Latın traduction Anglais
180 traduction parallèle
Keşke hasılatın yarısı benim olsaydı.
I wish I had half of that gate.
Biz asıl stadın hasılatının yükleneceği para nakil aracının peşindeyiz.
What we're after is the load on that truck.
Manşetlere çıkacak düğün haberleri filminin kötü hasılatını telafi edebilir.
A big front-page splash on the wedding will help his slipping box office.
- O gişe hasılatını iyi bilir.
- He knows box office.
Tanıtım terse dönerek gişe hasılatını azaltabilir ve onu cebinden vurabilirdi.
Publicity could turn sour and box office receipts could dwindle and strike him in his pocket.
Hasılatın yüzde ellisi.
Fifty percent of the take.
Hasılatın üçte biri.
One third of the action.
- Çünkü bence Lombard'ın konuşacağı konu... bu gecenin hasılatından cebine indirdiğin iki bin papel olacaktır.
-'Cause I believe that Lombard's topic of conversation... is gonna be about the two grand that you skimmed from tonight's take.
Pekala, madam hasılatın yarısına ne dersiniz?
Well, madame how about half the receipts?
Hatırla bu yıl hasılatın yarısı yaşlılara ve zihinsel engellilere yarıyacak.
Remember, this year, over half our proceeds will benefit the elderly and the mentally disabled.
Sizin hasılatınız nasıl çocuklar?
So, kids, how'd you do?
O yüzden bay Duncan, dükkanın bu günkü hasılatını Çocuk Hastanesi'ne bağışlayacak.
As a matter of fact, all the money the store takes in today, Mr. Duncan is donating it to the children's hospital.
Ben benimkileri dolabın latında saklıyorum.
I keep mine in the bottom of a closet.
Cuma gecesi hâsılatını çalan adam Metro Lokantası'nda.
The men who took your product Friday night are in the Metro Diner.
Ghandi II`nin hasılatını gördün mü?
Did you see the grosses for "Gandhi II"?
Çalmazsan sana giriş hasılatının yüzde onunu veririm.
- Are you insane? Barry, I'll give you ten percent of the door if you don't play.
Hasılatın yarısını sana veriyorum. Sen oyununu yaz.
I'll cut you in for half of the profits, just do it like the script.
... felaket olacak dediğiniz bir filmde hasılatınız çok büyük.
We're grossing huge numbers on a picture... ... you said would be a catastrophe because it was so inaccessible.
Senin tek sorunun, her ödeme gününde hasılatın % 10'unu bana vermek.
Your only problem in life now is you give me 10 points of your take every settle - up day.
- Hasılatından pay alacaksın.
- You get a piece of what he does.
-'90'latın, tatlı normal adamı gibi.
- This is like'90s, adorable normal guy.
Her zamanki hasılatın beşte biri.
One-fifth of the usual take.
Mesele şu ki eğer politik bir ifadede bulunmak istiyorsanız... aynı zamanda gişe hasılatını da düşünüyor olmamalısınız.
The thing is, if you want to make political statements, you can't be concerned about box office as well.
Evet, belki.. Dünün hasılatını henüz bankaya götürmedim.
Ah, yea, maybe... haven't taken yesterday's receipts to the bank yet.
Şimdiden dünkü bütün hasılatın 27 dolar üstüne çıktık.
We're up $ 27 already from yesterday's entire proceeds.
Öğlen hasılatını alıp seni ararım, hazırlan.
I'll call you with the midday numbers, get ready. That's not a gimme.
Gece hasılatını yatırmak için buraya gelmiş, ve katil burada üstüne atlamış.
He came here to make the night deposit, and he got jumped by the killer.
- Şu paraları fidye için ödenen paraların numaralarıyla karşılatır.
- Check those bills against the numbers of these ransom banknotes.
Bırak mağazaların kraliçesi ve hasılat defterinin metresi olsun.
Let her be queen of warehouses and mistress of the receipt book.
İyi bir hasılat yapmış olsaydın bile yine de bu riske girmezlerdi.
Even if you hadn't slipped a little, they still wouldn't take the chance.
Geçen ayın brüt hasılatı nedir?
What were the gross receipts for last month?
Ve her tarafını sargılatıp geri döndün.
And you had yourself all bandaged up.
Onu yargılatır mısın?
Would you have him tried?
Ben senin Latigo'n değilim.
I'm not your Lat.
Gişe hâsılatı ve TV paylarının yanı sıra bir o kadar geliri de uluslararası bahislerden elde etmeyi bekliyoruz.
Besides the ad and our TV rights it's generating the international betting we'd hoped for.
# Ve onu fılatıp attın
Threw it away.
Burada yargılanmak donanmanın onurunu zedelerdi. Ayrıca Fransa'yı Hindiçin'de yargılatırdı.
A trial here would have harmed the navy's honor... and placed France on trial in Indochina.
Adam hasılatımı azalttı, malın benim olduğunu biliyordu sonra da dönüp bana payımı vermeden sattı. İşte bu benim sorunum!
Nigger cut into my product, know that shit is mine... then turn around and sell it without cutting me in, that shit is my problem!
Ayın sonuna doğru hasılat hep az oluyordu.
'Towards the end of the month, the pickings were always a little slim.
Tüm zamanların en çok hasılat getiren 20 filminin 19 unun ilhamını ben verdim.
For example, I'm responsible for 19 of the 20 top-grossing films of all time.
Tatlım bu geçen ayın hasılatı.
That's private! You like suicides?
Şu an Jericho bölgesinde kasabaya uzaklığı 5 mil mesafedeki kullanılmayan süpürge fakrikasının önünde duruyorum. Birkaç saat önce polis, geçen yaz hasılat rekorları kıran
'I'm standing in front of an abandoned broom factory'in Jericho Mills, a few miles from the town of Burkittsville,'where, just hours ago, police arrested three obsessed movie fans'who allegedly committed a series of ritualistic murders
Buna ihtiyacınız olacak.
You're gonna need one. park your car in that lat over there, by the lake, you can get sued for poluting the air. But first...
Mickey Blue Eyes'ın dış hasılatı bazında mafya projelerinde dikkatli oluyoruz.
Based on Mickey Blue Eyes first weekend foreign there's a wait-and-see attitude on Mafia projects.
Yarın 70,000 dolar hasılat yaparız.
Tomorrow alone we'll take in over $ 70,000.
Yarım milyon ve hasılat maliyetin dört katını aşınca binde bir alacaksın.
I got half a million, plus a tenth of a point after quadruple break-even.
Bu, burada kıçını son kez kamçılatışındı, Taboo.
That " s the last time you flog your ass around here, Taboo.
- YıIın en büyük hasılatı.
- Always the biggest gate of the year.
Yarın sabah ilk iş olarak okula geleceğim ve sizden iş birliği bekliyorum, yoksa ikinizi de şüpheli olarak yargılatırım.
I'll be up to the school first thing tomorrow morning and I want your cooperation please, or I'll charge you both.
Geçen gece, Tony'nin arabasını sürdüğü görülmüş.
Lat night peoples said that he drove Sledge Hammer car
Bir karşılatırma notu istiyorum, anladın mı?
I want a comparing note you understand?