Lackey traduction Anglais
239 traduction parallèle
- Evremonde'un uşağı.
- Evremonde's lackey.
Yiğit bir hasım yerine uşak, savaş meydanı yerine bir hendek.
My noble foe, a lackey. My battlefield, a gutter.
Bu Polonya uşağının, yerimde gözü var!
He likes it, this lackey of the Poles!
- Sana bir araba satın aldım, bir de uşak.
- I bought you a car, hired a lackey.
Muhtemelen, İstanbul'daki beyefendinin kiralık adamıdır.
It's still going on, then. Probably a lackey of those gentlemen in Istanbul.
Ama sanatçılar hizmetkâr değil mi zaten bu dünyada? Zenginlerin, güçlülerin yalakasından başka nedir ki sanatçı?
For what is an artist in this world, but a servant... a lackey for the rich and powerful?
Yoksul ırgatın oğlu Suvan, bey uşağı gibi konuşuyor.
Shuvan, the beggar's son, is talking like a lackey!
Bir hizmetçisin ve peşime düşüyorsun!
A lackey and after me!
Bir dalkavuğa göre güzel kelimeler.
Fine words for a lackey.
Korkak bir uşak değildi!
Not a weak-gutted lackey.
Uşak mı oldunuz?
A lackey?
Bir Asilzadeyi tekmeliyorsun. Uşağa bak sen.
Me, a Grandee, kicked in the butt by a lackey.
Ne zamandan beri yakuza için uşaklık ediyorsun?
Since when are you a lackey for yakuza?
Anladım, sen akıllanmayacaksın, soytarı!
I see you never stop, lackey!
Soytarı!
Lackey!
Soytarının kim olduğuna polis karar verecek.
The police will decide who's a lackey here!
Seni kiminle konuşuyorsun, soytarı?
Whoa! Who are you talking to, lackey?
Eğer kahrolası bir bahçe partisinde uşak olursam geberirim.
I'm buggered if I'm gonna be a lackey at a bloody garden party.
Beleşe çalışmıyoruz!
I do not do this for a lackey's wages!
Merhaba, ben Diana Christensen. Emperyalist güçlerin ırkçı bir yalakasıyım.
Hi, I'm Diana Christensen, a racist lackey of the imperialist ruling circles.
Aptal ona söyleneni yaptı. Seni halk önünde düşman ve... yardakçı olmakla itham etti.
She denounced you publicly... as a lackey and an enemy.
Bir düşman ve bir yardakçı.
An enemy and a lackey.
Şu Strasbourg'da ki komutan yalakası subayı hatırlar mısın?
You remember that boudoir soldier in Strasbourg... that staff lackey?
Lackey!
Lackey!
Lackey.
Lackey.
sana dalkavukluk edemem.
Not your lackey.
Ratigan'ın tahta bacaklı uşağı.
- Ratigan's peg-legged lackey.
İmparator dalkavukluğu.
Emperor's lackey
Sen bir uşaksın.
You're just a lackey.
- Lanet yalaka.
- Fucking lackey.
Bu Zhor, Doğu bürosundan!
He is Zhor, a lackey of the East Securitate.
- Hayır, en fazla yalakayım.
No. I only go as far as lackey. Will there be anything else?
Kes sesini uşak!
Shut up, lackey.
- Neyim ben, uşak mı?
- Am I the building lackey? - YES!
- Sadece Barlow'un uşağıydın.
- You were just Barlow's lackey.
ve bu kapının ardındaki adam da bizim sadık uşağımız.
And the man on the other side of this door is our humble lackey.
Serseriler, ayaktakımı, kaçkınlar avam Brötonlar, aşağılık köylü uşaklar... Aşırı kalabalık ülkeleri olmadık maceralara ve sonu belli yıkımlara yollamak için kusuyor bunları.
A sort of vagabonds, rascals, and runaways a scum of Bretons, and base lackey peasants whom their o'er-cloyed country vomits forth to desperate adventures and assured destruction.
Saf ipek, ve o sadece bir uşak.
Pure silk, and he's just a lackey.
Hayır, ben senin uşağındım.
No, no, I was your lackey.
Seni şirket yalakası.
You corporate lackey.
Bak sen. - Tamam.
There he is, all dressed up for his first day as a management lackey.
Şimdi belediye başkanına dalkavukluk yapıyor.
He's a lackey in the mayor's office.
Onun yerine, onun yeni sağ kolu olan, Ajan Z'ye, onu çalmasını emretti.
Instead, he had his new lackey, Agent Z, steal it.
Neden onun uşağıyla konuşmak isteyeyim ki?
Why would i want to talk to his lackey?
O ejderha hırsızın teki. Aynı zamanda kız kardeşimin de uşağı.
That dragon's a thief, my sister's lackey
- Sen Angel'ın uşağısın.
- You're Angel's lackey.
- Lackey!
- Lackey!
Yetmezmiş gibi şimdi bir de Harvard'lı çocuğu getirdiler.
And that was bad enough. Now they put this Harvard kid on, this lackey. I don't know what the fuck he does.
Bir uşak için sıcak süt hazırlamak bu kadar mı zor?
Hot milk, that ought to be possible! Even for a lackey!
Bir başka uşak olduğunu düşündüm.
Thought for sure you were another lackey.
- Birinin uşağı olduğumu mu ima ediyorsun?
Are you implying I'm somebody's lackey, commissioner?