kiloydun, canım?
And in this corner, finishing first in her class, delivering the commencement address, weighing in at - - What do you weigh, honey?
- Köşede toplantı için bana katılacak mısın? - Tamam.
Will you join me in the corner for a little powwow?
Rose'un köşede bir yerde tasarım stüdyosu var.
Rose's design studio is around the corner.
durmuş köşede hem şarkı söylüyor hem ağlıyor zavallı.
Share with ass corner poor and wept.
Ama sana söylüyorum bir köşede oturup sadece seni düşünüyor olacağım.
But I'm telling you I'll go, sit in a corner and just keep remembering you.
Hey, hemen köşede.
Hey, he's round the corner.
Saat 8'de et lokantasında... bar tarafındaki köşede.
Chop House at eight. Corner booth in the bar.
Bu köşede öldürülen üçünün boynu kırılmış.
The three who were killed at this corner got broken throats.
Hemen şu köşede oturuyorum.
We'll eat together. I live right around the corner.
Dört tane lobide, her köşede bir tane, iki tane de girişte.
Four in the lobby, one in each corner, two at the entrance.
Kıyıda köşede bir şeyi olmayan bir sürü insan.
That's a lot of people without a backup plan.
Geldiğinden beri bu köşede takılıyorsun, kardeşim.
Bro, you been in the corner since you got here.
Lavabo köşede.
Bathroom. Corner.
Başka herhangi biri şimdiden köşede bir ofis için kozlarını ortaya koymuş, veya NSA'ya gitmiş olurdu.
Anyone else would have made a play for the corner office by now, or gone over to the NSA.
Kadına dönüşme hayali kuran renkli erkek çiçeği anlatıyormuş. Henüz çiçek bile açamamışken üç saat boyunca köşede beklettiler.
A male flower that wants to become a woman it hasn't blossomed yet, so I've been like this for the last 3 hours
Sinemaya doğru yürüyordum kırmızı ışıkta bekliyordum, köşede duruyordum sonra bir anda evsiz bir adam koşmaya başladı çığlık atıyordu, arkamı döndüm ve adamın bana doğru koştuğunu gördüm.
I was walking here, to the theater, and I was at a red light, like, standing on this corner, and this bum, like a homeless guy, just came running, he was screaming and I turn and I see and he's running right at me.
Bu sabah uyandım ve senin büyük boy bir resmini, "The New Yorker," da köşede Nate'in "Tarafındaki adam." olarak gördüm.
I woke up this morning to find a big picture of you in "The New Yorker," with Nate in the corner as "the man by your side."
Sol köşede Shannon Pritchett var. Eski Ohio güzeli. Savunma oyuncumuz Ryan Pritchett'in eşi.
In the left corner, we have Shannon Pritchett, former Miss Ohio, wife of our free safety, Ryan Pritchett, all-star.
Sağ köşede Leanne Fleming.
In the right corner, Leanne Fleming.
Kıçına şaplak atma konusunda anlaşırsak bir köşede dikilmeye razıyım.
Look, I'd be willing to stand in a corner if you agree to paddle his bottom.
Arabamda bekleyeceğim, şurada köşede.
I'll be waiting in my car, just'round the corner.
Köşede durmuş konuşuyorlardı ki genelde Barcelli pek konuşmayı sevmez.
They were in the corner, talking, and Barcelli's not big on conversation.
- Fabrika hemen şu köşede.
Factory is around the corner.