Kın traduction Anglais
483,977 traduction parallèle
Yeniden geleceğimiz için çok heyecanlıydık çünkü çok aşkın görünüyordu.
We were so excited to get back here because it just seemed so... transcendent.
Kıyafet parçalarına bakın.
Look for pieces of clothing.
Kırığın yönüne bakın.
Now note the directionality of the break.
- Çıkın efendim.
Step aside, sir.
Konuşmanın motivasyon kısmı şimdi gelecek, değil mi?
The motivational part of the speech coming up, is it?
Uzmanlık alanın değil mi zaten bu?
Isn't that your specialty?
Mesele şu ki, Bayan Trelawney biri anahtarını bilinçsizce bir yere bırakabilir. Bu da bir alışkanlık haline gelebilir.
The thing is, Mrs. Trelawney, it's kind of an unconscious thing, where somebody puts their key.
Küstahlık yapamazsınız.
I cannot have you flippant.
Kışlanın deposunda tutuluyor.
It's being held in storage at the army barracks.
Neyse ki burada sıcaklık daha düşük ve ağaçların gölgesi sayesinde bu ceset ilkinden daha iyi durumda.
But lucky for us, up here, the temps are cooler, and it looks like the shade of the trees has kept this body in better condition than the first one.
Kıpırdamayın!
Don't move!
Kırık dalları arayarak başlayacaksınız.
Now you'll start by looking for broken branches.
Bazılarının kıyafetlerindeki gezi yamalarına bakarsak altı ay önce kaybolan İsviçrelilere ait olabilirler.
Well, based on the expedition patches that were found on some of the clothing, several of them could've been from a Swiss trekking group that went missing about six months ago.
Kızgın olduğunu biliyorum.
I get that you're pissed.
Senin tanıdığın kişi, aşık olduğun kişi, ben değilim.
That person that you knew, that person that you fell in love with, that wasn't me.
Wyatt ve Lucy'le olan eğlenceli kısmı kaçırdığın için üzgünüm.
Sorry you're missing the fun part with Wyatt and Lucy.
Bence sen kırgın bir insansın... sevdiğin insanları özlüyorsun. Aynı ben ve Wyatt gibi.
I think you're a broken person... who misses the people that they love, just like me, just like Wyatt.
Ve yarım saatten fazla zamanını beni kemeriyle kırbaçlayarak geçirdi, beni oturttu ve bana Rittenhouse'la ilgili her şeyi anlattı.
And after he spent the better part of an hour whipping me with his belt, he sat me down and told me all about Rittenhouse.
Son kez yolculuğa çık, karını ve kızını geri getir. Ana gemiyi teslim et ya da yok et umurumda değil.
Go on one last trip, get your wife and your daughter back, and then surrender the Mothership, or destroy it...
Senin bir kızın daha vardı. Adı da Amy'di. Çok akıllıydı, komikti, sosyoloji okumuştu.
You have another daughter, and her name is Amy, and she is smart, and she is funny, and she has a degree in sociology, and a black belt in karate, which is super weird,
Ama şüphesiz ki evlenip sonsuza dek mutlu olacağımız güne kadar hayatımızın en büyük macerasını yaşadık.
But make no mistake, getting to the wedding day and our happily ever after would be the biggest adventure we would ever face.
Majesteleri, istediğiniz gibi güneydeki kulelerin ve ana kapıların güvenliğini iki katına çıkardık.
As you've requested, your majesty, we've doubled security on both the main gates and the south towers.
Küçük kızımın taç giyme töreninde her şey kusursuz olmalı.
Everything for my little girl's coronation weekend must be absolutely perfect.
Hayal kırıklığına uğramayacaksın.
I won't let you down.
Belki de sıkı kucaklaşmalardan kaçınmalısın, tatlım.
Um, perhaps you should refrain from the bear hugs, sweetheart.
Huzurlarınızda Kıdemli Yüzbaşı Üçüncü James Rutherford-Carver.
I present lieutenant commander general James rutherford-carver III.
Sorun değil, hala kızgınsın. Anlıyorum.
It's okay, you're still upset, i understand.
Pascal, kral kızının burada olmadığını öğrendiğinde hepimizin başı yanacak, biliyorsun değil mi?
Pascal, you do realize that if the king finds out she's gone, we're all going to be in big trouble right?
Olay şu ki, kızınız hala üzgün. Biraz yalnız kalmak istediğini söyledi.
It's just, she's still upset and she said she needed time alone.
Ne olduğunu sana zorla anlatamam ama benden bir şeyler sakladığın açık.
I can't make you tell me what happened, but obviously you're keeping something from me.
Diğer kızlar da yardım etseydi çok daha kolay olurdu ama o kadar dedikoducular ki eğer öğrenirlerse krallığın yarısına duyururlar.
This would have been so much easier with the other girls helping, but they're such gossips, half the kingdom would know about your hair by now.
Küçük kızının gününü mahvetmiyorum ya?
Am I ruining your little girl's perfect day?
Bak, kızdığını biliyorum ama baksana.
Look, I know you're angry, but can't you see?
Tavukların boğazlanmadan önce tırmanmaya zorlandıkları şu merdiveni korumaya aldık.
We will be preserving the staircase that the chickens were forced to climb before they were golfed to death.
Çalışanlarımın sağlık sigortası var.
My employees get health care.
Artık bir beşlik çakarsın, değil mi?
You've got to give me a high five after that.
Açık büfe sınırsız sanmıştım.
I thought all parts of the buffet were unlimited!
Grev kırıcısın!
- [men ] Hey, hey, ho, ho! - [ Tony] You're a scab!
Ama faydacılık der ki o düğmeye basmak zorundasın.
But utilitarianism would say you have an obligation to pull the switch.
Kızı arabaya attın.
So... you've got her in your van.
Kıskandın mı?
Jealous?
Artie'yle evlenirsem sence kaybettiğim tatlı, kaçık kocam Roland Peacock'ın hatırasına ihanet etmiş olur muyum?
If me and Artie is forever, does that mean I'm betraying the memory of my sweet, funky late husband Roland Peacock?
Çişli çarşaflarını gömerken yakaladığım o liseli kızın TV programı var.
I can't believe that high school girl I once caught trying to bury her wet sheets in the garden has a TV show.
Hikâyem bizi izleyen milyonların bir kısmına yardımcı olabilir. Ama bu hikâye benim.
I know that sharing my story might help some of the millions of people watching right now, but it's still my story.
"Balık tutmanın tadını çıkarmalısın."
"You have to take some fishing enjoyment."
Pekâlâ... The Americans'ın kıymeti bilinmiyorsa televizyonun altın çağındasındır.
Okay, uh... you know you're in a golden age of television when you take a show like The Americans for granted.
Sen hâlâ bana kızgın mısın?
What, are you still mad at me?
Dinle, "bize gel" kızların dilinde "yatalım" demektir.
I'm telling you, "come over" is lady talk for "have sex."
Kızlar sana kızgın değiller.
The girls are not angry at you.
Sizin şehir dışındaki yarışlarınızda Ramada Inn'de neredeyse aynı odayı paylaştık.
We almost shared a room together at the Ramada Inn for one of your outoftown track meets.
Genç kızların bazen kötü ve şirret olduğunu biliyorum.
I know teenage girls can be mean and bitchy.