Landmark traduction Anglais
372 traduction parallèle
Çok kritik önem taşıyan gelişmelerle dolu bir dönemde bile bu müzakere büyük bir kilometre tası.
Even in a period replete with developments of climactic significance the parley is a major landmark.
- Büyük bir kilometre taşı.
- "Is a major landmark."
Bu turist rehberini okuyup P ve T harfleriyle başlayan bütün köylerin, vahaların ve sınır çizgilerinin ismini yazdım.
I've gone through this tourist guide writing down the name of every village every oasis, every landmark That begins with P or T.
Anlattığı her detayı tanıyor gibiydim.
I seemed to be familiar with every landmark.
Adresini bilmiyordum, ama bir işaret vardı.
I didn't know your address, but I had a landmark.
Burada Harrington evinden bahsediyoruz, kasabanın sembolü olan ev yani, ve ne durumda olduğunu görmenizi istiyorum.
We're talking about Harrington House, which is a landmark in this town, and I intend to see that it stays that way.
Başka bir tarihi mekana geçmek ister misin?
Wouldnt you like to go to another local landmark?
Bu gezi hayatımda bir dönüm noktası. Kardeşim benim.
This trip is a landmark in my life.
- Bir kerte bulmalıyız, o kadar.
- We just have to pick up a landmark.
Kerteyi burnumuzun dibinde bulacağız.
We'll pick up a landmark right in the kisser.
Solumda yedinci istasyon yer alıyor.
On my left, landmark number seven.
Bu tedaviyi uygulayan kişi, geleneksel simyayı modernize edip,... kimya bilimi, biokimya ve yaşamın kimyasının keşfine öncülük etmiştir.
The man who made that cure work is a landmark from the old alchemy to the new, on the way to chemistry, iatrochemistry, biochemistry, the chemistry of life.
Bu harika bina bu büyük şehrin diğer başarı simgeleri arasında bir başka başarı simgesini temsil etmektedir.
This magnificent building represents yet another landmark... in a long succession of landmarks for this great city.
Nasıl bir işaretse!
It's a landmark.
Orası Alan 2'ye giderken belirgin bir sınır işaretidir.
It's a clear landmark for going to Area Two.
- Tarihi bir konak.
- It's a landmark building.
Bu akşam, televizyon dünyasında bir dönüm noktası sunuyoruz.
Toníght, we present a landmark ín televísíon entertaínment.
Tanıdık bir sınır işareti.
A little familiar landmark of some sort.
"Ölümün, anavatanı Romalı emperyalist saldırganlardan kurtarma savaşımızda bir dönüm noktası olacak ama kanalizasyon, tıp, yol, konut ve eğitim ile ilgililerden değil ve ayrıca her cinsiyetten ve hermafroditten olan Yahudilere yardım eden Romalılardan da değil."
"Your death will stand as a landmark in the continuing struggle to liberate the parent land from the hands of the Roman imperialist aggressors excluding those concerned with drainage, medicine, roads, housing education. And any other Romans contributing to the welfare of Jews of both sexes and hermaphrodites."
İlk dönüm noktası oradaki son direk.
The first landmark is that last pole.
- Eski sinirtasi
- Old landmark
- Burası özel bölge sınırı.
- This is a protected landmark.
Dorry'nin barı için.
To declare Dorry's pub a landmark.
Bir kent simgesi. Floransa'nın en güzel konaklarından biri.
It's a landmark, one of the most beautiful estates in Florence.
Ben Landmark Tur'dan geliyorum.
I'm with Landmark Tours.
281 metrelik tarihi yapı.
921 feet of historic landmark.
Bugün spor tarihinde dönüm noktası olabilir.
Today may be a landmark in sports history.
Chelsea Hotel bir dönüm noktasıdır.
I want shopping! The Chelsea Hotel is a landmark.
Burası tarihi bir dönüm noktasıdır.
This is a historic landmark. Shopping!
Biliyor musun, öyle olağanüstü bir yerin kapanması gerçekten yazık.
You know, it's really a shame that they would tear down a landmark like that.
Landmark Alışveriş Merkezi'nde.
It's at Landmark Mall.
O tarihi bir ev.
The house is landmark building.
Tarihi evi mahvetti... kasaba halkı da ona 2 milyon dolarlık dava açtı.
He altered the landmark building and the town is suing him for $ 2 million.
Bu sadece Chicago'nun bir amblemiydi.
That was a fucking Chicago landmark.
Hollywood tarihinde bir kilometre taşı.
- Landmark in Hollywood history.
Bu Elvis'in tarihi bir simgesi.
This is an hisyorical Elvis landmark.
- Bu, çok önemli bir tarihi anıttır!
That's an important historical landmark!
Ufak bir işaret falan görebilseydik.
If we could just find a landmark.
Hollywood işareti - Tinsel Bölgenin - en iyi bilinen sınır taşı, bugün acı bir olaya yaşlı bir çiftin cesetlerine sahne oldu.
The Hollywood sign - tinsel town's best known landmark, was today the grim setting for the discovery of the bodies of an elderly couple.
- Burası sizin.
- It's a landmark.
Gazetede geçecek birkaç satır cazibe merkezi gibi yapacaktır burayı.
The lanes could be designated. As, like, a landmark or something.
Bu tarihi bir işaret.
It's a historic landmark.
Park Row tarihsel bir dönüm noktası olabilir ama aynı zamanda da orası suç için zemin hazırlayan bir yer.
Park Row may be an historical landmark but it's also a breeding ground for crime.
Duke's için tarihi sit alanı çıkarttırabiliriz belki.
We could have Duke's declared a historical landmark.
Böylece bir güzel şaheser daha cebimizde olacak?
Another fine landmark under our belts.
Büyük, tarihi bir anıt yıkılmak üzere ve hiç kimse toplanmadı.
A great historical landmark is about to fall and no one turns out.
Lewis imzalı filmlerde kanun kaçakları vahşi hayvanlardı.
Get in! But in Lewis " landmark film, the renegades were wild animals.
Geçen gün antik tiyatronun merdivenlerinde hava alıyordum. Bana sandviç almak için şehir merkezine inen nişanlımı bekliyordum. Hiç kimse yoktu.
The other day, I was sitting in the lower parts of the Etruscean landmark theatre,... aiting for my boyfriend, who had gone to buy a sandwich.
Yok, adanın kendi bir tür simgedir.
No, the island itself is a kind of landmark.
Böyle simge yerleri yıkmak suç olmalı.
It's a crime to lose a landmark like this. I mean look at it.
Eee, belediye başkanının ofisiyle olan bağlantıları sayesinde, bizim sinemayı şehrin simgesi statüsüne sokacak.
Well, he's using his connections in the mayor's office to get the theatre landmark status.